Bursa Karacabey Gönü Köyü Gençlik Spor Kulübü başkanı İsmet Sakin gelecek haftaya yapılacak olan hıdırellez ve kabaağaçlar bahar şenliği ve bu şenlik adına köyümüzde yapılacak spor karşılaşmaları için bütün düzenlemeleri hazırlatmıştı.
Haftalar önce başlayan futbol, voleybol, maraton, bisiklet, güreş maçları hıdırelleze kadar bitecek. Mayıs ayının ilk Cuma günü köyün camiinde mevlüt okunacak, mevlütten sonra toplanan bütün halk hıdırellez yerine gelecek, orada bulunan gençler, çoluk çocuk, kadın, kız ile kaynaşacak, önce misafirlerin karınları doyurulacak. Daha sonra yapılan müsabakaların ödülleri kazanan taraflara törenle verilecek.
Hıdırellez gününün bir gün öncesinden söz aldığımız köylü vatandaşlardan koyun ve kuzuları toplardık, onlar dularla kesilir, etleri parçalanır büyük kazanlara doldurulurdu. En az altı kazan et yemeği, altı kazan pilav, bakraç bakraç ayranlar yapılırdı. Sabaha kadar kazanların başında beklenir, büyük ateşler yakılır, bu ateşin etrafında koşuşturur, kimi oturur muhabbet ederdik.
Biz bunlarla uğraşırken köyün kızları da toplanır yanımıza gelir, sevdası olanlar açık açık doyasıya muhabbet ederdi. Bir nevi oğlanlarla kızların birbrirni beğenme pazarı gibi bir olay yaşanırdı. Yapılan muhabbetler uluorta olduğu için kimse bu olaya kızmazdı. Yaşlılar ise evlerinden veya biraz uzaktan bizleri seyrederlerdi. Kızlardan birisi dümbek getirir hem çalar hem oynarlar. Sırasıyla oğlanlara mani atarlardı. Bu konuda kızların çenesi ne kadar açık ise oğlanların tam tersine kapalı idi. Sanki oğlanların mani söylemesi biraz ayıba kaçıyordu.
Beni herkes bildiğinden, arkadaşlar "hadi şunlara bir cevap ver de günlerini görsünler" diye beni gaza getirirlerdi. Benim aslen memleketim karadeniz olduğundan, bu yörenin manilerini bilmediğimden, kendi yöremizin manilerinden uydurma mani üretir, bu yörenin mani tarzında söyler karşılık verirdim. Bazen öyle bir hal alırdı ki kızlar erkeklere aşağılayıcı sözler söyler erkekleri bu bahar vesilesi ile deliye çevirir, işin sonucunda evliliğe kadar giderdi.
Ben köyden çıktıktan sonra bu tür eğlencelerin bir kaç defa yapıldığı, başka da yapılmadığını biliyorum. Zaten benimle birlikte köyden çok insan çıkıp değişik yerlere çalışmaya gittiler. Halen bazı büyük ve ekonomisi iyi olan köylerde bu şenlikler oluyor.
Sabahı kabaağaçlara gideceğiz. O gün yapılan işleri bitirdik mi zaten millet yorgun düşüyor. Çoğumuz erken yatardık. Çünkü sabah erkenden kabaağaçlara gidip kendimize oturmaya, koşuşturmaya çimenlik bir yer kapmamız lazım. Traktörlere doluşur, yemeğimizi, ekmeğimizi, suyumuzu, kapkacağımızı, topumuzu, iplerimizi yanımıza alırdık.
Sabahın kırağısı çimenleri ıslatmış. Nasıl olsa güneş çıktımı kuruyacak. Bir taraftan ateş yanacak, ateşin atrafında toplanılacak, ateşin üstünden atlanacak, salıngaçlar kurulacak, erkekler top oynayacak, kimileri yayyana uzaklara gider gelir o kalabalığın içinde gezinecek. Karnı acıkan ve susayan gelir kampının yanına bir kaç bir şeyler atıştırır yine devam oynamaya.
Akşama kadar kaç tane kız tavladığımzı yalan ya da yalnış anlatmaya başlarız köy okulunun bahçesinde muhabbetler arasında. Kız tavlama hususunda benim çok şansım vardı. Halbu ki diğer arkadaşlar gibi de hiç uğraşmazdım. Biraz da bana ters geliyordu. Kız yanıma gelecek, görür görmez aşık olacak, birbrirmizi beğeneceğiz, ondan sonra hayır olursa evleneceğiz. Konuşmasına konuşurduk. Beğendiklerim olur du. Nasıl diyeyim seni beğendim, ya da seni seviyorum. Bu kadar basit mi ? Bu yüzden yanıma gelen kızlarla fazla konuşmamaya dikkat ederdim.
Arkadaşlar rahat durmuyor ki. Her düğünde olduğu gibi bu bayramda da birini mutlaka bulacağım. Dört beş arkadaş çıkıyoruz volta atmaya. Gidelim bakalım başka köylülerin bulunduğu yerlere. Genelde başka köyden olması daha hoşumuza gidiyordu. Kendi köyümüzden birileriyle konuşsak o iş ciddiyete alınır sonunda evlilik olurdu. Asıl bizim amacımız bu tür bayramlarda günümüzü gün etmekti. Bir güzele bakmak, karşıdan karşıya ışmar etmek ne kadar doğru ise. İşte böyle bir eylence.
Yine de o günü unutamazdık. Nasıl olsa köyünü ve ismini biliyoruz ya mutlaka bir gün bir düğüne gideriz. Bir de orada karşılaştık mı oh be ne güzel. Aradan bir kaç hafta geçer bir düğün daha. Hele aynı köyden bir de erkek arkadaşın var mı daha da güzel olur. Çünkü elin köyünde dayak yemekte var işin sonunda. Dayak yemek istemiyorsan hatırı sayılır arkadaşın olacak.
İşte böyle arkadaşlar bu bahar bayramlarının özünde, Türk gençlerinin birbirleriyle tanışmaları, yeni yeni ocakların kurulmaları, daima ocakların tütmesi, yeni doğacak nesillerin türemesinde atılan ilk adım, hayatın kış zorluklarını yenmek için bir yaz boyunca çalışmadan önce güzellikle, şenlikle her işe başlamanın müjdesidir. Bu Türk'lüğün özündendir. Değişik şekillerde kutlansa bile. Bende Bursa Karacabey ve Mustafakemalpaşa civarında yaşanan bahar bayramını anlatmaya çalıştım.
23.03.2011
(
427- Hıdrellez Ve Kabaağaçlar başlıklı yazı
Necmi Yaprak tarafından
23.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.