Geçenlerde bir sosyal platformda göz gezdirirken "Ubuntu" başlığı adı altında yazılanlar dikkatimi çekti ve de bayağı hoşuma gitti orada okuduklarım; bunun üzerine de bu konuyla ilgili bir araştırma yapma isteği uyandı bende. Aslında sosyal mecraları faydalı, doğru, yerinde kullandığımızda heybemize ne de çok güzellikler kondurabiliyoruz diye düşünmeden de edemedim...
"Ubuntu" kelimesi tam anlamıyla "insaniyet" anlamına gelmektedir. Ubuntuya sahip olmak; gerçekten insanca yaşayan bir birey olmak demektir. Ubuntudan yoksun olmak ise insani mükemmelliğe ulaşamamış olmak anlamına gelir.
Güney Afrika bağlamında ahlaki bir teori olarak tanımlanan ubuntu; insanlık, paylaşım, saygı, şefkat ve bunlarla ilişkili değerlere dayanan her şeyi kapsayan eski bir Afrika dünya görüşü ve ilerici bir hümanist felsefedir. İnsan haklarını, sosyal adaleti, sevgiyi, empatiyi ve affetmeyi teşvik eder. Ubuntu kişiliği ise eski ubuntu değerlerinde ortaya konan ideal insana bir referanstır.
Ubuntu dünya görüşüne göre, ubuntunun tüm bu erdemlerine sahip olan ideal insan; nazik, cömert, uyum içinde yaşayan, arkadaş canlısı, mütevazi, yardımsever, alçakgönüllü ve mutlu bir insan olarak tanımlanabilir.
İnsanlık olarak bu değerlere ne de çok ihtiyacımız var hele ki yaşadığımız şu çağda. Keşke her birimiz kendisini bir silkeleyip, üzerindeki duyarsız benliğini, bencilliğini atsa ve de varlık gösterebilse ideal insan sınırlarında...
Ubuntu'nun değerler sistemi, "Benim, çünkü biziz; biziz, çünkü benim." öğretisidir. Birbirine bağlılığı teşvik eden, aile odaklı bir felsefedir ve belirli bir topluluk içindeki kişinin bireyselliğinden ziyade toplumsal bütünlük fikrine dayanır. Bir kişinin tek başına hareket ederken bir bütünden daha az olduğunu vurgular.
Farklılıklarımızla Güzeliz
Afrika' da çalışan bir antropolog bir gün çocukları etrafına toplar ve onları bir oyuna davet edip şöyle der: "Karşıdaki ağacın altına bir sepet meyve koydum, koşup ağaca ilk varan bu meyveleri yemeye hak kazanacak." Bütün çocuklar yan yana dizilir ve işaret verildikten sonra el ele tutuşup ağaca doğru koşmaya başlar ve aynı anda varıp ödülü hep birlikte yerler.
Bunu gören antropolog neden böyle bir şey yaptıklarını sorar. Aldığı cevap ise şudur: "Biz Ubuntu yaptık eğer tek bir kişi kazansaydı diğerleri kaybetmiş olacaktı ve diğerlerinin kaybettiği bir ortamda ödülün de anlamı yoktur. "
Felsefenin özü aslında tamamen bu hikayeden oluşur. "Ben, biz olduğumuz zaman benim. " Ve biz olabildiğimiz sürece her şeyin anlamı var. Kimse kimseden üstün değildir. Farklılıklarımızla güzel bir bütün yaratabiliriz.
Yani düşüncem o'dur ki: Hayatımıza "Ubuntu" kelimesinin içindeki hazineyi ne kadar çok entegre edebilirsek o derece yaşanılası yarınlar bizimle olur... Biz olmanın, farklılıklarımızla bir olmanın sokaklarına; gökkuşağı temalı kalabalıklar kaydolur... Böylelikle her ortamda yaşamın eşsiz gösterisi kalpten kalplere sunulur...
BÜŞRA DALGIÇ
(
Ubuntu Felsefesi başlıklı yazı
Gülen Düş tarafından
30.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.