Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 13.11.2016
Okunma Sayısı : 1923
Yorum Sayısı : 1


Katil zanlısı Halil Kızmaz: Afyon'lu 

1.Maktül Ramazan     : İzmir'li
2.Maktül Tuse Mehmet : Aydınlı
3.Maktül Mehmet Ali  : Manisa-Turgutlu'lu
4.Maktül Zülfikar bey: Ankara'lı
5.Maktül Sedat hoca  : Afyonlu
6.Maktül ben         : Kuşadalı

Bilirsiniz her şeyi ben bilirim, ben yaparım ya da ben yapayım diyen insan
tipleri vardır.

Bu kişilerin tutumlarını maddeler halinde özetleyecek olursak:

"1. Bir konuda konuşulduğunda dinlemiyor gibi görünürler.
 2. Dinliyorsa da muhakkak müdahale etmek için vakit kolladığındandır.
 3. Yanlış bildiğin bir şey varsa anlatmaya çalışır ama aslında içinden göbek atıyordur.
 4. Ortamla alakadar olmasını istiyorsak susup sadece onu dinlemeliyizdir.
 5. Eğer birileri onunla tartışma yoluna giderse, tek yapabildiği bağırmak olur.
 6. Tartışma sonrasında o kadar masumane tavırlara bürünürler ki ne olduğunu anlamazsınız.
 7. Birkaç gün sonra söylediklerini aynen ona iade etseniz hatırlamayacaktır bile.
 8. Konuları kendileri belirlemek isterler. Çünkü çalışmadığı yerden çıkmasına göze almazlar.
 9. Eğer konu hakkında ellerinden bir şey gelmezse, derhal kulaktan dolma bilgilerle laf kalabalığı yaparlar.
10. Son olarak, eğer bilgin onu eziyorsa, alay ederek dikkati kendi üzerlerine çekerler."

Sedat hoca bu saydığım özelliklerin bir kaçını taşıyan ben bilirim, ben yaparım tipinde bir insandı.
O gece yine Halil'in yeğeni Yavuzhan bağlama çalıyor. Onun bağlamasına ve sesine bizlerde eşlik
etmeye çalışıyorduk.  Her şey çok güzel giderken. Birden Sedat hoca kapıda belirdi.

-Halil "eyvah" dedi geldi yine "abi bu adam huzurumuzu kaçıracak olursa ben giderim.
-Hayır Halil dedim, ben müdahale ederim, sen rahat ol.
-Sedat hoca: Uzun örülü saçlarının üzerindeki şapkayı çıkartarak kel kafası ile grubu selamladı.
"Selamünaleyküm ağalar"
-Ben Aleyküm selam hocam, lütfen sessizce otur dedim ve kararlı bir ifade takınarak " istiyorsan, 
üsturuplu bir şekilde eşlik et." diyerek gözlerimi hemen ondan kaçırdım ki, kendine acındıracak
tavrını görmeyeyim diye.

Ama kim tutar Sedat hocayı, daha ilk türküde ayağa fırladı ve herkesi bastırmak istercesine,
bağırarak söylemeye başladı.

Halil Yavuzhana işaret etti ve Yavuzhan elindeki bağlamayı boş bir sandalyenin üzerine bıraktı.

Sedat hoca ise kendinden geçmişcesine türküyü söylemeye devam  ediyordu.

-Adnan kumandaya uzanarak televizyonu açtı. Hepimiz bozlmuştuk.

Sedat hoca bu defa Adnan'a bağırdı, kapat şunu yahu ben söyleyeceğim.

Adnan'ın konuşmasına fırsat vermeden, ben atıldım.

Hocam hani sessizce oturacaktın, neden tadımızı kaçırıyorsun. Bak sen gelene kadar hiç bir sıkıntı
yoktu.

-Sedat hoca her zamanki tavrını takınarak "O zaman ben gideyim" dedi.

Bu defa Adnan dayanamadı.

-Gidersen git hocam, her zaman böyle yapıyorsun.

Sedat hoca ayağa kalktı. Kapıya doğru yöneldi. Ama dışarı çıkmadı.
Tekrar geldi yerine oturdu.  

-Tamam tamam sustum ben, hadi devam edin.

Halil sesini yükselterek

-Neye devam edeceğiz hocam, insan da neşe mi bıraktın.

Bir an suskunluk oldu, Adnan televizyonun sesini biraz daha açtı.

Halil yerinden kalktı, bir "lahavle" çekerek, bahçeye çıktı. Biraz sonra yüzünden düşen bin parça
vaziyette yerine oturdu. Belli ki çok sinirlenmişti.

Hoca ise bu defa alçak bir sesle yine bir şarkı mırıldanmaya başladı. "Maviye, maviye, maviye  
çalar gözlerin"...

Adnan: Fikret abi, bari Yavuzhan sana fon yapsında şu Güzelçamlı şiirlerinden birsini oku deyince
Sedat hoca, sanki onu duymamış gibi dikkati üzerine çekme çabasına girdi ve sesini yükseltmeye 
başladı "İttennn aç yılandan çıplakkk, gelip durmuşsam kapınaaa" İşte size ben bilirim özelliklerinin
onuncu maddesi.

Yavuzhan yavaş yavaş bağlamanın tellerine vurmaya başlayınca, hoca sesini biraz düşürdü.
Bense okuyup okumama arasında tereddütle şiire başladım. İşte sekizinci madde, konu hocanın
çalışmadığı yerden. Hoca hemen dokuzuncu maddeyi faaliyete geçirdi...

Hızla omuzumu sarsarak, bırak ya bırak, bu da şiir mi dur da ben sana kendi şiirlerimden birisini
okuyayım.

Halil neredeyse gözleri dışarı fırlamış derecede bir sinirle, hoca yapma yeterr diye bağırsa da
Hoca kendi şiirim diyerek bir şiire başlamıştı bile.

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.

Ben şiir bitene kadar saygıyla bekledim. Ama sonra gülmekten kendimi alamayarak, hocam hani 
senin şiirindi.  Resmen Orhan Veli'den şiir okudun sen.

Hocaysa pişkin pişkin hayır benim şiirim bu, Orhan Veli yazdıysa benden sonra yazmıştır demez mi?
Herkes gülmekle gülmemek arası bir sinir harbindeyken, Halil daha fazla dayanamadı ve hocam 
Sen bu masada oturmaya devam edeceksen ben Yavuz'u da alıp gideceğim dedi.

Hoca tamam ben gidiyorum diyerek, ayağa kalktı ama az ilerde ki masaya sessizce oturdu.


Sekizinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Beni Halil Öldürdü (Sekizinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 13.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.