DİL VE ÜSLUP MESELESİ

       İnsanoğluna has bir aza vardır;  insanın değerini düşüren de, değerini yükselten de o azasıdır: O da insanın ağzındaki dilidir. İnsanın bütün marifeti ondadır, bütün faziletini o ortaya koyar, içeride saklı bütün kötü şeyler ve iyi şeyler oradan dökülür.  Evet, dil insan denilen gizli havuzun çeşmesidir. İnsan diliyle hayvanda ayrılır, dilinden yakalanır, diliyle meramını ifade eder, diliyle dünyada kalıcı olur, diliyle itibardan düşer, diliyle itibarı yükselir, diliyle sevilir, diliyle nefret edilir, diliyle yaklaştırır, diliyle uzaklaştırır.

     Bir de “lisan” anlamındaki “dil” vardır.  O da bir milleti millet yapan ve birliği sağlayan ana unsurdur. Kültür ve medeniyet nesilden nesle dil vasıtasıyla taşınır, geçmişten geleceğe köprü lisanla kurulur.

      “Edebiyat” dediğimiz yazın sanatı da edep kelimesinden türetilmiştir. Dolayısıyla yazı da söz de, edeple ve ahlakla iç içedir, edepli olmalıdır. Edepsiz bir yazının veya edepsiz bir sözün edebiyatta yeri yoktur.

      Bu yazıda konumuz edebiyat lisanı değil,  ağzımızda et parçası gibi görünen ama işlevi büyük olan dildir.  

      Sahabeler, Peygamberimize bir kadından bahsederler: “ Ya Resulallah, şu mahalle de bir kadın var ki, sabaha kadar ibadet eder, akşama kadar oruç utar. Fakat diliyle herkesi rahatsız eder, söz taşır, gıybet yapar,  yalan söyler, iftira eder “ Efendimiz buyurur: “Bırakın o kadını, o cehennemliktir, ibadetleri ona fayda vermez.”

      Peygamberimiz (sav), başka bir sözünde, “ Bana iki şey için söz veriniz. Ben size cenneti söz vereyim. O iki şey diliniz ve tenasül uzvunuz” buyurur. İnsan iman etikten sonra diline ve tenasül uzvuna sahip olabilirse, işte o insan kamil mümindir, işte o insan cennetliktir.

      Lokman Hekim’e, Efendisi bir koyun kesmesini ve en kıymetli iki azasını getirmesini ister. Lokman Hekim, kestiği koyunun dilini ve kalbini Efendisine götürür. Efendisi bu sefer bir koyun daha kesmesini ve en kötü iki azasını getirmesini ister. Lokman Hekim yine koyunun dilini ve kalbini götürür. Efendi sorar: “Bu iki aza hem  en kıymetli hem en kötü nasıl olabilir, hikmeti nedir?” Lokman Hekim cevap verir. “Efendim, kul yalan, iftira, kov, gıybet gibi her türlü kötü ameli diliyle işler. İnsan, diliyle küfreder, imandan çıkar. Yine aynı insan, diliyle hikmetli sözler söyler, dini tebliğ eder, kelime-yi şehadet getirir, İslam’a girer, Kur’an okur, zikir yapar, gönül alır, sevgisini ifade eder, küsleri barıştırır, insanları eğitir vs.”  O yüzden demişler ki, “dilin kemiği yoktur, her tarafa döner”, “dil bir bıçak gibidir, onunla salata da doğranır,  cinayet de işlenir”.

      Yunus Emre’mizin sözünü de zikredelim: “Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı/ Söz ola ağulu aşı/ Bal ile yağ ede bir söz.

      Ataların da dille ilgili güzel sözleri vardır: “Dilim, senden buldum zulüm”. “Eline, beline diline sahip ol”. “Dil yarası kılıç yarasından ağırdır”. “İnsan kıyafetiyle uğurlanır, konuşmasıyla (ilmiyle ve diliyle) uğurlanır.” Boğaz dokuz boğumdur. Dokuz düşün, bir söyle” “İki dinle bir söyle diye Allah kulağı iki dili bir tane yaratmıştır”. “Konuşmak gümüş ise susmak altındır”.”Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır”. “ Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” Türkülerimiz vardır: “Tatlı dile güler yüze doyulur mu, doyulur mu”

      Evet, dil insanın aynasıdır ve ayracıdır; cehennemin yolu da ona uğrar, cennetin yolu da ondan geçer”. Kalpte pişen sevgi, sözcüklerle dilden dökülür. Beyinde oluşan ve berraklaşan ilim ve hikmet pınarı dilden akar ve medeniyet bahçesini sular.

      Konfüçyüs’ün dediği gibi, “dile hakim olan millete hakim olur”. Bu açıdan siyasetçiler ve yöneticiler dile hakim olmalı, diline ve üslubuna dikkat etmelidir.

          SİYASİLERİN ÜSLUBU

       Son günlerde, seçim sürecinin daha başında ortalık yine gerilmeye, gerginleşmeye başladı. Siyasi liderler kırıcı bir üslubu tercih ediyorlar, konuşmalarını kişiselleştiriyorlar. Liderler, hizmetlerini ve projelerini anlatmak yerine birbirinin damarına basıyor, ar damarlarını çatlatacak argo ifadeler kullanıyorlar, mitingler argo cümlelere sahne oluyor. Halbuki insanlar miting meydanlarında yeni hizmet müjdeleri, yeni projeler duymak için toplanıyorlar. Geldiğimiz nokta çok acıdır. Argo konuşmak, insanın eğitimsizliğini, kalitesizliğini ortaya koyar.

    Siyasi tarihimizde en nazik ve kibar siyasetçi Rahmetli Menderes’ti. Yaşım icabı Menderes dönemini görmedim ama görenlerden duydum.  Bugünlerde Rahmetli Menderes’in o yumuşak ve nazik üslubuna ne kadar çok ihtiyacımız var.

      Yetmişli yıllardan beri siyaseti takip ediyorum, siyasi liderlerin polemiklerini, tartışmalarını, salvolarını dinliyorum. Yetmişli, seksenli ve doksanlı yılların renkli siyasetçileri Demirel’di, Erbakan’dı, Ecevit’ti, Türkeş’ti, Özal’dı. Hepsi de karizmatik liderlerdi, kitleleri arkalarında sürükleyen lafları vardı ama argo söz kullanmazlardı. Özellikle Erbakan Hoca miting konuşmalarını esprilerle süslerdi, insanları hem güldürür hem düşündürürdü. O eski merhum siyasetçilerin ağzından küfürlü sözler duymazdık, belden aşağı vurmazlardı, ailevi konuları siyasete alet etmezlerdi, üç beş oy uğruna rakiplerinin şerefiyle oynamazlardı, hakaretamiz konuşmazlardı.

     Günümüz siyasetçilerinin konuşmalarında o eski siyasetçilerin kibarlığını, zerafetini ve kalitesini göremiyoruz. Kimse yaptığını, yapacağını, projesini anlatmıyor, “sen şunu dedin, ben onu demek istemedim, o şöyle dedi” şeklindeki kişisel polemiklerin ve dedikoduların dışına çıkmıyorlar. Kılıçdaroğlu’nun son gafı ( Başbakan’a “ananı” demesi) bardağı taşıran damla oldu.

     Siyaset hayırlı bir meslektir, insana hizmet amacıyla yapılır. Kem sözlerle, argo cümlelerle, belden aşağı vurmalarla siyaset mesleği ayakaltına düşürülmemelidir. Korkarım, yeni nesiller siyasetin bu acımasız ve çirkin yüzüne bakarak siyasetten soğurlar, siyaset kirli işler çevirenlerin mesleği haline gelir.

     Siyasilerin tartışmalarının ve polemiklerinin ileride halka da yansıyacağından, siyaset uğruna birbirimizi kıracağımızdan korkuyorum. Siyasetçiler önder insanlardır, sözleriyle ve davranışlarıyla örnek olmalıdırlar. Geniş halk kitleleri onların sözlerini içselleştirirler, taklide kalkışırlar. Tartışmalar şiddete dönüşür, birliğimiz ve dirliğimiz zarar görür. Dolayısıyla siyasetçiler tartarak ve ölçerek konuşmalıdırlar, sözlerinin etkisini ve tepkisin iyi hesap etmelidirler.

     Etrafımızın ateş çemberiyle sarıldığı, Libya’da, Suriye’de, Yemen’de ve diğer kardeş ülkelerde halkın birbirine silah çektiği bu günlerde siyasetçilerimiz kendilerine çeki düzen vermeli, kucaklayıcı olmalıdır. Somurtan bir yüz ifadesiyle, ateş çıkaran gözlerle, korkutan el hareketleriyle kürsüye çıkan ve dengesizleşen siyasetçiler, bu halleriyle asla bu halktan vize alamazlar.

     Biz Nasrettin Hoca gibi güldürürken düşündüren insanları yetiştiren bir milletiz. Biz güldüreni ve gülümseyeni severiz. Tayyip Erdoğan’dan da, Kılıçdaroğlu’ndan da, Bahçeli’den de güldürmesini ve gülümsemesini bekleriz. Hizmetlerini, projelerini, yaptıklarını, yapacaklarını anlatsınlar, bize yeter. Bizim insanımız kiminin hizmetine, kiminin de kibarlığına oy verir.

     Muhalefet liderlerini anlıyorum, uzun yıllar iktidarda kalamadılar, dolayısıyla hizmetlerinden bahsedemiyorlar. Yarım saatlik bir miting konuşmasını doldurmakta güçlük çekiyorlar, Tayyip Erdoğan’ın kişiliğini eleştirerek onu sevmeyenlerden alkış alıyorlar. 

      Başbakan’ın böyle bir sıkıntısı yok. Yaptıkları var, yapacakları var. Yaptıklarını ve yapacaklarını sıralasa saatler yetmez. O halde Kılıçdaroğlu’nun veya Bahçeli’nin üstüne gitmenin manası ve faydası var mı? “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi şerifini rehber alabilir, ama bunun için seviyesini düşürmesi gerekmez.

( Dil Ve Üslup Meselesi başlıklı yazı recep-ogutcu tarafından 28.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu