Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 16.04.2017
Okunma Sayısı : 2253
Yorum Sayısı : 1

İzmit Merkez Müdürlüğü Müdür yardımcılığı görevime başlamadan önce Ankaralı meslektaşlarımı,
can dostlarımı ziyaretimin ardından. İki gün sonra yeni görev yerindeydim.

Bundan sonra çok sevdiğim Eğitimciliğe veda etmiş olarak, yıllarca yaşadığım bu güzel şehirde
görev yapacaktım. Beş yıl personele derslerini verdiğim konuların uygulandığı işletmede hem de
yönetici pozisyonunda görev yapmak, benim için çok değişik bir şeydi. Teoriyi çok iyi bildiğim
için ilk anda her şey çok kolay olacakmış gibi görünüyordu. Ancak işin içine girince hiç de öyle
olmadığını, derslerde anlattığımız çoğu şeyin uygulamada zor olduğunu gördüm.

Müdürümüz Vedat bey hemen hemen hizmetinin son yıllarında oldukça tecrübeli bir isimdi. Tüm 
Müdürlük personeli tarafından çok sıcak bir şekilde karşılandım. Özellikle Muhasebe servisindeki
Nurten hanım ile Yusuf bey, diğer personelden Melahat hanım, Mutlu bey veznedarım Sadık bey 
ve şefler Nusret bey, Mustafa bey, Müslim bey göreve alışma sürecinde bana çok yardımcı oldular.

Ama daha görevimin üçüncü günü odama giren bir şahısla ilgili oldukça enterasan bir olay yaşadım,
yaşadığım olay benim gibi acemi bir yönetici için büyük şansızlıktı. Allah'dan bu badireyi ucuz
atlattım.  Odama giren şahısla aramızdaki olay şöyle gelişti ve aramızda geçen diyalog aynen şöyle;

-İyi günler Ben Kocaeli Valisi Üzeyir Üzmez

Hay Allah şimdi bu da nereden çıktı. Daha geleli kaç gün oldu. O zamanki Belediye Başkanı Sefa
SİRMEN'i çok iyi biliyorum. Ama Vali kimdir, henüz haberim yok. Hemen koltuğumdan kalktım ve 
yerimi  gelen bey efendiye ikram ettim. Nasıl etmem koskoca Kocaeli Valisi makamımda beni ziyaret 
ediyor.

-Buyurun efendim, hoş geldiniz. Şöyle oturmaz mısınız?
-Tamam oturayım. 
-Ben de yeni başladım burada göreve, bugün üçüncü günüm.
-Öyle mi? Eh hoş gelmişsin. Dur bakalım hele bir yerime geri oturayım. Senin için bir hoşgeldin
Resepsiyonu düzenleriz.

Kendi kendime "hayretle düşündüm, ya bir Merkez Müdür yardımcısı için resepsiyon mu düzenlenir 
hiç?

Neyse oluyormuş demek ki, belki de İşletmede çalışmanın faydaları bunlar." Bir de neden yerime
oturayım dedi ki acaba?

İşi biraz abartmanın tam sırasıydı. 

-Şey, ben biraz yazıyorum da efendim.
-Ne yazıyorsun gazeteci misin?
-Yok efendim Devlet Memuruyum biliyorsunuz, öyle şiir, öykü falan.
-O bak bu çok iyi, o zaman vereceğimiz resepsiyona gazeteciler bir hayli ilgi gösterecek.
-Teşekkür ederim efendim. Bu arada ne ikram edeyim size.

-Yok, yok bir şey istemem, beni zehirliyecekler, belki bir şey koyar elemanınız içine. Hem ne bileyim
senin de onlardan olmadığını?

-Nasıl yani? Kim zehirleyecek sizi, bir de benim için söyledikleriniz, kimlerden olabilirim ki?

-Dinle o halde, sana bir şey söyleyeyim Müdür bey, beni makamımdan ettiler. Yerime oturtmuyorlar.
Vali diye başka bir adamı yerime oturttular.

Bu sözler şaşkınlığımı iyice arttırdı. 

-Nasıl olur böyle bir şey?
-Oldu işte, şimdi Kolordu Komutanını arayacağım senin telefonundan. Durumu ona anlatayım da bir 
çözüm bulsun.
-Tabi ki, tabi efendim arayın.

Kolordu Komutanı mıydı gerçekten bilmiyorum. Ama yaklaşık on dakika, telefonumla bağıra çağıra 
birisiyle konuştu. Bu arada dışarı doğru baktım. Memur arkadaşlardan bir kaç tanesi kapının az 
ilerisinde durmuş bizi seyrediyorlar. Adama hissettirmeden nedir bu der gibi, elimle işaret ettim. 
Memurlardan Nurten hanım sakin olun, idare edin der gibi bir işaret yaptı. Gülümsemelerini görünce 
artık iyice anladım ki adam Vali falan değil, düpedüz bir deli ya da psikopat.

Artık yapılacak tek şey, bir süre adamı idare edip, isteklerini yerine getirmekti. Ters bir şey olursa
durum zaten personelimin kontrolü altındaydı.

Telefon görüşmesi bitince adam İçişleri Bakanlığına dilekçe yazacağını söyleyerek benden kağıt 
kalem istedi. Bu isteğinide yerine getirdim. Ardından zarf istedi, mektubu zarfa koyup  zamkını 
diliyle yalayarak kapattı.  Mektubu kendisi için postaya vermemi isteyip, kuşkulu gözlerle etrafı 
izleyerek yanımdan ayrıldı.

Yüz yirmi yedinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz Yirmi Yedinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 16.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.