Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 13.01.2017
Okunma Sayısı : 1639
Yorum Sayısı : 3


"Bir ara annem başımı okşadı, gülümsedim "Rüya bu" dedim. Ama konuşuyordu ""Oğlum herkes senin 
kötülüğünü istiyor, yanındayım merak etme". 

-Senin burada ne işin var annem?
-O ne demek öyle tabi ki burada olacağım, anneyim ben.
-Peki madem buradasın, neden herkes benim kötülüğümü istiyor, ben kime ne kötülük yaptım Anne?
-Hiç, hiç kimseye.
-Peki o halde neden?
-Birilerinin senin kötülüğünü istemesi için senin de kötü olman gerekmez. Vicdanın rahat mı?
-Rahat anne.
-Öyleyse cesur ol ve Allah'a inan, dua et" Dedi ve tekrar başımı okşayarak kayboldu.

Yerimden kalktım perdeleri açarken burada perde var mıydı ki diye düşündüm.
İçeriye sanki bir buğu kokusu yayılmıştı. Sonra camın önünde bir tıkırtı duydum, kapıyı araladım,
yaralı bir kırlangıç yavrusu gördüm. Avucumda minik hayvanın nefes alışlarını hissettim. Ama
yaşıyor diyeceğime yaşıyorum dedim. Sonra yine bu bir rüya diye düşündüm.

Yavruyu yuvasına koydum. Peki rüyada geçmişini görür mü insan? Henüz sekiz, dokuz yaşlarındayım,
evden koşarak çıkarken sokak kapısını hızla kapatıyorum. Sonra bir kuş kapı arasında sıkışarak
acıyla bağırıp yere düşüyor. Hiç bir şey olmamış gibi korkuyla oradan uzaklaşıyorum. Ben öldürdüm
zavallı kuşu ve şimdi bunun cezasını çekiyorum. Bilmeden de olsa ben öldürdüm. Etkisinden kurtulayım
düşüncesi ile uykuya sığındım yine rüya, rüyada rüya görülür mü hiç? 

Görüyorum işte... Şanlı Urfa Akçakale'deyiz sanırım 4-5 yaşlarındayım. Babam ve iki ablamla kasabanın 
tek manavına gitmişiz. Memur maaşı ile zar zor ev geçindiren babam, mümkün olduğunca bizleri pek bir şeyden mahrum etmek istemeyen bir yapıya sahip. Dar gelirine rağmen manavdan birkaç çeşit meyve 
alıyor. O sırada küfenin içinde duran yeşil erikler dikkatimi çekiyor. Babamın erik aldı mı bilmiyorum. 
Ben gizlice sepetten bir tanecik erik çalarak avucumda saklıyorum.

Bir müddet sonra alışverişi bitiren babam haydi gidiyoruz diyor. İşte ne olduysa o anda oluyor babam 
ısrarla ablamın elini tutmamı istiyor. Elimi vermemek için uzun süre direniyorum, yoksa foyam meydana 
çıkacak. Babam bu defa beni azarlayarak “Tut dedim ablanın elini” Diyerek çıkışıyor. Ve olan oluyor
Babamın “avucunun içinde ne var senin bir şey mi saklıyorsun?" Sorusuna çocukça inatla hayır diyorum.
Ama küçücük avucum sanki bir mengeneyle açılır gibi açılıyor ve erik ortaya çıkıyor. 

Yüz ifadesi daha da sertleşen babam bizi eve bırakıyor ve “Akşam geldiğimde görüşeceğiz seninle Fikret 
Efendi” diyerek işine dönüyor. Akşam babam hiç bir şey söylemiyor. Yatarken baş ucuma geliyor.

-Özür dilerim baba
-Bir daha yapma
-Yapmam bir daha, canım çok acıyor
-Neden?
-Çok acı çektirdiler bana
-Kim?
-O adamlar işte, işkence yaptılar
-Korkma geçecek oğlum, senin bir suçun yok, bırakacaklar seni. 
-Bırakmazlar babam, bırakmazlar, bıraksalar da benden hayır gelmez artık, ölürüm.
-Hayır korkma ölmeyeceksin oğlum.
-Kırlangıcı bilmeden öldürdüm baba, eriği de çok canım istemişti. Kötü bir şey yapmadım ben, ama
bitirdiler beni.
-Hiç bir şey bitmedi oğlum, emin ol yaşayacaksın, tabi ki hiç bir suçun yok senin, ama merak etme
kurtulacak ve güzel günler göreceksin.

Gözümü açtığımda üstüm başım kir içinde, tanımadığım bir sokakta  parka benzer bir yerde yatıyordum. 
Zorlukla ayağa kalktım. Sanki yabancı bir kasabadaydım. Kurtulmuş muydum?

Elli üçüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Elli Üçüncü Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 13.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.