veremli kan kusmalarıma,
çığır rahmetini,
merhamet harmanlasın
şefkatlerde....
gönüllerde aşklar yan gelip uzanmışken,
gamsız dualar ederdim kanlı sözcüklerle
unutulmaz yüzlerim vardı bilinç altımda,
inzivaya çekilmiş fırtınalarım da vardı,
sabrım da... Egom,
boncuk mavisi göz bebeklerinin,
vahametli menziline
köylü arabeskler yakarken,
Issız hicretlere çıkardım,
örümcek ağları örülü mağaralara...
enfiye
donukluğunda varlığım,
salâvat
getirirdi kâbuslarımın karasında
milattan önce sessizliğinde
Zebellâ
vahşiliğinde korkular sarardı yüreğimi.
ağzından ateş saçan dev kertenkelenin yarasa kanatlarında
çırpınırdı ıstırap çığlık çığlığa
alev alev, kızgın, merhametsizdi kâbuslar
dahası, sefalet topraklarıydı uçsuz bucaksız dünyam...
Biliyorum, kâbuslarım kör etti gözlerimi,
birkaç kirpiğimle boğacağım göz yaşımı, ağlarsam!
ağlamayacağım...
gıybetin
günahına ebruli serzenişler koyacağım
kimsesiz yaradılışıma
söveceğim ana avrat...
Akılsız kafamı kuma gömeceğim deve kuşu misali...
Bundan böyle fısıltılı isteklerle sırdaş aşklar
isteyeceğim.
renklerle
paylaştığım gülücüklerim olacak
göz
bebeklerime münferit aşkların düşleri bakacak kirpiklerimden
güçlü bir
beklenti bürüyecek fısıltılarımı,
cesaretimin
güç kaynağı beklentiler...
realitenin
yok oluşunda bir parçacık ümitle
ıssız sevdaların anayurduna göçeceğim
Sıkıcı hantal inzivalarımı derin sulara gömeceğim...