Vakit öğleye yakındı. Genişçe bir odada Saray erkânı toplanmış, Hünkârın ağzından çıkacak sözlere bakıyordu. Odanın yeşil kadife perdeleri gün ışığını içeri sokmamak için direniyordu.

Belli belirsiz sızan ışıklardan Hünkârın yüz hatlarının sürekli değişmesi vezirleri tedirgin ediyordu. Celalli Padişahın ağzından çıkacak tek bir söz başlarını gövdelerinden ayırabilirdi.

Bu gün diğerlerinden farklıydı. Olağan dışı şeyler oluyordu. Yeniçeriler kazan kaldırmış iç avluda toplanarak bağırıyorlardı.

İç avludaki sesler camlardan içeri doğru gelmeye başladı,yeniçeriler gittikçe seslerini yükseltmeye başlamışlardı. Hünkâr sinirli bir vaziyette tahtından doğruldu eli kılıcına gitti, gözleri deli gibi, bir şeyler arıyordu sanki.

Bakışları vefakâr Beyazi paşayı buldu. Muzdarip bir yüz ifadesiyle ona doğru baktı. Hünkârın Beyazi paşa ile serhat boylarında omuz omuza çarpıştığı günler gözünün önüne geldi.

Uğultular Sarayın camlarına çarparak geri dönüyordu.

— İsterüzz,isterüz.
—Hünkârla görüşmek isterüz.
—Beyazi Paşayı isterüz.
—Adalet isterüz.
—Beyazi Paşanın kellesini isterüzz. Hünkâr gözlerini Beyazi Paşadan alarak içavluya çevirdi bir iki adım attı sonra durdu. Bir şey söyleyecek gibiydi, tekrar Beyazi Paşaya döndü.

Beyazi Paşa Padişahın önüne yaklaşarak diz vurdu.

—Hünkârım
— Belî Beyazi Paşa’m
—Hünkârım bunlar benim ganıma gasdetmişler beni isterler, gorhum odur ki beni vermez iseniz size bir zarar vireler.

Serhatlerin bu korkusuz Veziri Padişaha yaklaşan tehlikeyi sezmiş kendini feda ederek Hünkârı korumanın derdine düşmüştü.

Hünkâr acı bir ifade ile vezirine döndü.

—Sen ne dediğini bilir misin bre Vezir?
— Belî Hünkârım.
—Seni bu gözü dönmüş galabalığa teslim etmemi mi dilersin?
—Belî Hünkârım.
—Bre Vezirim bre gaza yoldaşım bunlar seni paralar.
—Goy beni paralasınlar Hünkârım yeter ki asiler isyanı bitireler, lâkin ganımı yerde goymayasın Hünkârım.
—Sen ne dersin bre Vezir sana nasıl gıyarım ,nasıl gıyarımda bu asilere teslim iderim.
—Hünkârım Beyazi kulunuz size feda olsun.
—Olmaz bre Vezirim olmaz, bre kimdir bunlar?
—3.yaya ortasından sekbanbaşı ozanilo kulunuz ve dahi yandaşları yeniçeri ağalarından Toynak, Direniş Ve Agâhi dahi yanlarında Yakuti ve Zehra kerimeleride mevcut. Aslında asıl dertleri beni bahane ederek seni yıkmak istemeleridir.Onlar benim diyetimi isteyecek sizde virmeyince sizi devirip yerinize 3. yaya ortasından sekban başı ozanilo’yu getirecekler ,siz beni teslim edin ki bu günkü oyunları bozulsun..

—Bre onlarda mı bana isyan eder?
—Beli Hünkârım.

Celalli Padişah başını hışımla iki yana salladı tekrar aklı almıyor gibiydi bunca yıl Sarayda besleyip büyüttüğü bu insanlar baş vezirinin nasıl canına gasd iderlerdi bilmezler mi Padişah ahde vefalıdır. Bu asiler Veziri öne sürerek isyan eden taife olsa gerek diye düşündü bir an.

Oda’nın dip tarafındaki kalın perde hafifçe hışırdadı cellât başı Kara Ali’nin geniş cüssesi belli belirsiz göründü, içerdeki vezirlerde tam bir ölüm sessizliği vardı. Padişah Vezirine dönerek tekrar sordu.

—Bre Vezirim bunların güvendikleri kimlerdir kimlere mensuptur bunlar? çün bize isyan ederler bir birlikleri olsa gerek
— Sultanım bunlar www.siirkultursanat.com aşiretinin bivefa sergerdeleridir, bunların muradı hâsıl olmaya verin beni bu isyan bite.
—Olmaz bre, Vezirim, sana nasıl kıyarım?
—Sultanım bin Beyazi kulunuz yolunuza kurbandır memalik-i Makberiyye’ye nifak düşmesin

— Hünkârın eli hâlâ belindeki yakut işlemeli Hind illerinde çifte su verilerek kavrulmuş geniş kılıcındaydı. İki adım attı durdu.

— Bre kandedir akıncı beylerim?
— Nemçe serhadlerindedirler sultanım.
— Daha gelmediler mi?
— Belî Sultanım
— Sipahiler kandedür?
— İç avlunun dışında Sultanım, sessiz durupturlar.

Hünkâr hışımla başını çevirdi olanları kabul etmesi mümkün değildi. Yeniçerilerin bu yaptığı ağrına gitmişti besbelli bu özün bilmez taife koskoca Sultanla cebelleşmeye çalışıyordu.

Gözleri hışımla odadaki Şeyh-ül İslam Ali Paşaya döndü. Şeh-ül İslam Ali paşa ak sakallarını sıvazlayarak ona bakıyordu. Birden koca Hünkârın bakışları yumuşadı.

— Sen ne dersin şeyhim bu işe? dedi.Hünkâra isyana Şeriatta cevaz var mıdır?
— Kat’a Hünkârım
— Peki, iş bu ahvâlde ne gerektir, hüküm nice olsa gerektir?
— Hünkârım, Hünkâra isyan, dövlete isyan gibidir. Dövlete isyan, kul hakkına isyan gibidir. Katli vaciptir.

Hünkâr rahatlamış gibiydi, tekrar pencereye doğru yürüdü, ani bir hareketle pencerenin yanındaki kapıyı açarak iç avluya çıkmak istedi. Baş Vezir Beyazi Paşa Hünkâr’ın bu işi yapacağını tahmin etmiş ve birden önüne fırlamıştı.

— Hünkârım ben sağ iken sizi bunların arasında gomam, bırakın ben gideyim, ne halleri var ise dinleyeyim.

Hünkâr başını iki yana salladı.
—Olmaz bre vezirim, seni bunların arasında gomam.. ben ki Diyar-ı iklimin Rum’un Şark’ın ve Garbın Hükümdarı mazlumların hamisi, masumların goruyucusu Hünkâr Makberi han, bir avuç isyancıya aldanıp Vezirime kıyamam.

İçerdeki Vezirler şaşkınlıktan yerlerinden bile kıpırdayamamıştı, Hünkâr ağır ağır iç avluya çıktı gözlerinde en ufak bir tedirginlik yok, aksine sinirden alnının damarları çatlayacak gibiydi. Yeniçerilere doğru yürüdü ve karşılarında durarak sordu

— Bre kimdir başınız? Ki o çıka meramınızı anlata.
3. yaya ortasından sekbanbaşı ozanilo öne doğru çıkarak diz vurdu.

— Benim Hünkârım.
— Bre bunların sözcüsü sen misin?
— Belî Sultanım.
— Kullarım ne ister halleri nicedir?
— Hünkârım, Beyazi paşa kulunuz size ve dövletimize layık değildir, onu bize veresiz.
— Başka?
— Paşadan maada şelale galasını bize veresiz dahi içindeki bil cümle börekleri ulufe olarak yeniçeri kullarınız arasında pay edesiz.
— Çün vermez isem?
— Gayrı akıbetini siz düşünesiz Hünkârım, gayrısı olabilemez.

Celalli Hünkâr bu sözü işidende, başından aşağı kaynar sular dökülür gibi oldu. Hışımla belindeki çifte su verilmiş kılıcını çekti, iş bu ahvalde yeniçeriler ile Hünkârı dinleyen sipahiler arasında bir dalgalanma oldu.” urun urun” sesleri yükseldi. Daha Hünkâr kılıcını indirmeden, sipahiler bilcümle yeniçeri taifesini çevirdiler.

Nicedir Hünkârdan bu tavrı bekleyen sipahiler, isyanı bastırmak için ferman gecikince, saraya küsmüş ve olayların dışında kalmaya çalışmıştı.

Yeniçeriler kıpırdamaya fırsat bile bulamadan, bil cümlesi öz Türk askeri olan sipahiler tarafından derdest edilerek birer birer kuşçuk kafaları nazik bedenlerinden ayrılarak Şelale galasından aşağı atılmaya başlanmıştı bile.

Hünkâr kılıcını kınına soktu, gözleri Beyazi paşasını aradı, onu bulunca rahatladı.

— Bre Beyazi paşam, seni bunlara teslim edeceğimi nasıl düşündün? diye sordu.
Beyazi paşa mütebessim Hünkâra bakıyordu. Yanına yaklaştı diz vurdu, söz istedi.

— Kat’a Hünkârım, bir an bile aklımdan geçmedi beni teslim edeceğiniz. Ama size öyle dedim ki celallenip dışarı çıkasınız dahi günlerdir sizden bu hareketi bekleyen sipahi kullarınızda tekrar size biat ile bu yeniçeri taifesini hak ile yeksân eyleye.dedi. Hünkârın mimikleri yumuşamaya başlamıştı, dudaklarından belli belirsiz sözler döküldü

— Elhamdülillah
— Elhamdülillah…

Makberi – Ahmet Akkoyun……………19/07/2009…..23:30….İst
__________________________________________________________________

Geçen sene 1. si yapılan kultursanat şiir toplantısının ( bu sene 10 temmuzda ikincisi Kastamonu’da yapılacak ) arifesinde gönül dostlarına latife olsun bazından yazdığım ikinci yazıdır.buraya daha önce birincisini asmıştım (“Şelale çetesi duruşması “diye) aslında yazı ile pek aram yoktur şenlik olması babından buraya da asmayı uygun gördüm her ne kadar sürç-i lisan eyledikse affola
( Sarayda Bir Öğle Vakti başlıklı yazı Ahmet Akkoyun tarafından 8.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu