Tasarlanmış bu öyküde anlatacağım olayları Türk adlarıyla anlatmak, bir Türk sitesi imiş gibi anlatmak, istemdışı da olsa yanlış anlaşılmalara yol açabileceğinden, Yunanlar’ın Edebiyat Sitesi olarak anlatılması münasiptir muhterem zevatı kiram. Yani saygıdeğer okurlar.



Site sahibi Yorgo ve karısı Elena iyi şair idiler. Yıllar evvel kurmuşlardı bu edebiyat sitesini. Binlerce üyeleri vardı. Tabi ki aktif olanlar bir kaç yüz kişiyi geçmiyorlardı.

3 giden olsa 5 gelen oluyor, derken 3 aşağı 5 yukarı işte yuvarlanıp gidiliyordu.

Magazinden aşka, siyasetten spora, sağlıktan cinselliğe, tarihten kültüre kadar çeşitli bölümler vardı. 

Ana sayfa yeni paylaşılan mesajları gösteriyordu.


Dimitri müthiş biriydi, sitenin kimsenin bilmediği kadar aktif bir şairiydi.

Çünkü 5-6 ayrı hesabı ile kendisinden başka kimsenin şiirini ne beğenmiş ne okumuş ne de herhangi bir şey paylaşmamış isimler hep onun şiir paylaştığı an oturum açıp özenle onun şiirini beğenirlerdi. 

Dimitri zeki idi, Yunan zekası, bir Bizans oyunu adeta her halinde kendini gösteriyordu, tek eksiği diğerlerini aptal sanmasıydı. Dimitri tanrıça Hera’nın Zeus’u aldatıp sırf ona aşık olduğunu sanıyordu denilse yeridir, işte Yunan zekası bu kadar çalışıyordu.


Alexis yine 6 porsiyonluk hazırladığı yemeği bitirmiş, ekranın başına geçmiş, siteye girmişti. Alexis ehlikeyf bir insandı, 144 kilosuyla yavru bir gergedan gibiydi, maaşAllah, ay pardon Yunanlılar maaşZeus diyordu. :)


Alexis dinibütün inançlı bir hrıstiyandı. Sitenin resm’i olmayan başpiskoposu denilse yeridir. Ana ekrandan başını kaldırmaz kim ne yazsa maydanoz olur muhakkak dini bir ekleme yapardı.

İşte son eklenen paylaşımı açtı, genç bir şair Ptolemy aşk şiiri yazmış ve şiirin içinde sevdiğinin kıvrımlarına kadar detaylı anlatıyordu. Olimpos dağı eteklerinde serin bir yaz akşamı, üzüm bağları arasında nefis bir şarap eşliğinde öpüşür koklaşırız diyordu ki devamını getiremedi.

Alexis şiiri bitirmeden şöyle derin bir iç çekti.

Yazacak bir şey de bulamamıştı şimdilik, yazılanlar hoşuna gitmişti ki, bunun aşkına kalkıp buzdolabından 1,5 litrelik küçük bir meyveli yoğurdu kaptı, çekmeceden kaşık alacaktı, hangisini alsam diye çay kaşığından tatlı kaşığına en son çorba çömçesi ay pardon çömçe Adana ağzı kepçe olduğu için, çorba kepçesi ay işte çorba kaşığı gibi ağzına sığacak en iri şeyi kaptı geldi tekrar ekran başına.

Şiiri bitirdiğinde meyveli yoğurtta bitmişti.

Rum geleneklerince şöyle bir 2,5 saniyelik geğirti ama ses olarak böğürtü çıkardıktan sonra, başını hafif sağa sola salladı.


İşte şimdi Arissa yani manası tarlaları eken demek olan şaire bir şiir eklemişti. 

Ayrıldığı eşine veriştirmişti, Yunan kıvraklığı ile adamı yerin dibine sokmuştu şiirde.

Bu arada bir arkadaşı Arissa’ya watsapp mesajı yolladı, bu arkadaşı Galatea idi, süt beyazı demekti manası, süt gibi bembeyazdı isminin hakkını veren bir tipti. Arkadaşı Arissa’nın şiirinde gördüğü minik bir hata için onu ikaz etmiş ve yardımcı olmuştu.

Arissa arkadaşına teşekkür edip hatayı düzelttikten sonra watsapp’ta bir sohbettir başladı.

Hyacintha hakkında konuşuyorlardı, hyacintha sümbül demekti, öyle güzel bir kadındı ki, diğerleri onunla eşitlenmek dilermişçesine onu hep alaşağı etmeye uğraşırlardı. O ne kadar alaşağı edilirse, o derece eşitlendiklerini düşünüyorlardı.

Hyacintha her şiirinde dekolteli süslü gece kıyafetleriyle katıldığı eğlencelerin resmini ekler, nicesini imrendirirdi.


Bu Edebiyat Sitesinin 2 tane editörü vardı.

Birisi Nessa, saf temiz namuslu demekti isminin manası fakat uygulamada isminin hakkını değil zıttını maharetle veren biriydi.

Diğer editör Theophila idi, theophila Tanrı sevgisi demekti, dünyalık çoğu şeyi Tanrı’dan daha çok seviyordu, isminin hakkını vermeyenlerdendi.


Perri sitenin en iyi şairiydi, yakışıklı bir gençti, fakat onun da ismi sorundu, perri armut ağacı demekti. 

Diğer taraftan geçen gün bir şaire ona, Perri isminin bir bayan ismi olduğunu iddia etmiş, kendisiyle ilgilenmeyen yakışıklı şairi kırmaya çalışmıştı. Perri pek bozuntuya vermedi bu durumu. Kedi ulaşamadığı ciğere murdar derdi bu Yunanlar’da da böyleydi. Perri şiirlerini yazar, ekler ve herkes beğenirdi. Peşinden koşan şaireler bir hayli çoktu, şiirleri kadar özel hayatında da bekar oluşu ve kaliteli yaşamıyla ilgileri üzerinde toplamayı bilirdi. Profilinde koleksiyonlarının resimlerinden tutun, arabalarına ve gittiği tatillerine etrafında olan cıvıl cıvıl şuh yunan kadınlarına, vücudundaki dövmeleri de birer birer resmedip gösterirdi. 


Abellone günlük şiir ekleyen bir şaireydi, abellone erkeksi demekti ve gerçekten de ismi gibi erkeksi halleri vardı bu şairenin.

İnşaat ustası ablalar gibiydi, bir elinde cımbız bir elinde ayna yerine, bir elinde mala birinde duvar cinsindendi adeta.


Yorgo ve Elena sitenin işleyişine karışır editörleri çileden çıkarırlardı. 

Site sahibi oldukları için, editörler bir bu ikisine boyun eğerlerdi. 

Editörler de nihayet bunun acısını sevmedikleri şairlerden çıkarırlardı. Egolar tatmin olur, güneş yine doğudan doğup, batıdan batardı. Yani en azından şimdilik. 


Dostluğun çok fakat sinsiliğinde sessizce her türlü kol gezdiği bir ortamdı burası.

Tipik bir aktif Yunan edebiyat sitesiydi.

Takım tutar gibi gruplaşmalar Yunanlar’ın olmazsa olmazıydı, herkes diğerini sever ve fakat eleştirecek bir şeyi de bulur peşisıra eklerdi. Yunan demek ego demekti.


Bazı adalardan katılanlar hele çok dikbaşlı kimselerdi, bunların şiirleri de kinayeli olur muhakkak sinkaflı sinkaflı veriştirirlerdi.

Coğrafyanın şiirlere de mi etkisi oluyordu ki bilinmez.


Aslında gündem yakında yapılacak olan şiir yarışmasıydı.

Şiir yarışması ödülü için, öncelikle bağış kampanyası düzenleniyordu. Dileyen dilediği rakamı bağışlıyor ve bağışlanan tutar veyahut hediye her ne ise, açılan bir sayfada paylaşılıyordu. Bir hafta dolmuştu ki, şimdiden 16 bin 220 Euro toplanmıştı.

Bağış kampanyası ay sonuna kadar devam edecekti, sonra site sahipleri de toplanan bağış kadar bir meblağı üstüne ekleyeceklerini taahhüt etmişlerdi.

Yorgo ve Elena zengin bir çiftti.

Onların herşeyi en az çiftti, neler nelere kadar.


Ptolemy şimdiden yarışma için yine bir aşk şiiri tasarlamıştı bile. Ptolemy şiiriyle herkesi büyüleyip dereceye gireceğine inanıyordu, genç kanlı, deli kanlı, aktif dinamik ve  heyecanlıydı. Ay ışığında öpüşür, sabaha karşı romantikçe sevişir, ballandıra ballandıra şiir diliyle anlatır ve okuyan Yunanlar buna bayılırlardı. Tek eksik olan küçük kulaklı Yunanlar'ın kulakları tavana varmıyordu, lanet olasıca tavanlar bu sütunlu mermerli ülkede niye böyle yüksekti hep. Nerde o bizim engin su basmanı hallerimiz.


İlginçtir ki ilk hafta tamamlanmış ve kalan süre hepi topu 2 haftadan daha az olmasına rağmen Perri halen bir bağışta bulunmamıştı, bir çok kişi de onu bekliyordu aslında. Perri akımları başlatan, kıstasları koyan ve Perri tabiatı gereği bir doğal liderdi adeta, yani Yunanlar ona o gözle bakıyordu nedense bu sitede.


Şiir yarışması için 5 tecrübeli şair jüri olarak belirlenmişti. Hepsi de suratsız tiplerdi. 

Onca güzel yüzlü kabarık kıvırcık saçlı “afro looking” kişiler içinde, kırçıl kırçıl kişiler seçilmişti jüriye.

Yorgo ve Elena böyle uygun görmüşlerdi.

Bu 5 jüri açıktan paylaşılan şiirleri açıktan puanla oylayacaklardı.

Her jüri 1’den 12’ye kadar birer defa puanlayacaklar ve sadece 11 kullanılmayacaktı. En fazla puanı alan 7 şiir seçilecek ve bu şairler ikinci bir şiir daha yayınlayacak fakat bu sefer kura ile belirlenen konu ile ilgili olacak şiirler ve en son bu 7 şiir değerlendirilip ilk 3 şiir toplanan paradan ödüllendirileceklerdi.


Sitenin ana gündemi bu olmakla birlikte, daimi alavere ve dalavere, Yunan edebi usulleriyle sürüp gitmekteydi.


Vikingler çizgi filminden hatırladığım  “haftaya darısı haftaya, Vikingler geliyor darısı haftaya” şarkısıyla, bu Yunan edebiyat sitesine Vikingler bile gelebilir, neler neler olabilir diyerek ilk bölümü bitiriyorum.





17 Eylül 2024,

Dolunay gördüm dediğim saatler,


( Yunan Edebiyat Sitesi 1.bölüm başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 18.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu