aynıdır ciğerleri,
yer yarılsa yerin altına girer korkuyla kurt adam gibi,
ama o, yarattığı tufanı seyredecek bir kaya tepesinden
bir kartal gibi keskin bakışlı yeşil melekler karşısında,
elleri ve dizleri üzerinde...
Hayatı canlı kılan canı almaya yolladı şeytanı,
önce savaş kuşlarıyla saldırdılar,
ilk çağdan kalma gagalarıyla kurt adamın sevdiği pusta,
çizgi çizgi ateş saçtılar.
Bir el fenerinin yanıp sönmesi kadar ışık,sanki bir yıldızın kayması
arkasından gene… milyon kere…
ateşe yaşamı bahşettiler, sanki körükmüş gibi
her yıldız kayışında bir yangın daha
itfaiye yetersizdi alevlere tank paletlerinin peşinde,
bilim kurgu ürünü sosyal darwinistler
demokrasi, hürriyet, medeniyet getirdik diyerek,
ara geçiş formuna,
acı, yıkım, mutsuzluk getirdiler…
yeşil melekler koyvermişti kendini,
umarsız eller harfiyat kaldırmakta kucak kucak;
cehennemin alevleri buraya göçmüş eski yerinden.
Öldüğü gün doğmuş bir bebenin kimliğinde,
bir göbek bağı bile yokken
beslenecek bir anne gerekmez,
hortum, önüne çıkan her şey gibi yutar onları...