Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 4.01.2017
Okunma Sayısı : 1481
Yorum Sayısı : 0


Yaşadığımız binanın en altında bir bakkal vardı. Bakkal Rıza amcada bizleri, özellikle beni çok
severdi. Zaman zaman parasız kaldığımızda veresiye alış veriş bile yapardık.

Aşağı indiğimde bir gariplik bir sessizlik hissettim. Ancak  dükkan açıktı. ilk şaşkınlığı Rıza 
amcanın sözleri ile yaşadım.

-Çabuk oğlum ne alacaksan al, hemen kapatıyorum.
-Hayırdır Rıza amca, bir sıkıntı mı var, neden kapatıyorsun?
Rıza amca telaşla
-İnsaf, ihtilal oldu, haberiniz yok mu?
Ciddi misin? Sorusu Rıza amcayı kızdırmıştı
-Bırak şimdi bunları da çabuk söyle ne istiyorsun?
Hemen bir şeyler aldım ve hayırlısı olsun Rıza amca diyerek hızla evin merdivenlerini tırmandım. 

Malum öğrenci hali İçeri girer girmez bağırmaya başladım. "Kalkın beyler kalkınnn İhtilal olmuş"
İçerden homurtular gelmeye başlamıştı. "Git işine ya, ne ihtilali, bırakmazsın ki biraz uyuyalım ..."

Hiçbirini inandıramayınca, aklıma radyoyu açmak geldi ve açtım. Radyodaki marşları ve bildirileri 
duyan arkadaşlarım birer birer odalarından çıktılar.

Gariptir ama hepimiz bilinçli öğrenciler olmamıza rağmen. İhtilalin aynı zamanda sınavların ertelenmesi 
olduğunu düşünen arkadaşlar sevinç naraları atmaya başladı. 

"Oysa bu darbeden bizlerde nasibimizi alacaktık. Ordu devletin en güvendiğimiz organlarından biridir.
Ancak "mutemadiyen darbelerle kesilen bir demokrasi işlemiyor demektir" 

İşin bir başka yönü insanların sokakta yürümekten korktuğu , akşam geç saatlere kalmanın kabustan 
beter olduğu, evinde uyurken camın önünde katliam konuşmalarına tanıklık edilen , polislerin polis 
olduğunu söylemekten korktuğu, su depolarından cesetlerin çıktığı , okul camlarından ölü bedenlerin 
aşağı atıldığı ve tüm bunların karşılığında dönem demokrasisinin elinin kolunun bağlı kaldığı , Devlet 
ve Otorite sözcüğünün tam olarak sekteye uğradığı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlemez hale 
geldiği, Meclis başkanının bile seçilemediği bir dönem."

Bütün bunlara demokratik yollardan çare bulunabilir miydi? Yoksa bu darbe kesinlikle gerekli miydi?
Ya da gerekliydi ama yapıldıktan sonra iyi yönetilemedi mi?

Biraz sonra hep birlikte evin terasında kahvaltıdaydık. Sohbet iyice koyulaşmıştı ki daha sonra hiç bir 
zaman izine rastlayamadığımız Bolulu arkadaşım bizleri uyardı.

-Arkadaşlar kim de ne kitap varsa çıkarsın, hemen banyo sobasında yakalım.

-Tokatlı "Ben de bir kaç kitap var ama çok sakıncalı olduğunu düşünmüyorum." Dedi

Olsun dedi Bolulu ne varsa hepsini yakmalıyız.

Hepimizden yaklaşık toplam seksen dokuz kitap çıkmıştı. Sırayla banyonun sobasında bütün kitapları 
içimiz sızlayarak yaktık.

O zamanlar bırakın cep telefonunu evlerimizde bile telefon olmadığı için ailelerimizin bizden. 
Bizimde ailemizden haber alma şansımız yoktu.

O gün ve ertesi gün öylesine geçti. Radyo dinliyor, terasa çıkarak etrafı seyrediyorduk. 

Ara sırada İzmitli arkadaşımın bağlaması eşliğinde hep birlikte türküler söylüyorduk. Şehirdeki
sessizlik, sanki bir ölüm sessizliğine dönüşmüştü. Radyo dışında hiç bir haberleşme aracımızın olmaması
özellikle ailelerimizden haber alamamak, dahası sokağa bile çıkamamak bizi endişelendirmeye başlamıştı.
Sınavlar ertelendi diye ilk gün duyulan o heyecan yavaş yavaş korkuya dönüşmeye başladı.

Özellikle geceleri sokaktan bir askeri araç geçse, acaba bize baskın yaparlar mı endişesini duyuyor,
her ne kadar bu korkuyu bir birimizden saklamaya çalışsak da, hepimizin yüz ifadesinden anlaşılıyordu.
Bolulu arada bizi neşelendirmeye çalışıyordu ama hiç kimsenin yüzü doğru düzgün gülmüyordu.

Hepimizin içinde sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his vardı.

Dördüncü gün gece yarısı kapının gümlemesi ile uyandım. 

Kırk dördüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Kırk Dördüncü Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 4.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.