Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 1.04.2017
Okunma Sayısı : 1881
Yorum Sayısı : 5


O günlerde bize heveslenip bir şoför daha yetişti. Başmüdürlük Hukuk İşleri Müdürü Mehmet bey. Alem mi alem bir adam, O 
adam ki, bir keresinde Harun bey yorgan döşek hasta yatarken, evde yalnız olduğu bir saatte hasta ziyareti diye gelip akşama kadar oturan. Harun beyin artık dayanamayarak yarı şaka yollu "Kardeşim hasta ziyareti kısa olur, git artık da ben biraz uyuyayım" Demesine rağmen. "Ben senu ziyarete geldum Mudur, madem öyle,  sen uyu, ben ha burada otururum aşağu" Diyen yüzünden gülümseme eksik olmayan bir zat.

Oy gözünü sevdiğim Trabzon, gözünü sevdiğim Karadeniz, şair olur da bu kadar şirinlik karşısında sana nasıl şiir yazmaz. Senin sevdan adama yazdırır elbet.

Bu sevdaluk yedi benu
Tüğüm, tüğüm oldim böğün
Haçan ki bir, görsem senu
Vire vire, bana düğün...

Uy gönlümun, kiraz ayı
Imıkılık sevdaluğum
Haböle vur, accuk yayı
Kemençecu dayucuğum...

Hani oldi, görüşmeduk
Henki gönlum, alevlendu
Haşöle bir, sevuşmeduk
Ahaca bak, harelendu...

Alamukun, o vuruşi
Aydınlatti, anlaklari
Trabozonin o duruşi
Kıskandurir topraklari...

Bece şafak olmaz baa
Gezeceğum, baccaları
Haccak hacak yağmur yağa
Haçan löçtür buraları...

Rafan geçer gider gunler
Haoledir, yesir gibu
Sen söylersun Fiçret dinler
Vire vire, böğün gibu...

Ben bu şiiri Trabzon'dan ayrıldıktan yıllar sonra yazdım ve biraz olsun hasret giderdim. Neyse, ne diyorduk Av.Mehmet Bey'de 
biraz zor da olsa, bir kaç denemede ehliyetini aldı, ve bakın bir
gün onunla ne yaşadık:

Müdürlüğümüz tesislerine en yakın market, "Ne marketi canım, o günlerde market mi var? Bildiğiniz bakkal dükkanı" Bir kilometre mesafede. Genelde yürüyerek gidip geldiğimiz küçük bir dükkan.

Bir pazar sabahı erken saatlerde ekmek almak üzere evden çıktım. Tam bahçeden çıkarken Mehmet bey seslendi:

-Hoca nereye gideysun.

-Bakkala gidiyorum Müdürüm.

-Ha bende oraya gideyrum, pin arabaya birlikte gidelum.

-Sen acemisin daha Müdür ben senin arabana binmem.

-Acemilik mu kaldı da, uç gündur kullaneyrum.

-Yapma Müdürüm üç günde ne olur.

-Gel ha buraya, bana güvenmez misun?

-Yani şey...

-Gel dedim saa korkma hoca, benum ki de can.

Eh artık çaresiz kabul etmek zorunda kaldım ve geçip yanına oturdum. Müdür arabayı güzelce çalıştırdı, ağır ağır kalktı, tam şükür sorun yok öğrenmiş gerçekten diye düşünürken bahçe kapısından ok gibi fırladı. Canhıraş bir şekilde kornaya basan bir otomobili teyet geçtik. 

-Ne yapıyorsun Müdürüm, bu nasıl çıkmak öyle, hiç sağına 
soluna bakmadın bile, neredeyse kaza yapıyorduk.

-Ya ne dersun sen, görmedun mu ufacık araba, biz de bileyruk heralde şimdi, bu bir kamyon olsaydı böyle çıkarmuyduk hiç.

Vay Avukat vay, o gün gerçekten ölümden döndük, ama bizim Mehmet bey halen işin şamatasındaydı.

Bu ara Harun bey daha temkinli bir vaziyette yavaş yavaş trafiğe çıkmaya başlamış, hatta hafta sonları çocuklarınıda alarak köyüne ziyaretler bile yapıyordu. Yapıyordu da onun arabasıyla köyüne yaptığı ilk ziyarette biraz maceralıydı.

Bizim Harun bey Pazar günü eşi, kızı ve oğlunu da alarak ilk defa kendi arabasıyla anne ve babasını ziyarete gider yanlışım yoksa geceleri belirli bir saatten sonra o yollardan Trabzona pek araç bulunmaz Trabzon'a dönen Harun beyin arabasının lastiği patlar. Bizim Müdür nereden bilsin lastik değiştirmeyi. Ama ne yapar ne eder, kan ter içinde kalıp lastiği değiştirir. Olacak ya, bilmem bir insanın başına bir ömür boyu kaç defa gelir böyle bir şey stepne 
de patlar. Çoluk çocuk kalırlar mı gecenin o vakti ıssız bir yerde yolun ortasında, ne gelen var ne giden.Yandı gülüm, keten helva...

Eşi ve çocukları üşümeye başlar, arabanın içinde büzüşürler. 
Harun bey bir taraftan onların haline üzülür, bir taraftan da bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünür. Tam o sırada aksi istikametten gelen bir ışık görür, ışık yaklaştıkça tek farı yanmayan bir otomobil olduğunu anlar, heyecanla önüne geçerek elini kaldırır. Araba yanından hızla geçip yoluna devam eder. Tam umudu kesmişken birden durur ve geriye doğru gelmeye başlar.

Yüz on beşinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz On Beşinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 1.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.