1 Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yetmiş Üçüncü Bölüm)

Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 6.02.2017
Okunma Sayısı : 1609
Yorum Sayısı : 1


İlerleyen günlerde babamın sağlık durumu biraz toparlanır gibi oldu, hayatı boyunca hep bir
otomobil sahibi olmak istemişti.  Çok şükür o yıl bir araba alabildi. Belki bu mutluluk onun
ömrünü biraz uzattı. Bir kaç defa arabasıyla ailece pikniğe gittik. Bir defasında bana ve
ablama direksiyon çalıştırdı. Bir ara yüzüne baktım. Koyu esmer rengi öyle solmuştu ki korktum.
Aslında artık çok yorulmaması lazım diye düşündüm. Ancak 30 yılın üzerinde hizmeti olmasına
ve hastalığına rağmen emekli olmak istemiyordu.

Ablamlar çalışıyordu, erkek kardeşimse öğrenimine devam ediyordu. Bense hem boş olduğum için
hem de büyük bir minnet ve suçluluk duygusu ile babamın üzerinde olan ilgimi bir hayli çoğalttım.
Bu da onun farkına varmış olacak ki, artık benimle dertlerini paylaşmaya, bir şeyler anlatmaya
başladı. 

En çok içinde bulunduğu Gümrük camiasından şikayetçiydi. Kesinlikle haram paraya karşıydı ve O 
zaman gümrüklerdeki rüşvet olayı ayyuka çıkmıştı. Direndikçe meslektaşları üzerine geliyor, 
kendisini hırpalıyorlardı. Bir kaç defa haddim değil baba ama artık emekli olsan diye
söyledim.  Ama o "Kardeşin halen okuyor, belki yarın Üniversiteyi de kazanacak, senin durumunun
ise ne olacağı belli değil" Diyerek hep emekli olmayacağını, olamayacağını belirtti.

O günlerde babamın bir kaç yıl önce getirdiği Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutkunu satır satır okudum.
Gerçekten her Türk'ün, her Türk gencinin okuması gerekli bir eser ve Türkiye Cumhuriyetinin yazılan
ilk tarihiydi.

Tahsin MELAN isimli bir yazar kitap hakkında şöyle demiş "Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk’ün halkına 
verdiği bir hesap pusulasıdır. Çünkü ulusal kurtuluş savaşı boyunca o halkıyla birlikte olmuştu ve 
halkına “Hayat demek savaş ve çarpışma demektir. Hayatta başarı yüzde yüz savaşta, başarı kazanmakla 
elde edilebilir. Bu da manevi ve maddi güce dayanır. İnsanların uğraştığı tüm sorunlar, karşılaştığı 
tüm tehlikeler, elde ettiği başarılar toplumca yapılan genel savaşın dalgaları içinde doğar.” 
Sözlerini söylemiş ve halkından can istemiş, halk seve seve vermiş, mal istemiş, halk seve seve 
vermiştir. Bunlar nerede, nasıl, niçin, harcanmış ? Nutuk halkın kafasındaki bu sorulara da açıklık 
getirmiştir. 

Türk halkından alınan canın ve malın ülkenin işgalinden, ulusun kölelikten kurtularak onurlu, bağımsız, 
çağdaş bir devlet ve toplum olarak yaşaması için harcandığını belgeleriyle açıklamaktadır. 
Atatürk bu eserinde, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını, 
bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya 
çalışmış ve Türk gençliğine bıraktığı kutsal armağanı şu sözlerle noktalamıştır;“ 

Bu uzun ve ayrıntılı sözlerim tarihe mal olmuş bir devrin öyküsüdür, burada ulusum için ve yarınki 
çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtmiş isem kendimi mutlu 
sayacağım” demiş. Nutuk, yeni Türkiye devletinin nasıl kurulduğunu merak eden tüm insanlarımızın 
okuması gereken bir başucu eseridir. Bundan dolayı siyasi yaşantımızda olduğu kadar, devlet felsefesinde 
de kullandığımız en baş eserdir.

İnsanlık unutmuştu, Türk'ün asil kanını.
Hatırlattın cihana, şöhretini şanını
Kurtuluşa armağan, edip de sol yanını.
Siper ettin göğsünü, hiçe saydın canını.
Sözünde şahlanınca çılgın Türk'ün askeri,
İlk hedef Akdeniz'di titrettik göğü yeri.

Avazeler duyuldu kadın, erkek, kızandan.
Kazma kürek yankısı, ünledi ta fizandan
Hesap sorulacaktı, şaşıp mertlik bozandan.
Yurdumu işgal edip, kuyusunu kazandan.
Sönmeyen bir yanardağ püskürterek lavını,
Çürüttü Avrupa'nın akıl almaz savını.

Elif'lerin kağnısı, kırık dökük dönerek.
Al atını gözledi, dere tepe inerek.
Uyan dedin ey Millet! güneş doğmaz sinerek.
Nice destanlar yazdın düşmanları yenerek.
Kökü göçmüş ağaca, dal oldun yaprak oldun
Güzel Anadolu'ya kızıl bir toprak oldun.

Esaretten kurtulmak, vazgeçilmez davandı.
Su dövülür sananlar, dibi delik havandı.
Bize bitti diyenler, ırlam ırlam dövündü.
Bu büyük zafer başta, mavi gözlü devindi.
Dağları duman aldı, gümüş dereler aktı.
Küffar tuzağa düşüp, kendi başını yaktı.

Mermisi olmayanlar, kazma kürekle vurdu.
İmanla ve inançla teslim etmedik yurdu.
Çanakkale, İzmir'de düşman dokuz doğurdu.
Sayısız efsaneler, gönlümüzde taht kurdu.
Ulu önderliğinde, çağıl çağıl çağladık.
Kadını, erkeğiyle, kurtuluşu sağladık.

"Allah Allah" deyince kılıç durmaz kınında.
Her yurttaş bir Mehmet'ti, bir askerdi yanında.
Sevincimiz coşmuştu bu zaferin sonunda.
Şahlanıp bayrak çektik o kurtuluş gününde.
Asırlar geçse bile nabzımız da atan sen.
Şanınla şerefinle gönlümüzde yatan sen.

Gücümüzü gösterip, uğursuza zalime.
Bir aslan kükremişti, nam salmıştık aleme.
Artık eğilmeliydik, uygarlığa, ilime.
Görev başına dedin; öğretemene, alime.
Duysun bizi Avrupa, çağ atlasın bu vatan.
Görüp rahat uyusun, binlerce şehit yatan.

Yaptığın devrimlerle, hayat verdin can verdin.
Hilafeti kaldırıp, damarlara kan verdin.
Cumhuriyeti kurup, bize armağan verdin.
Doğruları gösterip şu vatana yön verdin.
Şimdi yağmur vaktidir, bulutlanır gözlerim.
Her on Kasım sabahı, daha fazla özlerim.

Her soluk alışında, barışta ve savaşta.
En güçlü liderdin sen yaşadığın her yaşta.
Hep ileri diyerek başlattığın yarışta.
Başımızın tacıydın hep en önde en başta.
"Türk öğün, çalış güven" yolumuza ışıktı.
Bütün Anadolu'yu saran bir sarmaşıktı.

On yılda yüz yıl gibi, yollar aştık yılmadan.
Yeni filizler verdik, ektiğimiz solmadan.
İnsan ayırt etmedik, hür yaşadık bölmeden.
Lakin nifak ekildi, daha yüz yıl gülmeden.
Tanımıyorlar seni, dönüyorlar yolundan.
Yeniden şahlanarak, tutup atsak kolundan.

Bal eyledik acıyı, baş tacı ettik gamı.
Amcayken baba ettik, yandaş belledik Sam'ı.
Sen ayağa kaldırdın, eller devirir çamı.
Gözüm arar Samsun'u, nerede kırık gemi.
Doğsun artık güneşim, dön Mustafa Kemal'im.
Yön ver şaşkın gafile, yön Mustafa Kemal'im.

Kurduğun Cumhuriyet, dünya'ya örnek iken.
Dahilen ve haricen, yeniden sardı diken.
Bir gün hesap verecek, acımadan kan döken,
Adını anmayıp da, resimlerini söken.
Hele bir bak şu işe, dolar taşar gözümüz.
İnada izindeyiz, denmedi son sözümüz.


Tahsin MELAN o kadar güzel tespitlerde bulunmuş ki, ben de Nutuk'dan çok şey öğrendim ve Mustafa
Kemal ATATÜRK'e ne çok şey borçlu olduğumuza daha da fazla inandım. Onun içindir ki, şu an Altmışlı
yaşlara yaklaştığım döneme kadar, içimdeki Atatürk sevgisi hiç eksilmedi. Son nefesime kadar da
eksilmeyecek.

Yetmiş üçüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yetmiş Üçüncü Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 6.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.