Milletleri millet yapan, tarihten gelen maddi ve manevi değerleri ve bunların ilelebet gelişmelere paralel olarak özünü kaybetmeden değişip gelişmesi ve daima yaşatılmasıdır diyebiliriz. Toplumlar kendi öz değerlerini kaybetmediği müddetçe tarih sahnesinden, o milleti hiçbir güç silemez ve silememiştir. Bunun en canlı örneği Türk milletidir. Beş bin yıldır bütün badireleri öz değerlerini koruyarak ve yaşatarak atlatmış ve bu günlere gelmiştir.

         Milletler ne zaman ki öz değer ve ideallerini kaybederse dünya üzerindeki uluslararası saygınlığını ve etkisini de kaybetmekle karşı karşıya kalır. Türk milleti de beş bin sene tarih sahnesinde söz sahibi olduysa bunu yüksek ideal ve insani hedeflere borçludur. Hun ve Osmanlı devletinde olduğu gibi. Hun devleti Hakanlarından Mete Han’a zamanının ileri gelenleri, Çin içlerine kadar dayanan sınırları kastederek şöyle derler.”Ulu hakanım topraklarımız oldukça genişledi, yeteri kadar büyüdük, hedef neresi, hala nerede duracağız?” dediklerinde, Mete Han;“hedef, güneş ışınlarının yayıldığı her yer” diyerek, bütün kainatı hedef olarak göstermesi boşuna değildi. Toplumunu daima çalışmaya ve gelişmeye, dünyada söz sahibi olmaya motive ediyordu. Onun için Hun devleti zamanının dünya devletiydi. Güneş ışınlarının yayıldığı yerlere biz ulaşamadık belki ama bizim koyduğumuz hedeflere(Ay ve bazı yıldızlara) ulaşanlar, ne yazık ki bizim dışımızdaki toplumlar oldu.

                            

Keza söğütte kurulan Osmanlı beyliğinin de hepimizin bildiği o “İlahi kelimetullah” olan yüksek idealleri sayesinde dünya devleti olduğudur. Bu örnekleri verirken hiçbir zaman saldırgan olalım, ülkelerin topraklarını topraklarımıza katalım düşüncesiyle vermedim. Dünyaya hâkim olma, eskisi gibi tek başına topla tüfekle olmuyor artık. Bu günün dünyasında böyle bir şey düşünmek de her halde aptallık olur. Yüksek hedefi olan milletler ve insanlar ancak gelişir ve dünya üzerinde söz sahibi olabilirdi diye düşünüyorum. Eğer bu gün A.B.D dünya devletiyse, bütün dünyayı yönetme ve düzenleme ideallerinden kaynaklandığından dolayıdır ki bir komutla herkesi hizaya getirebiliyor veya getirmeye çalışıyor.

 

A.B.D, Avrupa, Rusya ve Japonya, güneş ışınlarının yayıldığı yıldızlararası yarışta varsa toplumlarına verdikleri o yüksek ideal, moral ve çalışma sayesinde gerçekleştirmektedirler.

 

Bu gün dünya oldukça küçüldü. Dünyayı bu kadar küçülten de bilim ve teknolojinin ulaştığı seviyedir. Dünya bir köy haline geldi. Aşağı mahallede bir olay olsa yukarı mahallede nasıl hemen duyuluyorsa dünya köyü de aynı durma geldi. Dünyanın öbür ucunda bir olay olsa anında bütün dünyada yankılanıyor. Eğer bu köyde muhtar olamıyorsak bari ihtiyar heyeti üyesi olalım.

 

Türk insanının bugün büyük ideallere ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Ekmek kavgası dışında yapacakları olduğunu düşünüyorum. Ülkemiz bu günün dünyasında bilimde, teknolojide ve üretimde dünya ülkeleriyle yarışabilecek heyecan ve çalışma aşkında olması gerekirken maalesef büyük bir karamsarlık ve güvensizlik içindedir. Türk milleti olarak bu durumdan kurtularak kendi Hinterlandımız içinde olan Orta doğu ve Orta Asya’ya hatta dünyaya verilmek istenen düzende söz sahibi olmak, önümüzdeki yüzyıl, bin yılı şekillendirecek gelişmelere biçare kalmamalıyız.

 

Kısaca şunu söylemek istiyorum Bu günün hesaplarıyla uğraşmak yerine, gelecek yüzyıl veya yüzyılların hesaplarını bu günden yapmak zorundayız.

 

 

 

( Güneş Işınları başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 30.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu