Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 8/1/2013
Okunma Sayısı : 1634
Yorum Sayısı : 8
Günün Yazısı

Bu Yazı 8/2/2013 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.



O gün önemli bir toplantısı vardı. O nedenle bir müddet sonra kalktı üzerini değiştirirken
bir taraftan da işe gitmeden önce bankaya uğrayarak kazandığım paraları yatırmalıyım 
diye düşündü. Karısının baş ucuna bir tomar para bırakarak evden ayrıldı.

Kadın uyandığında masanın üzerindeki paraları görünce hayrete düştü. 
Gözleri parladı. Önce saymak istedi. Bunun zor olduğunu düşünerek vazgeçti.
 
Hemen telefona sarılarak eşini aradı. 

-Bu, bu paralar, neden bıraktın bunları.
-Hiç öylesine, öylesine içimden geldi işte.

Birden kadının ses tonu değişiverdi. 

-Çok teşekkür ederim, Çok, ama çok incesin.

"Önemli değil " Dedi adam ve devam etti, aslında ikimizin de biraz öz eleştiri yapması
 lazım, bizim aramızda öyle çok büyük sorunlar yok değil mi?

-Evet dedi kadın, yok tabi, neden olsun ki? İstersen bu akşam erken gel eve, benim de 
sana bir sürprizim olacak.

Adam eve geldiğinde karısını karşısında görünce gözlerine inanamadı. 
O kadar değişmişti ki, sen, sen dedi. Bu akşam ne kadar güzelleşmişsin böyle.

Kadın kocasının elinden tutarak önce yanaklarına bir buse kondurdu. Ardından daha 
bitmedi sürpriz diyerek salona doğru götürdü. 

Salona girdiklerinde adam ikinci şoku yaşadı. Karşısında eşinin elleri ile hazırlanmış 
yemeklerle donatılan mükellef bir masa duruyordu. 

Neşe içinde masaya oturdular. Geç saatlere kadar sohbet ederek yemeklerini yediler. 
Bir kaç gün her şey çok güzel gitti. Hatta bazı akşamlar yemeği dışarıda yediler.

Ama cicim aylarını saymayacak olursak hayatlarının bu en güzel günleri çok fazla sürmedi. 
Yaklaşık iki hafta sonra bir gün mesai bitimine doğru adamın içini bir kurt kemirmeye başladı. 

O gün canı yine eve gitmek istemiyordu.

Ekonomik kriz nedeni ile şirketinin sallantıda olduğunu bahane eden içindeki ses, bu 
akşam oynayıp çok kazanmalısın diyordu. Kendine kızdı ve hayır dedi. Hayır şeytana 
uymak her şeyi berbat etmek yok.

Biraz sonra arabasına binerek eve doğru hareket etti. Kafasını biraz dağıtmak amacı 
ile sahil yoluna saptı. Bir müddet gittikten sonra ani bir frenle durdu. 

Eşini arayarak bir iş toplantısının olduğunu, yemeğe beklememesini söyledi. 
Biraz düşündükten sonra kontağı açtı ve oyun salonuna doğru yol aldı.

Önce yine zil zurna sarhoş oldu. Ardından masaya oturdu. Bir iki el yine mükemmel 
para kazanmaya başladı. Kazandıkça coştu. İlerleyen saatlerde işler tersine dönmüştü. 
Masadan kalktığında sarhoş da olsa, ne kadar kaybettiğinin farkına vardı.

Eve geldiğinde dakikalarca anahtarını aradı. Gün doğmaya başlamıştı. Anahtarı buldu. 
Bu defa bir türlü kapıyı açamadı. Bir kaç başarısız denemeden sonra birden kapı eşi 
tarafından açıldı.

Kadının yüzü bembeyazdı.

-Neden, neden dedi, nasıl bir toplantıydı ki bu, bu derece sarhoş oldun yine...
-Dili dolaşarak evet dedi adam, biraz fazla kaçırdık galiba.
-Biraz mı? İnsaf, biraz dediğin bu mu senin?
-Evet, biraz içki, hatta biraz kumar da oynadım.
-Kumar mı oynadın? Allah kahretsin, nasıl yaparsın bunu? Her şey ne güzel yoluna girmişken...

Aslında adamın daha fazla konuşmaya hali yoktu. Eli ile "Sus" işareti yaparak 
yatağına yöneldi ve bir müddet sonra sızdı.

Kadın ise hiç uyumadı.

Bir kaç saat sonra adam uyandı. Eşinin hırsla kendini seyrettiğini görünce: Anlaşıldı dedi. 
Kavgaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Başını kaşıdı, yüzünü buruşturdu ve konuşmaya başladı.

-Sen diyorsun ki, kumar mı oynadın. İlk defa yapmadım bunu. Geçenlerde sana verdiğim 
bir tomar parayı şirket hesabından mı verdiğimi sanıyorsun?

Kadının gözleri neredeyse yuvasından fırlayacak gibi oldu.

-Allah kahretsin seni. Senden para isteyen mi olmuştu? Çıldırdın mı sen?

Her ikisi de iyice öfkelenmişti. Öyle bir an geldi ki adam belki de hayatının en büyük 
hatasını yaptı ve eşine şiddetli bir tokat atıverdi.

Kadın bir yaprak gibi savrularak başını masaya çarptı. Artık sadece sessizce ağlıyordu. 

Eşinin başındaki kanları görmesine rağmen umarsızca üzerini değiştirip hırsla evden 
ayrıldı.

Artık geri dönüşü olmayan bir yola girdim. Bu akşam mutlaka kazanacağım diye düşünerek 
işinin başına döndü. İş yerinden biraz erken ayrılarak şirket hesabından yüklü bir para çekti.

O akşam bırakın şirket hesabından çektiği parayı, gayrimenkullerini, arabasını,
her şeyini kaybetti, hatta kalan borcu için senet yaptı. Kısacası mahvolmuştu.

İkinci acıyı eve döndüğünde yaşadı. Kadıncağız bir mektup bırakarak evi terk etmişti.

Yere oturdu. Dakikalarca ağladı. Bir anda sadece malını, mülkünü, parasını değil, 
hayatını da sıfırlamıştı. O gün hiç evden çıkmadı.

Ertesi gün iş yerinden kötü haberler geldi. Şirket batmış iflas etmişlerdi.

İntihar eden arkadaşını düşündü. Sonra onun kadar cesaretli olamam diyerek, 
bir kaç gün sonra elinden alınacak arabasına atlayarak yaklaşık 40 km yol alarak
bir göletin yakınlarında arabayı bırakarak dakikalarca yürüdü göletin yanına geldiğinde 
bir kayanın üstüne oturup. Başını avuçlarının arasına aldı.

Evliliğinin ilk yıllarından iflasına kadar, her şey bir film şeridi gibi gözünün önünden
geçti. Ta ki gol diye bağırıncaya kadar...

"Kumar ve benzeri alışkanlıklar yüzünden kaç aile yıkılmış, kaç çocuk 
annesiz- babasız kalmıştır, çevremizde bir gözlem yaparsak açık bir şekilde bunun
farkına varabiliriz".

Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN

( Gol, Gol Be Hayat! (İkinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 8/1/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu