Hapşu
Bir hapşırık meselesi...  

Asırlardan günümüze kadar süregelen inanışlar, hurafeler, hapşırığın sonucunun ilişkilendirildiği durumlar ve de daha nicesi... İnsanlar hapşıran kişi için neden dua etme ihtiyacı hisseder, dahası onları neden kutsar? Neden hapşırmak tarih boyunca sağlık, sıhhat, ölüm gibi kavramlarla bağdaşlaştırılmıştır?  

Hapşırmanın biyolojik gerçekliği göz önüne alındığında sağlık, esenlik gibi temennilerin, dile sebepsiz yere yerleşmiş olmadığı anlaşılır. Hapşırma sırasında kalbin yanı sıra birçok vücut faaliyeti çok kısa süreliğine durur. Bu özelliğin eski çağlarda bilinme ihtimali düşük olsa da çoğu zaman bir hastalık belirtisi olduğu düşünülen bu refleksin hep ölümle ilişkilendirilmiş olması ilginçtir. 

Hapşırığı tutmanın çok olumsuz sonuçlar doğurması (ölüm ve felç gibi) tıbben bilinen bir gerçektir. Eski çağlarda yaşanmış olabilecek bu türden olumsuz tecrübelerin insanların hapşırıktan korkmalarına neden olması muhtemeldir.  

Diğer yandan, neredeyse bütün medeniyetlerde ağız ve burun adeta vücudun kapısı gibi algılanmıştır. İlkel dönemin birçok topluluğunda bu anlamlandırma çerçevesinde gelişmiş adetlerin bulunduğu görülür: 

*Antik Mısır inancında ruh bedeni ağız yoluyla terk ederdi. Bunun için mumyalama tanrısı Anubis maskesi takan rahipler, ölen kişiyi mumyalamadan önce ağzını bir alet yardımıyla açarak ruhun rahatça bedeni terk etmesini sağlarlardı. 

*Eski Türk inanışlarında da benzer adetler bulunur. İnsanın ağzı, ruhların bedenle ilk temas noktası olarak görülmekteydi. Ölen bir kişinin bugün de uygulanan çenesinin bağlanması adeti, içine şeytan girmemesi için alınan eski tedbirlerdendir. 

*Avrupa’da özellikle Orta Çağ’da insanların ölüm ile soluk vermenin bağlantılı olduğuna inandıklarını biliyor muydunuz? Bu nedenle nefes vermek (exhale) çoğu zaman ölmek ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla güçlü ve ani şekilde nefes vermeye neden olan hapşırmanın insanın hayatını kolaylıkla sonlandırabileceği düşünülmüştür. 

*Doktorlar, İngiltere’de ölüm döşeğinde can çekişen Kral II. Charles’ı ızdıraptan kurtarıp ölümünü kolaylaştırmak için hapşırtmaya çalışmışlar, bunun için de hapşırmayı sağlayan çuhaçiçeği ile amonyak karışımını kullanmışlardı. 

*Hapşırık hakkındaki inanışların eski Yunan öncesine dayandığını Aristo’dan öğreniyoruz. Aristo’ya göre eski insanlar ruhun kişinin kafasında bulunduğuna, bu nedenle hapşırmanın, başın sarsılmasıyla ruhu etkilediğine inanıyordu. Bu nedenle ruhun zarar görmemesi için dua etmek şarttı. 

*Jüpiter seni korusun!” duası özellikle Roma döneminde hapşırığa verilen tepkilerin en ünlüsüydü. Bunun yanında, “uzun yaşayasın” ve “sağlıklı olasın” gibi ifadeler, ruhlarını hapşırığın etkilerinden korumak isteyen insanların en sık başvurduğu temennilerdendi. 

 

Orta Çağ Avrupa’sında hapşırığın ölüm ve kötü şansla bağdaştırılması nedeniyle değişik uygulamalar ortaya çıkmıştır. Örneğin, Avrupa’da bazı bölgelerde doğumdan hemen sonra çocuğu soğuk algınlığına karşı korumak, dolayısıyla ölümcül görülen hapşırığı engellemek için burun deliklerine kutsal yağ veya tükürük sürülmesi adettendi. İskoçya’nın bazı bölgelerinde ise bu iş için bir parça mum yağından faydalanılmıştı. 

Eski çağlarda hapşıran kişinin kısa sürede öleceği ya da kötü şansa sahip olacağı düşüncesinin aksine Müslümanlar ve Yahudiler, hapşırmanın insanları sağaltıp gençleştirdiğine inanırlar. Onlara göre hapşırmak aslında sağlıklı ve yaşıyor olmanın önemli belirtilerinden biridir. 

Müslümanlarda Hapşırık... 

İslamiyet'te ise hapşıran bir Müslümanın yaratıcının lütfuna “Elhamdülillah!” diyerek şükretmesi gerektiğine inanılır. Bir Müslüman hapşırıp şükrettiğinde, bunu duyan yanındaki kişi “Yerhamukeallah!” (bayanlar için Yerhamukiallah” (Allah sana merhamet etsin!) diye dua eder. Hapşıranın cevabı ise, “Yehdikumullah ve yuslih balakum” (Allah sana -doğru- yol göstersin ve iyilik versin) olmalıdır. 

İslam inancında bir kişiye 3 kereye kadar hapşırdığında dua edilir; çünkü 1, 2 veya 3 kez hapşırmak sağlığın göstergesidir ve insan hapşırdıktan sonra sağlıklı olduğu için şükretmelidir. Daha fazlası o kişinin hastalık nedeniyle hapşırdığını gösterir. Hapşırdıktan sonra şükretmeyene dua edilmez. Biri hapşırır da şükretmeyi unutursa, yanındaki kişi kibarca hatırlatmalıdır. Müslüman olmayan biri hapşırdığında ise “Yehdikumullah” (Allah sana -doğru- yol göstersin) denilir. 

HAPŞU!!! 

Hapşıran kişiyi kutsamak için kullanılan kalıp söylemler yanında, hapşırıkla ilgili değişik inanışlar da bütün kültürlerde yaygındır. Örneğin, Aristo öğleden gece yarısına kadarki sürede hapşırmanın iyiye, gece yarısıyla bir sonraki öğle arasındaki sürede hapşırmanın ise kötüye alamet olduğuna inanmaktaydı.  

Alman halk inanışında nikâhtan önce çiftlerden birinin hapşırması kötü şans olarak yorumlanırken, vaftiz töreninden önce hapşıran bebeğin akıllı olacağına inanılır. 

Türkmen inanışına göre de cuma günü hapşırmak buluşmaya işarettir. İran’daki inanca göreyse biri dilek tuttuğu zaman yanındakilerden biri hapşırdığında bu, dileğinin kabul olduğu anlamına gelir. 


Değişik kültürlerde hapşırık sonrası söylenenler: 

Azeriler “Sağlam ol!” 

İranlılar “Afiyet (sağlık, esenlik) olsun!” 

Boşnaklar “Sağlığına…” 

İrlandalılar “Tanrı bizimle olsun!” 

Danimarkalılar “Yararına olsun!” 

Ermeniler “Uzun yaşayıp başarılı olasın!” 

Çekler “Tanrıya selam!” 

İzlandalılar “Tanrı sana yardım etsin!” 

Ruslar “Sağlıklı ol!”... 

Türkçede hapşıran kişiye söylenen “Çok yaşa!” ve cevap olarak verilen “Sen de gör!” (Yaşadığımı sen de gör / Beraber çok yaşayalım) lafı en güzel temennilerden biri olsa gerek. Yaşamaya devam; çok yaşa diyerek, hapşırığa tebessüm ederek... 

NOT: Akşam saat sekiz, dokuz sularında odamda otururken hapşırmam üzerine annemin mutfaktan “Çok Yaşa!” nidaları ve de bunun sonucunda bana gelen hapşırığı araştırma perileri... Aristo'nun dediğine göre de hapşırdığım zaman aralığı pek de doğru, hadi yine iyiyim iyi... :))) 

 

(Kaynak: Dr. Haldun Narmanlıoğlu’nun Ritüel İletişimin Biyolojik Nesnesi: Hapşırıkadlı tez çalışmasından faydalandım.) 

 

BÜŞRA DALGIÇ 

( Hapşu başlıklı yazı Gülen Düş tarafından 21.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu