Bunalımlı Çağda Bilgi Ve Kelime
BUNALIMLI ÇAĞDA BİLGİ VE KELİME
Nihat Öner
Nice doğum sancılarından sonra, kalemlerin cızırtıları arasında doğar kelimeler. Kimi kelimeler doğarken ölüdür, kimi sonra ölür. Yaşayan kelimeler, beraberinde ölümsüzlüğü de getirir. Kalplerle dudaklar arasında bir köprü olur. İnsanla aynı kaderi paylaşır kelimeler. Doğumdan ölüme kadar.
" Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmez halde çıkardı ve belki şükredersiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi." (Nahl, 16/78)
İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan kelimelerdir. Onların sımsıcak manaları etrafında topluluklar, halklar ve ülkeler oluşur. Sıcak kelimeler sıcak ilişkilere, soğuk kelimeler soğuk ilişkilere zemin olur. Bu ilişkilerdeki pozitiflik ve negatiflik insandan başlar ve kelimelere yansır. Kelimelerin ufak yapı taşları olan harfler, bu komuta göre dizilirler.
Hiçbir şey bilmeden dünyaya doğan insanoğlu, kulaklar, gözler ve kalpler yoluyla bunların bir nevi şükrü sayılabilecek bilgiyi öğrenir. Bilgi, kelimeleri besleyen bir gıdadır. Kelimeler, bilgi yokken de vardır ama ölü kelimelerdir. Bilgisiz, zayıf ve anlamdan yoksun kelimeler... Kimi bilgiler bir emek sarfetmeksizin öğrenilir. Doğuştan getirilen bilgiler vardır. Doğumdan sonra gün ışığına çıkar ve yaşamı kolaylaştırır.
Belli süreçler çerçevesinde emekle kazanılan bilgiler, insanın konumunu belirler. Kaynağını nereden aldığı noktasında değişik düşünceler öne sürülen bilginin, toplumumuzda henüz istenilen manada ilgi odağı olmadığını görmek üzücü bir durum. Bilgisizce sarfedilen kelimeler ise kişiler arası sürtüşmelerin temel kaynağı.
Her şeyi aklın kontrolüne bırakan mantalite, aklın aciz kaldığı noktalarda inkarı erdem sayar. Metafizik etiketini yapıştırır, ilgi alanı dışında tutarak gerçeğe kulak tıkar, gözünü yumar.
İmam-ı Gazali bilgi için şöyle der: "Bilgi, insan ruhunda gizli bir güç olarak mevcuttur. Tıpkı topraktaki tohum gibi. Öğrenme bu gizli gücü fiili duruma getirir." (1)
İnsan ruhundaki gizli bir güç olarak varlığı kabul edilen bilginin, kişiler arası ilişkiler platformundaki etkisi tartışılmaz. Ancak bugün bilgin ve erdemli insan statüsü verilmiş insanların kendilerinden beklenmeyen tavırlar sergilemeleri, kazanılmış bilginin kaynağına inmemiz gerektiği düşüncemizi pekiştiriyor. Kaynağını vahyin oluşturduğu bilgi, insana "kendisi için düşündüğünü, kardeşi için de düşünme" anlayışı veriyor. Hakka tecavüzü yasaklıyor. Kişi kendisini hangi kelime ile öne çıkarmak istiyorsa onu öylece anma gereğini belirtiyor.
Acziyet karşısında, fikri yoksulluk ve yetersizlik karşısında, karşısındaki insanı, zorlayıcı yöntemlerle alt etmeye çalışmak ve hayat hakkı tanımamak bilgelikle, aydınlıkla örtüşmese gerek.
Bilgi ve kelimelerin birer silah olarak kullanıldığı şu zaman diliminde bu zihniyetin mensubu yazar ve şairlerin kalemleri, kan damlayan darağacı, dilleri zehir kusan zemberek...
Bunalımlı bir çağda yaşıyoruz. Gerçeğe ayak direyen ve "ben" kavgası veren gayesiz insanlar kafilesi, hakikati yakalamış sevgi ikliminin insanlarını avlama peşinde. Dünyaya insanlık ihraç ettiklerini sanan, medeniyetin ve tüm uygarlıkların mimarı olduklarını iddia eden bu kesimin yazarları ve düşünürleri, insan yetiştirmeyi henüz beceremediler.
Devrimlere rehberlik ettiler ama, devrimlerinde boğulup gittiler. Getirdikleri anlayış zemini, kısa sürede tükenmelerinin zemini oldu.
Bilginin kaynağını vahiy oluşturur. Vahyin kılavuzluğunda yükselir ve artar. Bilgi bilgiyi doğurur. Sosyal yaşantılardaki hareketlilikler, insan zihninin uyanmasına vesile olur. Konjonktürel durumun gerektirdiği bilgi donanımı sağlanır. İnsanlara faydalı olma yönünde kelimeler harekete geçirilir. Gül kokan sevgi denizinden damlalardır kelimeler, ayet ayet... Ruhlara serinlik gelir. İnsan olmanın engin zevki tadılır.
Şu bunalımlı çağda vahyi bilgi kaynağı kabul eden insanlar, kurtuluş ümidi olmaya devam etmektedirler. Aklı putlaştırma ve onun herşeyi çözebileceğine inanma umdesi, gerçekliğini yitirmiş durumda. Vahyin eşliğinde aklın kullanımı ve onun bu doğrultuda değerlendirilmesi, akla verilmesi gereken konum sorununun da çözümü olacaktır.
"Adem'e bütün adları öğretti. Sonra onları meleklere arzederek: "Eğer doğru sözlü iseniz şunların adlarını bana bildirin" dedi. Melekler: "Senin şanın pek yücedir. Biz senin bildirdiğinin dışında bir bilgiye sahip değiliz. Şüphesiz sen her şeyi bilen ve hikmet sahibi olansın" dediler. Allah: "Ey Adem! Şunların adlarını onlara bildir" dedi. Adem kendilerine, o varlıkların adlarını bildirince, Allah meleklere: "Ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Sizin açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz her şeyi de bilirim, dememiş miydim!" dedi." (Bakara, 2/31-32-33)
Konumuzun mihverini oluşturan bilgi ve kelime ikilisi, dikkatle incelendiğinde biri diğeriyle ifade olunan, biri diğerine muhtaç ve çok yakın ilişkili kavramlar... Tecrübelerimiz, araştırma ve gözlemlerimiz bilgilerimiz olur. Onları yansıtmak, aktarmak istediğimizde kelimelere sığınırız. Duygularımızı, düşüncelerimizi ifade etmede bir nevi vasıtadır kelimeler.
Kimi zaman kendimizi, düşüncelerimizi kelimelerle ifade etmede zorlanırız. Bazen yanlış anlaşılırız. Yanlış anlaşılmak en korkunç olanı. Yine de yazıyla konuşmak, sözlü ifadeye kıyasla daha güvenli. Bazen istediğimiz gibi duymak isteriz. Konuşulan sözü öyle anlarız. Ve telafisi zor bir dönemeçte, anlatılanı, anlatılmak isteneni alamayız. Doğrusunu görmek istediğimizde, yazılı ifadeler daha ikna edici boyut kazanır.
Kelimeler ruhumuzun aynası. Bilgiyi bu aynada görürüz. Bildiğimiz kadar ruhumuzun, düşünce dünyamızın aynada yansıtıcısı oluruz.
(
Bunalımlı Çağda Bilgi Ve Kelime başlıklı yazı
Nihat Öner tarafından
12.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.