Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 4.04.2017
Okunma Sayısı : 1661
Yorum Sayısı : 2
Günün Yazısı

Bu Yazı 5.04.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Harun bey iş gereği o tarafa gittiğinde, köylü arkadaşın yanına yalnız uğramış.
O nedenle o gün onunla gidemedik. Daha sonra yine birlikte gideriz diye düşünsek 
de gidip görmek bir türlü kısmet olmadı. Ama Harun beyin anlattığına göre köyde 
kendisini çok iyi ağırlamış. Hatta yemeğe kalması için çok da ısrar etmiş. Ancak 
bir an önce işe dönmesi gerektiğini söyleyerek bu teklifi kabul etmemiş.

Zaten böyle bir misafirperverlikle karşılaşacağını tahmin etmek hiç de zor değil,
çünkü Karadeniz'in neresine giderseniz gidin, sizi kolay kolay yiyip içirmeden
göndermezler. Karadeniz misafirperverliği demişken size bir de fıkra nakledeyim.

"Amerikalı ünlü bir bilim adamı Karadenizde düzenlenen bir konferansa konuşmacı 
olarak davet edilir. Bilim adamı hem tatil yapmak hem de Türkler'i yakından tanımak 
için bir hafta erken gelir. Adam bu bir hafta süresince halkla kaynaşır, kendini 
sevdirir, tam bir Türk hayranı olur.

Bilim adamı konferans günü konuşmasını yapar. Artık ayrılık günü de gelmiştir. 
Karadenizlileri bir telaştır alır. "Biz ne yapsak da bu değerli bilim adamına 
teşekkür etsek?" diye.

Neticede aralarında toplanırlar. Sözü dinlenir biri konuşmaya başlar:

- Arkadaşlar bu bilim adamı onca işinin arasında bizi kırmayıp buralara geldi. 
Ülkemizden de tam bir Türk dostu olarak ayrılacak. Bu değerli bilim adamına nasıl 
bir hediye verelim ki; bizi unutmasın? Hem kullanışlı bir şey olsun hem de her 
gördüğünde bizi hatırlasın... Önerisi olan var mı?Bir süre salonda derin bir 
sessizlik olur. Sonra arka sıralardan birisi el kaldırır: - Sünnet ettirelum!!!"

Hani şimdi diyeceksiniz ki, adam bu fikri attığında acaba sabah mı? Yoksa öğleden
sonra mıydı" Neden mi? Bir söz vardır dolaşır durur "Karadenizlilerin kafası
öğlene kadar iyi çalışır, öğleden sonra çalışmaz" Diye... Ama yanılıyorsunuz o
iş öğle değilmiş...

Harun beyle ilk tanıştığımız zamanlardı. Kısa sürede kaynaştığımızı anlatmıştım.
Bir gün bir yerde otururuken, laf lafı açtı ve sözü oraya getirdim. Tabiatım 
gereği biraz mahçup ama, muzipçe dedim ki,  

-Şey, Müdürüm bir şey soracağım ama kızmazsan.

Çok güzel Türkçe konuşan Harun beyin bu gibi samimi ortamlarda birden şivesi
değişiverir.

-De bakayum...

Aman, şimdi söylemek daha zor, biraz ıkındım, sıkındım ve söyledim.

-Diyorlar ki, Karadenizlilerin kafası öğleye kadar çalışır, öğleden sonra çalışmaz.

-Ha oni yanlış derler. Asli şudur "Öğlene kadar super çalışur, öğleden sonra ise
sizler gibu çalışır.

Eh Harun bey bu ne yaparsın, cevabımı alıp oturmuştum işte. Ama bununla kurtulsam
iyi. Müdür yüzüme baktı ve

-De bakayum nereden duydun sen oni?

-Bilmem, batıda hep söylenir bu, bir yerden duymuşum işte.

-Annadum, bundan sonra diyen olursa, böle verursun cevabını.

-Tabi ki Müdürüm.

Biraz ürktüğümü anlamış olacak ki, arkasından tüm samimiyeti ile kahkahayı patlattı.
Benim ki de iş hani, böyle bir mizah ustasına söylenecek şey miydi bu?

Kısa sürede sadece lojman sakinleri değil, hemen hemen tüm personel çok güzel bir
şekilde kaynaştık. Müdür yardımcımız Harun bey bu kaynaşmayı sağlayan bizi birlik
beraberlik içinde hareket ettiren en önemli şahsiyetti. Bende sosyal bir insan
olduğum için, kendisinin önderliğinde çok güzel eğlence geceleri tertip ettim. Bu 
gecelerin senaryosunu önceden dakika dakika yazdım. Piyanistliğimizi servisimin
elemanlarından Atila isimli bir arkadaşımızın yaptığı bu güzel gecelerde dilimin 
döndündüğünce sunuculuk yaptım.

Hatta bir On Kasım günü Atila ile birlikte öyle güzel bir Atatürk'ü anma programı
hazırladık ki, o günü halen unutamam.

İş yerimiz Eğitim Merkezi olduğu için zaman zaman Kursiyerlerimiz için de etkinlik
ve geziler düzenledik.

Hiç unutamadığım bir şey de, bir personel yakını vefat ettiğinde, topluca gidilmesi,
bu tür hadiselerde cenaze sahibinin asla yalnız bırakılmamasıydı. Türkiyenin hemen
her yerinde iş yerlerinde bunu görmek mümkün, ama hiç birisi Karadeniz' de ki gibi
olamaz.

Yine bir Personel yakınının hafta sonuna denk gelen bir günde vefat etmesi ile ilgili
enteresan anlar yaşadık.

Yüz on yedinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yüz On Yedinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 4.04.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.