Gelin bu akşam biraz muhabbet edelim. Konumuz ise yurt dışında doğup büyüyen Türk çocuklarının durumu olsun. Buna ek olarak tüm vatandaşlarımızın yaşantısını ele alalım. Bir de Ana yurtları hakkında eski ile şimdiki bakış açılarını ortaya dökelim.

 

Hatırlarmısınız bilmem. Yıllar önce ilk Almanya seferine çıkan Türk'lerin izine geldiklerinde ki tavırlarını. Kendilerini bambaşka bir dünya içinde bulup kazandıkları paralarla Türkiye'ye geldiklerinde ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Değişik tipte giyim tarzları. Bize göre lüks arabalar. Birden nereden çıkıp nereye gittiklerini unutulan davranışlar.

 

Bir keresinde hiç unutmam. Zannedersem bundan on yıl önce. Almancıların geldiği sırada kahve önünde oturmuş bir Almancının muhabbetlerini dinliyorduk. Adam Almanya'yı öyle anlatıyor ki sanki bulunmaz kumaş. Bir de kendisinin Almanya'da yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyor. Öyle ileriye gitti ki artık Türk'lüğünden utanır olmuş ve bizlere akıl vermeye başlamıştı. Türk'lerin yaşantısını sersefil etti.

 

Çok eskiden Almanya görmüş ve daha sonra malülen emekli olmuş Osman abi dayanamadı açtı ağzını yumdu gözünü. "Ulan şerefsizlik yapma elin gavurunun pisliğini temizliyorsunuz gelip burda hava atıyorsunuz, bende yıllarca Almanya'da çalıştım ne oldu, hastalandım, paçavram çıktı, dönüp geldim yurduma"
 
Almanya'ya ilk gidenler çok zahmet çektiler. Bizim cinsimizde var. Ne kadar darbeler yesek. Ne kadar eziyet görsek. Yine de perişan halimizi kimse bilmesin, millete rezil olmayayım diye gerçekten uzak uydurma hayat yaşamayı severiz.
 
Yavaş yavaş gerçekler ortaya dökülmeye başlayınca düşünceler değişmeye başladı. Zahmet çekmemek için değişik arayışlara gittiler. Gittikleri yerlere ayak uydurmaya mecbur bırakıldılar. Alman'ın dediğini yapma da göreyim. Zıtlaşmalar yer yer yüzünü göstermeye başladı. Vatandaşlarımız da başkalarının çaresine bakmak için tepkilerini artırdılar.
 
Kendi iş yerlerini kurmaya başladılar. Gün geçtikçe Alman ekonomisini elinde tutacak hale geldiler. Hatta öyle bir hale geldiler ki. Türkiye Cumhuriyeti Devleti İMF'den yardım talebinde bulunduğunda Avrupa Türk İşçileri Sendikası başkanı "Gelin borç parayı biz verebilirim" demişti.
 
Nereden nereye. Alman devleti ne yaptı. Baktı ki ülkesinde bulunan azınlıkların elinde ki sermaya dışarı çıkmasın diye çifte pasaport hikayesini çıkardılar. İki yıl öncede tüm yaşamsal haklar verildi. İnsanlarımıza insan gibi davranmaya başladılar. Biz de bunu yuttuk.
 
Orada yaşayan vatandaşlarımız şimdi ne yapsın. Artık eskisi gibi Türkiye'ye gelip ev almaktan, arsa almaktan vaz geçtiler. Çocuklarının geleceklerini düşünmeye başladılar. Türk çocukları Türkiye'ye gelipte ne yapsın. Zaten Almancı bunlar diye alınlarına damgayı vurmuşuz. En azından hayatımız garanti altında. Türkiye'ye gelipte kendi insanıyla kavga mı etsin. Aşağılansın mı ?
 
Kendini ispatlamış sporcular da aynısını düşünüyor. Gelirse yüklü transfer parası için gelirler. Bizim her şeyimiz farklı. Kulüp yönetimimiz. Sporcuya bakış açımız. Hep başarılı olacaksın. Başarılı olamazsan kapı dışarı. Bir sezonda bir tane şampiyon çıkar halen anlayamadınız mı ?
 
Avrupada böyle oyunlar dönerken biz ne yaptık. Devlet olarak sermayeyi içeride tutmayı bırak dışarıya kaçırmaya çalışıyoruz. Cümle alem biliyor. Koskoca yılların paşabahçe fabrikası kapandı. Adam gitti Rusya'da aynısını inşa etti. Romanya'ya, Bulgaristan'a, Türk Cumhuriyetlerine kaçıyor millet. Neden diye hiç soran var mı ?
 
Çünkü bizim burada vergi çok alınıyor. Burada üretilen mallarla dışarısı ile rekabete giremiyorsun. Malını satamıyorsun. Yatırımcılar sırf kendi menfaatları için mecburen bu yola başvurdular. Ondan sonra kalkıyoruz yalandan yere şu kadar büyüdük bu kadar büyüdük hikayesine. Kendimizi kandırmayalım.
 
Yıllar önce okuduğum bir kitap geldi aklıma. Meşhur Yugoslavakya lideri Maraşal Tito. Hayatını anlatan kitapta yine o meşhur MARŞAL yardımından bahsediyordu. Bu yardım iki ülkeye verilmiş. Yugoslavakya ve Türkiye'ye. Ben bu parayı ne yaptıım. Adnan Menderes ne yaptı diye karşılaştırma yapmış.
 
Bakınız adamın yaptığına. Beş yıl boyunca bu parayla ülkesini inşa edecek dozerlerin fabrikasını kurmuş. Üretime dayalı fabrikalar kurmuş. Biz ne yapmışız parayı vatandaşa dağıtmışız. Şahıslar ekonomiyi canlandırsın diye. Vatandaş ne yapmış kendi cebine çalışmış. Ev yapmış, araba almış. Hep satın almış. Üretim fazla yok.Genellikle tüketim üzerine dayalı politika izlenmiş.
 
Tabii ortada demokrasi denen yönetimde olmayınca. Diktatörlerin oyununa gelerek boşu boşuna darağacına gönderilmiş. Maraşal Tito ise Maraşal Tito olarak kalmış. Ne zaman rahmetli oldu ondan sonra kapitalistler tarafından Yugoslavakya parçalanmaya gitmiştir.
 
Şu an ki sistem ile ne yaparsanız yapın. Türk gençleri, Türk sermayesi dışarıya gitmeye mecburdur. Onun için eğer yüreğinizde birazcık milliyetçilik varsa bunları görün artık. Ondan sonra da sokaklarda "Ulan bunlardan Türk olmaz, Türk olsaydı bizim milli takımda oynardı" gibi ileri geri laflar etmeyelim.
 
Bırakın artık şu siyasi söylemleri elin gavuru atı aldı gidiyor. Sen halen kavgalarla uğraşıyorsun. Ben size bir şey söyliyeyim mi ? İnanın bizden bir şey bile olmaz. Kusuruma bakmayın ama doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar ya kovsunlar. Hiç umrumda bile değil. Benim gibi düşünen çok insan var bu ülkede. Ama ne yazık elimiz ayağımız bağlı.
Ne söylersen söyle dinleyen kim.
 
Bizimkisi muhabbet olsun işte. Yaz bakalım nereye varacaksa.
 
 
05.07.2010
               

 

( 264 Yaz Bakalım Nereye Varacak başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 6.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu