Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 14.01.2017
Okunma Sayısı : 1149
Yorum Sayısı : 3


Sendeleyerek yürürken bir taraftan etrafıma bakmaya çalışıyordum. Evet burası Eskişehir değildi.
Cesaretimi toplayarak, yoldan geçen birisine sordum. 

-Afedersiniz burası neresi? Adam garip bir şekilde yüzüme baktı ve 
-Nerede olduğunu bilmiyor musun sen? Diye soruyla cevap verdi.
-Bilmiyorum, lütfen söyler misiniz?
Allah, Allah diye söylenen adam ardından "Söğüt, Söğüt kasabası" Diyerek yanımdan uzaklaştı.

Şaşkınlık içinde ve yürümekten bile aciz durumdaydım. Görebildiğim kadarıyla şöyle bir kendime
baktım. Yaralarım bir tarafa üstüm başım kir pas içindeydi. Kan, boya, pislik her şey biririne
karışmış vaziyetteydi. Üzerimde parça parça olan gömlek soyulan derilerime, yaralarıma yapışmış,
ve leş gibi kokuyordu. Pantolonum toza toprağa karışmış, saçlarım sakalım karmakarışık uzamıştı.

Ama bir şeyler yapmam lazımdı. Bir an önce toparlanıp, memlekete dönmeliydim.

Yine ailemi hatırladım. Perişan vaziyette olduklarını düşündüm. Fakat ne yapacaktım ki üzerimde
ne kimliğim, ne beş kuruş param vardı. Böyle bir durumda polise ya da askere gidip yardım 
istenir miydi? Hayır tekrar başımı derde sokmanın alemi yoktu...

Önce bir duvarın üstünde oturup, bir müddet dinlendim. Ardından bulduğum bir çeşmede elimi 
yüzümü yıkadım. Yüzümü yıkarken bile canım çok acımıştı.

Ne olursa olsun, birinden yardım istemeliydim. Önce çalışmak geldi aklıma. Sonra bunun saçma bir 
fikir olduğunu düşündüm. Bu halde kim iş verirdi ki bana?

Tekrar yürümeye başlayarak, sokak aralarında ürkek bir şekilde dolaşmaya başladım. Sanki herkes
bana bakıyordu. 

Bitkinlikten neredeyse yere yığılacaktım ki, bir iki sokak sonra dükkanının önünde duran yaşlı 
bir bakkal dikkatimi çekti. Tereddütle yanına yaklaştım. 

-Merhaba amca
-Aleykümselam evlat. Buyur ne istemiştin?
Önce sadece şey diyebildim.
Adam sanki anlamış gibi beni rahatlatmak istercesine, 
-Söyle bakalım bir derdin mi var? Diyince rahatladığımı hissettim.
-Evet, söylemek zor ama, ben buranın yabancısıyım, memlekete gitmem lazım ve beş kuruş param 
yok,  eğer bana yardımcı olursanız sonra size posta ile iade edebilirim.

Adam elini omuzuma koydu ve gülümsedi. Onun bu tavrı ile iyice rahatlamıştım.

-Olur, olur evlat ama, iade etmek şartı hoşuma gitmedi.
-Ama ama bilmiyorsunuz ki sorusu belki yersiz kaldı. Yaşlı bakkal sanki bir şeyler anlamıştı.

Yine fazla konuşmama fırsat bırakmadan. 
"Biliyorum yavrum biliyorum, öyle bir dönemdeyiz ki tam olarak anlamasam da başına bir şeyler 
geldiği belli, sen istersen bunu amcadan bir hayır olarak kabul et" Diyerek başımı okşadı.

Artık gözyaşlarımı tutamayarak, elini öpmek için sarıldım.

Adam elimi tuttu. Önce öptürmek istemedi. Sonra kalan gücümle zorlandığımı görünce elini 
uzatıp öpmeme müsaade etti.

Birlikte içeri girdik. Bana dükkanın içinde başka bir odaya açılan kapıyı gösterdi. 

-Önce sen şurada otur dinlen iki dakika, ben de sana yiyecek bir şeyler söyleyeyim.
Bu durum beni endişelendirdi. İster istemez ben içeri girince acaba ihbar mı edecek 
düşüncesine kapıldım.
-Hayır aç değilim, lütfen. Siz sadece bana yol paramı verin yeter.
-Oğlum bu durumda nasıl gideceksin, şu haline baksana ayakta bile duramıyorsun.

Aslında çok haklıydı. Yara, bere her şey bir tarafa açlıktan da ölüyordum. Ayrıca "evet seni
teslim edeceğim" Dese bile yapacak bir şeyim yoktu.  Çaresiz kabul ederek, ama önce etrafıma
bakınarak içerideki odaya girdim. Kendimi odadaki eski bir koltuğun üzerine atar atmaz kirli
ellerimi kirli yüzüme kapatarak, çocuk gibi hüngür hüngür ağladım. Bir tas çorba, bir tas
çorba bile olsa ne kadar iyi gelecekti.

Elli dördüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Elli Dördüncü Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 14.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.