1
Dolduruşa gelen cümle tadında hayat;
Naif sükûneti uzak cumhuriyetlerin
bam telinde asılı;
Nidaların eseri kalmadıysa
Bu mu yorgunluğun cüreti?
Kapıp da koyuvermiş hürriyetlerin
sarkacında
Nüfuslu bir yürek,
Yaralı kelamdan yana yananların
telaşında
Zaman aşımı gölgeler mi mecburiyeti
Zafiyet denen sancı?
Zamanın hırçın sancılarını uyutuyorum
ayakucumda üstelik parmaklarımı kemiren dişlerine hüznün sargılar s/arıyorum
hepsi ama hepsi sancılı ölü doğmuş çocuklarımın.
Babasız düşler ürüyor gecenin çatısında,
anadan üryan yalnızlık kemiriyor notaları aldığım notlarda karalama adamlar ve
yalın ayak yalnızlıkları ile eşlik eden sayısız kadın figürü.
Adını bilmediğim ölüler üstelik
mahremim tehdit altında zaman zaman. Üzünçlerimi saklıyorum göz kapaklarımda
usulca ve istikrarsız kanıyorum anbean, dalıyorum yarınlara, algın ve sürgün
kuşların hükmettiği mavilikte Tanrı’dan kaçacak delik arıyor melek yüzlü iblis.
Zıt bir terennüm yine içimin
kıpırtılarına kılıf geçirdiğim şu beyhude cümleler.
Zan altında tutuklu bir âşık kadar
uysal.
Zamansız bir ölüm solurken şiir, kalburüstü
sıfatların zikri ile çoğalan derken azımsanmayacak bir yükümlülük ile tehdit
edildiğim gün gibi aşikâr, şakıyan sözcükler aklımın tıpasında esir, aryalar
bayat seslerin tetikleyici ve izdiham yaratan kekremsi düş balyaları.
Andıklarıma rahmet okumayı ihmal
ettiğimden belli çektiğim vicdan azabı.
Şiir kalıntılarına gecenin; hikâye
kahramanlarına paylaştığım düşlerin ve nice kalıntı nice kehanet nice nice
sanrı beslediğim koynumun yoksunluğunda alıp veremediğim yine içimin
kemirgenliğinde bir sıfat özrü iken vasıfsızlığım.
Zamirler bıkkın.
Benden üreyen sensiz izdiham ise
aykırı bir nizam yine dünya pazarında cehalet iken baş tacı belki de
yüksündüğüm çocuk yanımdır bunlara vesile.
Kör talihin ıslattığı amorti sevda
masalları ve ibriğin görünmediğine dair nice spekülasyon belli ki şizofrenin
bir var oluş kaygısı Freud’un kulağıma fısıldadığı.
Tahliller üretiyorum insana dair.
Sevdalar ekiyorum gönlümün arka
bahçesine.
Çıkmazın hası aslında esefle
kınandığım ve hüznün tarihçesi milat bildiğim gün dönümü.
Tümden gelen hezeyanların ise içli
dokunuşu varsıl bir gölge mahiyetinde iken içimin selfie’sine nazire eden
kayıtları dün belleğimin.
Ben ki arıtamadığım; ben ki cenginde
kara yazgının ve üredikçe husumet şu insan ırkına ne denli borçlu olduğumu
görüyorum ne de olsa sevgi ekip geri dönümü iken satılmış üç beş hazan yaprağı.
Arakladığım hiçbir düş yok ki; bana
ait olmasın.
Ant içtiğim yürekte ve boykot ettiğim
kinayelerinde insanoğlunun özür borçluyum Tanrı’ya.
O ki; yarattıklarına haz etmediği
onca görev ihlalinin sunumunda belli ki iradesine sahip çıkamadıklarına dair
bir burukluk.
Konuşmadan anlaştığım yegâne varlık
ve aklımın koridorlarında hangi duygu kırıntısı ise çarpıştığım melek yüzlü
sevgi kelebeklerinin bir sunum da ben vaat ediyorum.
Aklım nasıl ki ırak yarından; yüreğim
nasıl da sokulgan geçirgen duyguların med-cezir etkisi yarattığı onca ikilemi
henüz sindirememişken…
Zansız ömürler diliyorum, sorgusuz
sevgiler, hükümsüz sayısız gölge ve sığındığım rahmetinde hüznün biliyorum
Tanrı kırık kalbimin en içinde saklı yoksa bunca bayat espriyi ve hicvi asla
yutamazdım ölüm öncesi.
İşkillenen benliğimde bir niyaz
ansızın ifşa ettiğim yine gönül pazarında teyakkuza geçtiğim üstelik sinsi bir
dosttansa mert bir düşmanı yeğledim…
Kanıksadığım iyiliklerle kesişen
yolumun uzağında çapulcu bir imge selama duruyor ve al beni diyor yazmaya ant
içtiğin hangi şiirse.
İyi de ant içtiğim sadece sevginin
soluğunu hissettiğim bir ömür ötesi hayal.
İşte, diyor imge:
‘’Asla soldurma hayallerini ve al
beni koynuna o beyaz boşluğun.’’
Hicvindeyim belli ki yansımasını
istediğim ne ise.
Zararı olamaz ki kelimelerin ve asla
da kundaklamazlar düşlerinizi.
Solmaya aday bir gün olduğunu bilsem
de yarına uzanıyor ellerim oysaki hala bu günü yaşıyorum.
İçselleştirdiklerimin yorgunuyum.
Dış etkenlerin yolcusuyum belli ki
eğer ki yazmak adına aşk ile özdeşleştirmişsem yanmaya aday her cümlede.
Körelen dünlere, kanayan an’ıma ve
son sürat erişmeyi dilediğim hangi tahayyül ise bir o kadar dokunaklı bir yalan
iken yüreğimi burkan üstelik depreşen insan sevgimin sunumunda bir ihanet iken
dostların bahar türküsü.
İmgeler çarpışıyor yeniden aklımın
koridorlarında.
Hizaya geç, diye tabur komutanı.
Uyuyorum aslına ermeyi dilediğim bir
mutluluk iken az sonra rüyama girecek ve ürüyorum satır aralarında her ne kadar
mevsim hazan olsa da şu solgun Mayıs gecesi.