Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 11.01.2017
Okunma Sayısı : 1597
Yorum Sayısı : 3


O gün bir daha kimse gelmedi odaya. Yiyecek bile getirmediler. Demek ki sadece ölmeyeceğim kadar
yemek vereceklerdi. Ertesi sabah bu defa bir parça peynir yine birkaç zeytin ve biraz su geldi.
Peynir ekmeği yiyerek suyu içtim. Susarım endişesi ile zeytinleri yemedim. Kahvaltıyı getiren
adama tuvalet ihtiyacım olduğunu söyleyince gözlerim bağlı şekilde beni bulunduğum hücreye çok
yakın daracık bir yere götürdü. Yemeğimide yedikten sonra tekrar gelen adam artık gözlerini ve
ellerini bağlamaya gerek yok dedi. Buna çok sevinmiştim, çünkü ipler ellerimi çok acıtıyordu.

O günde öğlene doğru yine belalım bu defa başka birisiyle içeri girdi. Ben ellerimin çözülmesine
sevinmiştim ama, adamlar bu  defa hem ellerimi hem ayaklarımı bağladılar. Beni yere yatırarak
ayaklarıma copla defalarca vurdular. Bu defa dayağa bana hiç bir soru yöneltmeden başlamışlardı.
Daha sonra yeni gelen adam beni ters çevirdi ve kaba etime morartacak kadar vurdu.

Acıya dayanamayarak bayılmışım. Bu defa üzerime bir kova su dökerek beni ayılttılar. Malum
adam feryatlarıma aldırmadan pis pis gülerek "Banyonuda yaptın artık, acıkmışsındır sen şimdi
yağlı boyanıda yedirelim" Dedi ancak ben tekrar bayılmışım.

Gözlerimi açtığımda ellerimin ve ayaklarımın çözülü olduğunu fark ettim. Fakat başta ayaklarım
olmak üzere bütün vücudum yara bere içindeydi. Kaba etimde öyle bir acı vardı ki muhtemelen
morarmıştı. Adamlarsa her halde benden umudu kesmiş olacaklar ki çıkıp gitmişlerdi.

Gece bulunduğumuz yerde önce tam bir sessizlik hakimdi. Daha geç saatlerde bir sesle irkildim.
Yandaki hücrelerden birisinden bir türkü sesi gelmeye başladı. Bu hepimizin çok iyi bildiği o 
zamanlar daha çok Ülkücü arkadaşların söylediği bir türküydü. Okulda sağcı öğrenciler bu türküyü 
sık sık söyledikleri için sözlerini ezbere biliyordum. Türkünün ilk dizesinden sonra değişik
yerlerden bir kaç ses daha iştirak etti. Bütün acıma rağmen bende onlara iştirak ettim, hem de 
bağıra çağıra...

Çırpınırdı karadeniz
Bakıp Türk'ün bayrağına
Ahhh ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına

Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk'ün bayrağına

Türkistandan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Vefalı Türk geldi yine
Selam  Türk'ün bayrağına

Çırpınırdı karadeniz
Bakıp türk'ün bayrağına
Ahhh ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına

Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver türk'ün bayrağına

Sanki bütün acılarım dinmişti. Evet ben sol görüşlü bir öğrenciydim. Ancak aynı zamanda bir
vatanseverdim. Okul zamanı söylendiğinde kızdığım bu türküyü söylemek beni çok rahatlatmıştı.
O arkadaşlarla birlikte hepimiz kurtulalım diye dualar ettim. Bütün acılara rağmen türkü 
söylemek ne güzel bir fikirdi. Biz o günün gençleri belki çeşitli oyunlara gelip karşılıklı 
olarak hatalar yapmış bir birimize düşürülmüştük. Ama şimdi düşünüyorumda beyni yıkanmış
militanlar hariç hepimiz idealleri olan birer vatanseverdik.

Sağcısıyla, solcusuyla bizlere bu işkenceleri yapan adamlarınsa Türklüklerinden de inancından
da şüphe etmek lazımdı.

Onların yaptıklarını isterse Türk olmasın, bu büyük milletin kanını taşımasın, zaten insan
insana yapmazdı. Bu arada demek ki aynı binada Ülkücülerde vardı. Daha sonraki gecelerde de
yine değişik yerlerden bu defa devrimci marşlar duydum. Yani bu bina demek ki oldukça büyük
ve siyasetine bakılmadan getirilen insanlarla doluydu. Tabi bu arada bazı geceler bu türkü
ve marşların dayakla kesildiğide oldu. 

Yitirdiğim zaman kavramında bir müddet sonra, o odadan çıkartıldım. Ayağımı uzatamayacağım
kadar küçük zemini taş olan bir odaya battaniyemle birlikte terk edildim. Artık genelde baygın
haldeydim. Yüzümdeki kan ve boya izleri pisliğe dönüşmüş, kapanan yaralarım tekrar açılmıştı.

Mehmet Fikret ÜNALAN
Elli birinci bölümün sonu
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru ( Elli Birinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 11.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.