1 Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yetmişinci Bölüm)

Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 3.02.2017
Okunma Sayısı : 1549
Yorum Sayısı : 4



Danıştaya verilmek üzere dilekçemi hazırlayıp babama teslim ettim. O da bu dilekçeyi Ahmet
ağabeye gönderdi. 
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Prf.Dr. Ahmet KILIÇOĞLU

Yine heyecanlı bir bekleyiş başlamıştı. Bu defa yalnız ben değil ailemde
aynı heyecanı benimle birlikte çekiyordu. Hatırladığım kadarı ile 4 sorudan ikisini yapmıştım.
Ancak bir tanesinde aritmetik hatası olduğu için sonuç tam olarak çıkmamıştı. Diğer iki sorudan
birisini yarım yamalak yapmış. Dördüncü soruyu ise hiç yapamamıştım. Bu durumda normal şartlar
altında Danıştaydan 50 puan (yani sınıfı geçeceğim kadar puan) almam pek ala mümkündü. Ancak
kurallar gereği 50 puanı biraz aşmam gerekiyormuş, eğer 50 puanda kalırsam, hocanın görüşü
sorulurmuş. İşte bu zordu çünkü hocanın olur vermeyeceğinden adım gibi emindim. Bu konuda
ne kadar haklı olduğumu daha sonra kendisi ile yaşadığımız bir olayda gördüm.

Her şeye rağmen hayata ve olaya pozitif bakmaya mutlu olmaya çalışıyordum.

Eğer sınıfı geçersem sebat edip kısa zamanda okulu bitiririm diye düşündüm. Benim ve ülkemin
güzel insanlarının mutluluğu hak ettiğine inanıyordum. Olanlar sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihine
kara bir leke olarak geçecekti.

türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu

Hayaller kurdum da öyle bir anlık
Terk edip de gitti zalim mutsuzluk
Güneşe bakıyor bütün insanlık
Ne savaşlar kalmış ne de yolsuzluk
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Sabahın seyrinde çiçekler açmış
Kelebek rengini doğaya saçmış
Zalimler terk edip yurdumu kaçmış
Özgürlük ve barış bir tek amaçmış
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Ekmeği yoksulla bölüşüp yedim
Şarkılar söyledim mutluyum dedim
Benimle dans etti uyuşuk kedim
Yaşa var ol barış diye kükredim
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

İşkence yapanlar hesap vermişti
Zalim Evren bile hapse girmişti
Milletim zinciri söküp kırmıştı
Doğruyu iyiyi görüp varmıştı
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Zalimin zulmünü getirip tuşa
Olmadan kimsenin elinde maşa
Baltayı vurmadan bu defa taşa
Bir sevinç gözyaşı karıştı yaşa
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Kalmamıştı artık yüreği yakan
Sevinç türküsüydü dillerden akan
Kızıla yıldızı hilali takan
Yurduma dünya da yoktu yan bakan
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

İstedim de yine olmadı. Yeni bir hayal kırıklığı daha yaşadım, yeni bir darbe daha yedim,
Ahmet ağabeyin bildirdiğine göre Danıştay kağıdımı kısa sürede incelemiş ve 45 puan vermişti.
Yani okuldan atılışım tescil edilmişti.

Her ne kadar odama kapandıysam da artık daha güçlüydüm. Babamın yeter artık ısrarları ile
odaya kendimi kapatmaktan vaz geçtim. Ama hiç bir şekilde yaşama sevincim kalmamıştı artık.
Kendimi boşlukta ve işe yaramaz hissediyordum. Bu durumun ailemde farkındaydı. Önümde iki
seçenek vardı. Birincisi hemen askere gitmek ki, muhtemelen sakıncalı olacaktım. Diğeri
ise bir süre daha tecilimi uzatıp bir işe girip çalışmaktı. Aslına bakarsanız her ikisinede
hazır değildim. Babamda bu durumun farkındaydı. O nedenle annemle konuşmuş ve bu kışı geçirsin,
biraz kendine gelsin, kafasını toparlasın diye söylemiş.

Ancak pek fazla dinlenmeye fırsat kalmadı. Bir gün Postacı Eskişehirden gönderilen bir telgraf
getirdi. Bir arkadaşım ev adresimi bulmuş ve duymuş olduğu bir bilgiyi paylaşmak istemiş,
söz de tek dersten okuldan atılan öğrencilere Akademik hak diye bir hak verilmiş. Haber
evimizde yeniden bir bomba gibi patladı. Daha babam gelmeden Eskişehir'e yol hazırlığına 
başladım. Gidip tekrar Pr. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN hocayla görüşecektim. Allahım inşallah, 
inşallah gerçektir, ne olur bu defada yıkılmayayım diye dualar ettim.

yılmaz büyükerşen ile ilgili görsel sonucu
Prf.Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN


Akşam babam geldiğinde konuştuk ve hemen ertesi sabah yola çıkmama karar verildi. Tabi ki
yine her böyle yeni doğan umutta olduğu gibi yarı uyanık, uykusuz bir gece. 

Sabahın ilk ışıkları ile Eskişehir'e doğru yola çıktım, maksadım aynı gün içinde hocaya
ulaşabilmekti. Yolculuk hiç bitmeyecek sandım. Her duruşunda endişe içinde otobüsün hareket
etmesini bekliyordum. Nihayet öğlene doğru Eskişehir'e vardık.

Yetmişinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yetmişinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 3.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.