Sağdırırsın
gönle mâtem, gözde yaşlar dinmiyor;
Yol verirsin
kahra sık sık, bağda kuşlar dönmüyor;
Sevk edersin
dehre hüsran, bağra nurlar sinmiyor;
Câna yığdın
derbederlik, sözde hicran sönmüyor;
Sâkilerden
almışın kor, nefse hikmet inmiyor.
Meclisin
bağrında dert var, can buluttan görmüyor;
Gözdeler
hüzzam yakar hep, zehri sık sık dürmüyor;
Aşkı yeksân
ettiler, sazlar hevesler sermiyor;
Sûzinaklar nâle
yükler, fasla bülbül girmiyor;
Sâkilerden
almışın kor, nefse hikmet inmiyor.
Lebde vuslat
tütmüyor, sevdayla yanmaz dillerin;
Bağbanından
gelmiyor şevk, inliyor bülbüllerin;
Esmiyor
meltemli rüzgâr, şimdi cansız yellerin;
Çağlatırsın
kahrı her gün, bitmiyor müşküllerin;
Sâkilerden
almışın kor, nefse hikmet inmiyor.
Rintlerin
kasrında artık yanmıyor nur şûleler;
Canda maksat
çağlıyorken, söyledin hep nâleler;
Almadın sen
feyz Nedim’den, elde tütmez lâleler;
Yaptırırsın
zehri derman, gözde bitmez jâleler;
Sâkilerden
almışın kor, nefse hikmet inmiyor.
Yığsa kor Pervâne
candan nur gazeller şehrine;
Âsumandan
şevkle rahmet gelmiyor hiç nehrine;
Aşkı bağdan
kaldırırsın, yön verirsin zehrine;
Girse mâhın
gönle sık sık, dert dökersin nehrine;
Sâkilerden
almışın kor, nefse hikmet inmiyor.
(fâ i lâ tün /
fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün / )