İsli Duvarlar

*

denizin kıyısında gri bulutlu bir yaz günü
gürül gürül  yağmur yağıyor
en az üç saat aralıksız
yağmur tıpkı insanın yüzüne hücum eden kan gibi

derken bir rüzgar hafiften esiyor 
bir yaprak düşüveriyor yüreğime
bırakıyorum kağıdı, kalemi elimden 
ve kalkıyorum masadan
ve gidiyorum
ağacın yaprağını yüreğime düşüren 
rüzgarın ardından

ben sevilmeyi ve sevmeyi doğuştan öğrendim 
aynı zamanda, kaybetmek korkusunu da
saçımı okşayan annemin gözyaşları kurumuş gözlerinde
ve yanağımda kalan dudak izleri
ona ait 

ve hala öğrenemedim anneleri  neden ağlattıklarını
düştüğümde kanayan dizlerim değildi
hani bir daha hiç sevilememek var ya
işte bütün korkular yalnız bunun içindi

*
saat on iki
yağmur ne kadar da hızlı
hayatla ilgili bütün bağlarımı kesiyor
pencerenin kenarına oturup boşluğu gözlüyorum
boşluğun nihayetsizliğine  aldırmadan

dün gece çok güzeldi
tıpkı gençlik devirlerimdeki gibi 
gök o kadar yıldızlı 
öyle açıktı ki 
insan başını kaldırınca ister istemez 
şu göğün altında 
çeşit çeşit 
burcu burcu tüten gençliğini arıyor

o günlerde ki uslu halimi anımsadım 
tuhaf bir sıkıntı hasıl oldu içimde
sanki hepsi beni yapayalnız bırakmış
bana sırt çevirmiş

ey rüzgar
şimdi kulağıma fısılda adını
sen hangi rüzgarsın 
adını ne söyle 
seslendiğimi duymadan yada hiç umursamadan
giderek uzaklaşıyor rüzgar
küçücük bir esinti bırakmadan

ayaktayım şimdi
rüzgar dönerek dans ediyor salıncak ipleriyle 
lodos günleri sona ermiş 
artık poyraz kullanıyorlar
bankın üstünde uyurken yaşlı bir adama doğru

düşünceli bir yüzü var
yanından geçerken kendi kendine 
bir şeyler mırıldanıp sol kolunu salladı
sağ elinde uzun altın sarısı bir baston 
beni fark etti 
başını salladı

şimdi beni yapamadıklarımla yargılasınlar
sırf sevinsin diye 
bir kere bile
elinden tutup parka götürmedim
kendimi

eminim ki
o saatte berberin  önünden geçmesem
onun da canı sıkılacak 
geçenlerde, tam iki gün rastlaşmamıştık
üçüncü gün karşılaştığımız da
ikimizin de eli şapkaya gitti. 
bereket zamanında toparlanıp ellerimizi indirdik
birbirimizle yalnızca karşıdan karşıya ilgilenerek geçtik

günlerce
nedenini kendim de bilmeden
üzüntü içinde şehri adımladım durdum
bir meydana veya bir  dükkana  gitsem
bakıyorum, bütün yıl aynı yerde
aynı saatte görmeye alıştığım yüzlerden hiçbiri yok 
gerçi onlar beni bilmez ama
ben hepsini tanırım 

öyle yakından tanırım ki
yüzleri sanki ezberimde
neşeli oldukları zaman haz duyarım
onlar somurtunca benim de neşem kaçar 
hatta, o parkın önünden geçerken 
aynı saatte karşılaştığım o ihtiyarla 
işte bu yüzden merhabalaşırım sürekli

evlerle de tanışıklığım var
ben geçerken
her biri önüme atılıp bütün pencereleriyle bana bakar gibidir 
merhaba, nasılsınız…
ben de iyiyim. 
bana  temmuzda bir kat ekleyecekler
yahut…sağlığınız nasıl
ben yarın onarıma giriyorum gibilerden 
konuşmalarını duyar gibi oluyorum

aralarında daha çok sevdiğim can dostlarım var 
bunlardan biri 
bu yaz bir mimarın bakımı altına girecekmiş 
her gün yoklayacağım
Allah korusun, 
bakıma alalım derken büsbütün yeryüzünden etmesinler 

açık pembe bir evciğin başına gelen hiç aklımdan çıkmaz
pek sevimli küçücük bir ahşap yapıydı
bana öyle güler yüzle 
biçimsiz, hantal komşularına öyle gururla bakardı ki 
önünden geçerken gülümserdim 

geçen hafta o sokaktan geçerken 
dostuma bir bakayım dedim
sokakta şu yok, ötekini göremedim, beriki de görünmüyor 
huzursuzluk duydum 
kulağıma bir feryat çarptı
beni sarıya boyuyorlar; şu halime bak
vicdansızlar…
öyle kıyasıya boyamışlar ki 
fırça değmedik ne sütun, ne saçak kalmıştı 
zavallı dostumu, sapsarı bir kanaryaya döndürmüşlerdi
o gün bugün biçareye bakmaya cesaret edemiyorum

*
isli duvarları 
tavanda ustalıkla üretilen örümcek ağını 
şaşkın şaşkın süzüyorum 
ev eşyalarımızı, iskemleleri tek tek gözden geçiriyorum. 
gerçekten öyle bir huyum vardı ki 
odamda bir iskemlenin yeri değişse 
tepem atardı hemen
içim rahat etmezdi
örümcek ağı hala olduğu yerde sallanıyor
tatlı tatlı azarladım ev ahalisini 
örümcek ağı  yüzünden 

maalesef
kullandığım kaba sözleri bağışlayın 
doğrusu üslup inceliğini düşünecek halde değilim
çünkü  o ahşap evlerden ya taşınmışlar 
ya da taşınmaya gücü yetmeyen kimsesizlerle dolu

*
biri var mutfakta
ve mavi fincan ile kahve getirişi var
mavi  fincandan kahve içişim var 
bol köpüklü
içi bulutlarla kaplanmış
bir fırt 
bir fırt daha
ve sonrası …

redfer
( İsli Duvarlar başlıklı yazı redfer tarafından 1.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu