İnsan Ve Yaşam Arasında İhtiyaçlar Ve Zaman
İnsan ve yaşam arasındaki bağlantı her zaman en gizemli soru işareti olarak kalmıştır zihnimde. Zaman zaman çeşitli cevaplar bulsam da kendimce bir türlü bu denklemin içinden çıkamadım. Yaşam ya bir beden büyük gelir insana, ya bir beden küçük. Bence denklemi çözülmez hale getiren zaman ve belirsizlikler. Belki de bu denklemi çözmektir en büyük hata. Çünkü bu denklem çözülmek için değil yaşanmak için yazılmış olabilir. Saçma bir cümle oldu sanırım.
Kime sorarsanız sorun, cevap tektir. Tüm insanlar gelecekleri için çalışırlar, geleceğe ulaşmak için çaba harcarlar. Ama bence bu cevap en büyük yalandır. Aslında her insanın istediği geçmişidir. Her nedense en güzel günlerimiz hep geçmişte kalmıştır. Herkes bir an için bile olsa geçmişe gitmek ister. Bu yüzden eski bayramlar daha güzeldir, eskiden yenilen yemekler daha lezzetlidir ve eskide kalan duygular daha değerlidir. Kendimizi geleceğe endekslemiş olsak da gönlümüz geçmiştedir. Ben yalan söylemekte pek becerikli değilimdir. Benim yalanlarım çabuk çıkar ortaya. Buna kendime söylediğim yalanlarda dahil. Kendimi bile kandıramam ben. Bu gerçeğe de kendime yalan söyleyemeyerek ulaştım. Komik ama öyle.
Biz insanlar kendi istekleri ve yaşamın verdikleri arasına sıkışmış, gözü gelecekte, gönlü geçmişte zavallılarız desem sanırım abartmış olmam. Bence bütün hinlik zamandan kaynaklanıyor. Büyük patlamayla birlikte oluşan zaman mekan boyutları arasında kendimizi bu evrene aitmiş gibi hissetmeye çalışmamız bile zavallılığımızı ispatlar gibi. Zaman olmasa dünya daha yaşanılır bir hale gelebilirdi belki. Zamanın zaman ölçerlerle alakası olduğunu düşünenlerse yanılıyorlar bence. Zamanı biz insanlar ölçülebilir hale getirdik ki daha sıkıcı bir hale gelmesin yaşamak. Güneşin dönmesi, dünyanın dönmesi, ayın halleri, günün saatlere, saatlerin dakikalara, dakikaların saniyelere ve saniyelerin saliselere dönüşmesi meselesi yani. Ne anlamsız işler bunlar. Gökyüzündeki var olduğunu sandığımız yıldızların bile yüzyıllar önceki pırıltılarını görmekteyken ne saçma iş zamanı bölmeye çalışmak. Kaç yıl yaşadığımızı bilmenin bize ne faydası var Allah aşkına? Hele hele yılbaşı kutlamalarını hiç anlamıyorum. Güle güle eski yıl, hoş geldin yeni yıl. Tüm bunlar insanlığın hayal dünyası değil mi? Aslında yılbaşlarında evrende hiçbir şey değişmiyor. Ama ne demişler? ‘’ Eğer birisi size gerçek mi yoksa masal mı diye sorarsa masalı tercih edin.’’ Aslında tüm bunlar hayatı yaşanılır kılma çabasından başka bir şey değil.
İnsanlar televizyon yokken nasıl yaşıyorlardı yahu? İnternet olmadan nasıl yaşanılıyordu? Elektrik olmadan nasıl yapılıyordu? Cep telefonsuz bir hayat düşünemiyorum. Tüm bu saydıklarımın en eskisi yüz yaklaşık yüz yaşında. İnsanlar binlerce (hatta milyonlarca) yıldır elektriksiz, televizyonsuz, internetsiz ve cep telefonsuz yaşıyorlardı. Seksenli yıllarda kim cep telefonlarının ya da internetin bu kadar hayatımıza dahil olacağını düşünebilirdi ki? Ya da atmışlı yıllarda televizyonun? Şimdi hayatımızdaki vazgeçemediklerimizin listesini çıkarıp bunu yüz yıl öncesiyle karşılaştırsak aradaki uçurum bizi hayrete düşürür. Aslında tüm bu sayılanlar bizi evrenden ve dolayısıyla doğadan uzaklaştırdı. İnsan artık kendi hayal gücünde yaşıyor, yeryüzünde değil. Bu ne kadar korkutucu öyle değil mi? Gelişen teknolojiyle hayata mı bağlanıyoruz, hayattan mı kopuyoruz belli değil.
İnsan, ihtiyaçları sonsuz olan bir varlıktır demişti fakültede ekonomi hocamız, ekonomi dersinin ilk ders saatinde. O zaman pek anlamlı gelmemişti bana bu cümle. Hak vermiştim ama önemsememiştim. Oysa geleceğimiz yıllar yılı ihtiyaçlarımız üzerine inşa edilmemiş midir? (hala da öyledir) Her insan ister, pek çok insan istediğine kavuşur. Ama kimse mutlu olmaz. Çünkü istekler bir türlü tükenmez. İnsan ve yaşam arasındaki denklem belki de bu kadar basittir. Belki de hatamız mutluluğu aramak ya da isteklerimizin tükenmesini beklemek. İstekler karşılandıkça palazlanıyor oysa. İşte bana ucu bucağı belli olmayan ve çözülmeyi bekleyen bir ip yumağı daha. Çözmesem de makaslasam mı bu yumakları? Bölük pörçük mü kalsa zihnim?
(
İnsan Ve Yaşam Arasında İhtiyaçlar Ve Zaman başlıklı yazı
MESUT ÇİFTCİ tarafından
24.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.