Ünvanlarla asla işim
olmadı ömrüm boyunca. Ünvanlardan ziyade, taşıdığım ve taşımakla mükellef
olduğum sıfatlar ilgilendirdi beni, keza hala da öyle. Daha ziyade, benim
dışımda kim varsa ilgilendiler mükellef olduğumu düşündükleri ünvanlarla…
Sıfatlar en bariz
şekliyle niteleme sıfatları… İşin aslı farkındalık düzeyimin çok altındaydı
taşıdığım her ne ise. Hiçbir şey yoktu ki gözümde: Dikte edilenler, aldığım
direktifler ve bitmek bilmeyen sorumluluklarım. Çok şey ilgi alanımın dışındaydı
yıllar boyunca. Çabam ise olmamam gereken yerlerde verdiğim mücadeleydi beyhude
heveslerle hem de. Kalbimin sesini dinlemem tek suçumdu, mutlu olduğumu sanmam
ve kandırmam kendini çok şeye mal oldu.
Sık iş değiştirmemin
ötesinde altı yedi yıl arayla meslek değiştirme gafletinde bile bulundum. Zoru
seçmem sayısız beyin fırtınası yaşattı. Ve geçen süreç itibariyle bu fırtına
tabir-i caizse bir tsunamiye dönüştü.
Bilinen bir gerçek var
ki; biz insanlar beynimizi tam kapasite ile kullanmasak dahi çok şey
başarabilmekteyiz. Bu yüzden de öğrenmenin ve çabalamanın asla sonu yok. Sonuç
itibariyle, az yorulmadım desem yalan olmaz. İşin kötüsü; maddi anlamda
getirisi çok düşük oldu tüm yaptıklarımın üstüne üstük çok şey aldı götürdü
benden; hem maddi hem manevi anlamda. Zaten ne yaptıysam, fevri yapım ve başarı
odaklı olmam sonucu asla ve asla maddi anlamda büyük beklentilerim olmadı. Zira
her şey bir arada olmuyor ne yazık ki…
Farkında olmadan,
verdiğim mücadele sonucu bazı ünvanlar eklendi ismimin yanına ama ne yazık ki
sadece hoş bir esinti bıraktı yaşamımda. Biliyorum ki; payıma düşeni
gerçekleştirdim süreç içinde ama ne yazık ki kendi doğrularım doğrultusunda…
Bırakınız tüm ünvanları
bir kenara ve dalıp giden hayal dünyasına… Biraz hayal gücü, biraz iyi niyet,
sevgi deryası, biraz da romantizm koyun içine bu dünyanın… Sizden mutlusu var
mı…
Çok başarılı bir doktor
olabilirsiniz, çok başarılı bir üst düzey yönetici ya da bir borsacı. Ama tüm
bunların yanında taşıdığınız sıfatlara şöyle bir göz geçirin bir an… İnsanları
seviyor musunuz, öncelikle kendinizden hoşnut musunuz; peki ya riya var mı
sözlerinizde ya da samimi davranıyor musunuz, belki de yardım sever
birisinizdir konu ne olursa olsun. Bir art niyet yoksa yaklaşımlarınızda,
sevebilme yetiniz üst düzeyde ise; işte tüm o olumlu niteleme sıfatlarını taşımaktasınız
benliğinizde…
Yüreğiniz sıcacıktır
geçen günün nihayetinde, ne mutlu size ve sizle beraber olanlara: Aileniz, iş
arkadaşlarınız, dostlarınız hatta tanımadığınız yabancılar bile. Eğer ki,
birazcık nasiplenmiş iseler sizin taşıdığınız tüm olumlu atmosferden zaten
zafer çoktan elde edilmiş bile…
Mükemmel olmak oldukça
afaki bir hedef, zira hepimiz bir sürü değişik parametrenin esareti altındayız:
Müspet menfi isteklerimiz, egolarımız, hırslarımız gibi… Sonuçta çeliştiğimiz
nice mefhum var hayat itibariyle.
Çok isterdim doğrusu;
her şeyi sıfırlayıp, yeniden başlamak ama imkansız. Ama en azından iyi
tarafından bakacak olursam az çok bir şeyler öğrendim hayatta; sadece bilgi
anlamında değil üstelik ama yine de henüz bir şey bilmediğimin farkındayım.
Zira her insan başlı başına bir derya ve inanılmaz bir bilgi sirkülasyonu var
devam etmekte ve devam edecek olan. Sayısız konu ve branş, ufak detaylar ve
sayısız mefhum…
Evet, ne yazık ki yolun
çok başında değilim, belli bir yaşta ve konumda olabilirim ama hiçbir şey için
geç olmadığını düşünüyorum, kısaca iflah olmaz bir hayalperestim.
Geçenlerde,
motivasyonumu sıfırlayan bir söylemle karşılaştım hem de hiç beklemediğim
birinden hiç beklemediğim bir anda. Söylemin ne olduğu değil de içeriği çok
canımı yaktı. Demek istediği; yapmam gerekenin, her şeyi bir kenara bırakıp,
yaşımı da kaale alarak, maddi getirisi olan bir işe girmem gerektiği
yönündeydi, hem de hiç vakit kaybetmeden üstelik bulduğum işe hiç de itibar
etmeden. Bunu asla yapmadım, yapmam demiyorum zira yarının ne getireceği belli
olmaz ama hayallerimi satamam.
Mutlu olmadığım
ortamlar asla beni cezp etmedi, edeceğini de sanmıyorum. Evet, oldukça yorucu
bir süreç oradan oraya sürüklenmek ve sayısız insanla karşılaşmak ama değişim
ve gelişim bitmiyor ki insan ruhunda. Kaderin rolü ise ayrı bir konu; bize atfettiği
özellikler, bizimle ilgili planları ve nice bilinmezlik gizli bu mefhumun
altında. Biz ne desek de, ne yapsak da sonuçta her şey olacağına varıyor ama bu
da demek değil ki; otur ve bekle… Üstelik boş oturan kulundan Yaradan’ın haz
etmeyeceği de gün gibi aşikar.
Elbette ki, geniş
haznesinde sevgili kullarına vereceği çok şeyi muhafaza etmektedir İlahi Güç. Çabalamak,
gayret sarf etmek ise payımıza düşen. İstemek, ummak ve beklemek çabalarımız
doğrultusunda. Ve tabii ki, içten dualarımızın eşliğinde.
En azından fıtratımızın
gerektirdiği gibi, iyi, düzgün ve erdemli kullar olmak önceliklerimiz.
Gerisi ise Allah Kerim…