Dede Korkut Destanları: 3


Duha Koca Oğlu

DELİ DUMRUL DESTANI


Şiirleştiren:
Akhasanoğlu Yusuf AKGÜL




1-

... Deli Dumrul’un kuru dereye köprü kurduğu,
Gelenden geçenden haraç sorduğu,
Azrail’e karşı durduğu…


Duha Koca’nın bir oğlu var idi,
Herkes ona “Deli Dumrul” der idi…

Bir kuru dereye bir köprü kurmuş,
Kendi de köprünün başına durmuş;
Geçen olsa otuz akçe gelirdi
Geçmeyenden döve döve alırdı…

Deli Dumrul, bunu niçin yapardı?
Deli bozuk, şunun için yapardı:

“Benden deli, benden yaman er var mı?
Beni alt etmeyi uman er var mı?
Yakın durup benim ile savaşsın
Yiğitliğim Rum’a, Şam’a ulaşsın…”

Meğer hânım! Nice günlerden bir gün,
Yamacına oba konmuş köprünün…

Bu obada, genç bir yiğit hastaydı
Oba halkı tasadaydı, yastaydı.
Gel zaman git zaman, bir vakit oldu
Ağıtlar içinde bu yiğit öldü…



2-

Kimi “gardaş!” dedi döktü yaşını
Kimi “oğul!” dedi yoldu başını!..

Deli Dumrul işitince bu yası,
Duyuldu obada gürleyen sesi;
Dedi: “Hey gavatlar! Bu hal nicedir?
Köprümün başında bu ağıt nedir?”

Dediler ki: “Hânım! Yürek dağlarız!
Bir beyimiz öldü, ona ağlarız…”

Deli Dumrul, bu haberi duyunca
“Bu yiğidi kim öldürdü?..” deyince;
“Yaradan’dan buyruk oldu!..” dediler
“Azrail, canını aldı!..” dediler…




3-

Deli Dumrul söyler:

“Bre! Bu Azrail nice kişidir?
Ki, böyle can almak onun işidir?

Hele benim şu köprümün başında,
Kıymış bir yiğide o genç yaşında?
Haberim olmadan bu nasıl olur?
Gelip uğrulayın böyle can alır?

Varlığın hakkıy’çün ya aziz Allah!
Birliğin hakkıy’çün ya aziz Allah!

Yemin olsun erliğime, sözüme
Göster Azrâil’i benim gözüme;
Yakın gelip karşısına durayım
Bu yiğide yaptığını sorayım…

Savaşayım, cenk edeyim er ise
Eğer dövüşecek yürek var ise!

Azrâil’e gösterip de gününü,
Kurtarayım o yiğidin canını.
Dalmasın analar mateme, âha
Yiğit canı alamasın bir daha…”





4-

… Deli Dumrul’un Azrail’i bulduğu,
Tanıyıp bildiği,
Şaşırıp kaldığı …



Deli Dumrul, kötü dedi bu sözü
Yaradan’a hoş gelmedi bu sözü…

Bu ulu dergâhta yürür gezer de,
Türlü türlü nimetlerini yer de;
Erlik taslar, benlik güder kendince
Fakat bilmez, isyân eder kendince…

Bir deli kul, Hak birliği bilmeyen
Hakk’ın birliğine şükür kılmayan!

Öz canının alınması buyruldu
Buyruk olup Azrâil’e duyruldu;
Denildi ki: “Akça benzi sararsın
Al canını, görür gözü kararsın…”



5-

Deli Dumrul, olacaktan habersiz
Öz başına gelecekten habersiz…

Kara yere, ak otağı germişti,
Yemeli içmeli şölen vermişti.
Kırk yiğidi ile yiyip içerdi
Al kımızın tesiriyle uçardı…

Uçtu geldi al kanatlı Azrâil
Buyruk üzre saltanatlı Azrâil…

Ansızın çadırdan daldı içeri,
Anlamadı yiğitlerin hiç biri.
Ne kapıcı gördü, ne de bir çavuş
Yaptığını, yapamazdı her bir kuş…

Görür gözü görmez oldu Dumrul’un!
Tutar eli ermez oldu Dumrul’un!

Bütün bu olanlar bir anlık oldu
Dumrul’a, bu dünya karanlık oldu;
Bunlu başı dağlar gibi puslandı
Şaşkın şaşkın Azrâil’e seslendi…



6-

Deli Dumrul söyler:

“Bre mahlûk! Ne heybetli kocasın?
İnsan mısın, cinnî misin, nicesin?

Göremedi ne kapıcı, ne çavuş
Senin yaptığını, yapamaz her kuş.
Mekâna destursuz girmek olur mu?
Habersiz ürküntü vermek olur mu?

Görür görmez tutmaz oldu dizlerim,
Görmez oldu benim gören gözlerim…

Çıkayazdı titredi de can bağım,
Sandım yere düştü altın ayağım.
Dil ile damağım buz gibi oldu,
Sanki kemiklerim tuz gibi oldu…

Sakalcığı, bıyıkçığı akça hey!
Gözceğizi kanlı kanlı gökçe hey!

Bre koca! Bilemedim ben seni
Anlat hele, tanıt hele sen seni...
Aklım gitti, ne heybetli kocasın?
İnsan mısın, cinnî misin, nicesin?...”



7-

Azrâil söyler:

“Bre, deli kavat! Dinle sözümü...
Neden beğenmezsin gökçe gözümü?

Gökyüzünden daha göktü gözleri
Fersiz koydum gelinleri, kızları.
Vakti geleninden çok can almışım
Hakk’ın emri ile hak can almışım…

Neden beğenmezsin sakalım aksa?
Kendince küçük mü görürsün yoksa?

Ak sakallı, kara kıllı beğlerin
Yiğitlikte adı belli beğlerin;
Vakti geleninden çok can almışım
Hakk’ın emri ile hak can almışım…

Gözlerim gök ise mânâsı budur!
Sakalım ak ise mânâsı budur!..

Şimdi de canını kapmaya geldim
Kutlu bir vazife yapmaya geldim.
Bana öz canını terk eder misin?
Yoksa karşı durup cenk eder misin?..”

8-

Şölendeki beğler, donmuşa döndü
Dumanlı başları dönmüşe döndü…

Deli Dumrul dedi: “İn mi, cin misin?
Azrâil denilen yoksa sen misin?
Bugüne dek bilmez idim ben seni
Sen mi aldın o yiğitten, o canı?..”

Can alıcı Melek: “O, benim! “ dedi;
“Canı ben alırım!” diye gürledi…

Azrâil, karşıdan böyle deyince
Deli Dumrul kalktı boylu boyunca;
Dedi: “Çabuk, kapılar hep örtülsün!
Kolay ise bu Azrâil kurtulsun…

Bre! Geniş yerde arardım seni
Geldin, bu dar yerde sen buldun beni.

Göresin ki korkak mıyım, er miyim
Seni burda öldürmeden kor muyum…
Kılıcımla deşeyim de gönünü
Kurtarayım o yiğidin canını…”



9-

Deli Dumrul, erliğince durmadı
Kavga üzre şerliğince durmadı…

Orta yerde nağrasını duyurdu
Kara polat kılıcını sıyırdı;
Hamle kıldı Azrâil’in üstüne
Yaman geldi Azrâil’in üstüne…

Bir güvercin oldu uçtu Azrâil
Sandılar, bacadan kaçtı Azrâil…

Deli Dumrul, erliğini akladı!
Gurur ile iki eli şakladı.
Kasılıp da kıs kıs güldü içinden
Güvercin avlamak geldi içinden…

Dedi: “Beğler! Azrâil’i korkuttum
Korkusundan bir kuş oldu ürküttüm.

Kapıyı koydu da uçtu bacadan
Kinim kaldı ak sakallı kocadan;
Ben onu kor muyum öldürmeyince
O kuşu, doğana aldırmayınca…”




10-

…Deli Dumrul’un, Azrâil’in ardından gittiği,
Hatasını anlayıp Allah’a niyaz ettiği…



Deli Dumrul bindi doru atına,
Doğanını alıp düştü ardına…

Yolda birkaç güvercini okladı
Aklı sıra Azrâil’i hakladı!
Akşam olup dönüyorken evine
Karşı geldi aradığı avına…

Can Alıcı Melek, ata göründü
At ürkünce şâha kalkıp gerindi.

Düşürüp Dumrul’u yerin üstüne
Can Alıcı Melek çöktü göğsüne.
Görür gözü görmez oldu Dumrul’un
Tutar eli ermez oldu Dumrul’un…



11-

Dumrul söyler:

“Ak sakallı Koca! Azrâil! Aman!
Allah’ın adında bulunmaz güman!

Bre! Seni hiç yerinde koymazdım
Uğrulayın can aldığın saymazdım.
Bilse idim, bulmaz idim ben seni
Üzerime salmaz idim ben seni…

Bizim ünlü büyük dağlarımız var
O dağlarımızda bağlarımız var

Bağımızın kara üzümü olur
Üzümlerin iyi ezimi olur;
O üzümden iyi şarap yaparlar
İçenler, kendini harap yaparlar.

Hay Azrâil! Şaraplıydım duymadım
Can alır dediler, doğru saymadım…

Doyamadım yiğitliğin tadına
Kusurumu görme Allah adına.
Alma öz canımı bağışla beni
Düşürme şânımı bağışla beni…”


12-

Azrâil seslendi: “Allah’a yalvar!
Ben emir kuluyum, elimde ne var?..”

Deli Dumrul dedi: “Gözeten, gören
Kâdir Allah mıdır can alan, veren?”
Azrâil seslendi: “Gözeten, gören
Allah’tır kulundan can alan, veren.”

Deli Dumrul dedi: “Çekil aradan!
Canı alıp veren ise Yaradan…

Kâdir Tanrı ile haberleşeyim
Erliğimce, yüreğimi deşeyim…
Göklü Tanrı! Yücelerden yücesin!
Kimse bilmez nicelerden nicesin!

Kahreyleyen cebbâr Allah! Hak Çalap!
Bağışlayan settâr Allah! Tek Çalap!

Gökte arar, yerde ister câhiller
Seni, öz müminler gönlünde diler…
Alır olsan sen al güzel canımı
Azrâil’e lekeletme şânımı!..”



13-

…Deli Dumrul’un, babasına anasına vardığı,
Canına can sorduğu,
ve fakat çaresiz durduğu….

Deli meli, fakat bu kulun sözü,
Allah’a hoş geldi Dumrul’un sözü…

Hakk’ın birliğini bildiği için
Birliğine şükür kıldığı için;
“Can yerine bir can bulsun!” denildi
“Onun canı azâd olsun!” denildi…

Can Alıcı Melek bildirdi bunu,
Can bulsa, canının kurtulduğunu...

Deli Dumrul: “Koca! Nerden bulayım?
Gidip kimin öz canını alayım?..”
Dedi gitti babasının yanına
Bir kurtuluş bulmak için canına…



14-

Deli Dumrul söyler:

“Ak sakallı, canım, izzetli baba!
Bilir misin neler oldu acaba?

Küfür söz söyledim iyi olmadı
Kâdir Allah, bundan râzı gelmedi;
Buyruk saldı can alıcı meleğe
Dumrul’un öz canı alınsın diye.

Can Alıcı Melek, göğsüme çöktü
Dağları, taşları başıma yıktı…

Çıkayazdı titredi de can bağım
Sandım yere düştü altın ayağım.
Dil ile damağım buz gibi oldu
Sanki kemiklerim toz gibi oldu…

Öz canımı almak ister hey baba!
Öz oğluna bir yol göster bey baba!

Doymadım yaşıma, bana can gerek
Azrâil elinden cana can gerek.
Baba! Can dilerim verir misin sen?
Oğlum diye ağlar, erir misin sen?..”



15-

Babası söyler:

“Canım oğul! Beğim oğul! Ay oğul!
Canımın parçası, aman, vay oğul!

Oğul diye yüreğime bastığım!
Doğduğunda dokuz buğra kestiğim!
Dünlüğü altın ban evin kabzası!
Kızım ile gelinimin en hası!..

Karşı dağım gerek ise verelim
Üzüm bağım gerek ise verelim.

Soğuk pınarlarım kanışı olsun
Tavla tavla atım binişi olsun.
Katar katar develerin geleni
Ağıl ağıl koyunlarım şöleni.

Altın, gümüş, pul isterse harcıdır
Ne gönül koyarım, ne de borcudur.

Baba olmak ile önce insandır
Aziz olan, şirin olan bir candır.
Benden daha yakın, anandan iste
Bağrı senin için yanandan iste…”




16-

Deli Dumrul söyler:

“Ak pürçekli, canım, kıymatlı ana!
Bilir misin neler oldu oğluna?

Küfür söz söyledim iyi olmadı
Kâdir Allah, bundan râzı gelmedi:
Buyruk saldı can alıcı meleğe
Dumrul’un öz canı alınsın, diye

Can Alıcı Melek, göğsüme çöktü
Dağları, taşları başıma yıktı…

Titredi de çıkayazdı can bağım
Sandım yere düştü altın ayağım.
Dil ile damağım buz gibi oldu!
Sanki kemiklerim toz gibi oldu!

Canıma karşılık can gerek bana
Babamdan istedim vermedi ana!

Ak yüzüne tırnağını çalarak
Yanar mısın ta içinden gelerek?
Ana! Can dilerim, verir misin sen?
Ağlar, oğlum diye erir misin sen?..”


17-

Anası söyler:

“Başı göğe değen söğüdüm oğul!
Bahadırım, alpim, yiğidim oğul!

Dokuz ay karnımda götürdüğüm hey!
Dünyaya on ayda getirdiğim hey!
Dolama beşikte yatırdığım hey!
Dolu dolu ak süt yetirdiğim hey!

Yaman yere varmışsın ki varamam
Oğul! Gücüm yetmez karşı duramam.

Akça burçlu hisarlarda kalaydın
Azgın kâfirlere tutsak olaydın;
Arayı arayı bulaydım seni
Altın akçe verip alaydım seni…

Dünya şirin, hayat güzel, can tatlı
Her biri de birbirinden en tatlı!

Ana olsa bile önce insandır
Aziz olan her bedende bir candır.
İstediğin verilecek şey değil
Canıma kıyamam bilesin oğul!..”




18-

Anası, babası vermeyince can
Deli Dumrul için durmuştu zaman…

Buyruk aldı al kanatlı Azrâil
Uçtu geldi al kanatlı Azrâil;
Deli kulun öz canını almaya
Gören gözlerine zindan olmaya…

Deli Dumrul yine aman diledi
Amanı bu sefer yaman diledi!..

Kurtuluş yok Azrâil’in elinden
Güç belâ bir cümle düştü dilinden;
Dedi: “Bre Koca! Azrâil aman!
Allah’ın adında bulunmaz güman…”




19-

…Deli Dumrul’un evine vardığı,
Helâllik verdiği;
Karısının karşı durduğu…


Azrail seslendi: “Hay deli oğul!
Aman dilemenin zamanı değil…

Ak sakallı babam dedin, vermedi
Ak pürçekli anan, işin görmedi.
Daha kimin kaldı söyle bakalım?
Gerek ise huzûruna çıkalım…”

Deli Dumrul dedi: “Karım! El kızı
İki de oğlum var içimde sızı..”

Can Alıcı Melek hoş gördü bunu
Dedi: “Görsün, hatûnuyla oğlunu!”
Deli Dumrul ki dövüne dövüne
Başı önde gitti kendi evine…



20-

Deli Dumrul söyler:

“Hatûn! Bilir misin bak neler oldu!
Gökten al kanatlı Azrâil geldi.

Buyruk almış öz canımı almaya,
Yola çıktım canıma can bulmaya.
Anam, babam bana can vermediler
“Dünya şirin, can pek tatlı” dediler…

İmdi… Ulu dağım yaylağın olsun
Soğuk pınarlarım kaynağın olsun;

Tavla tavla şahbaz atım binitin
Dünlüğü altın ban evim konutun;
Katar katar develerim kölendir
Ağıl ağıl koyunlarım şölendir…

Eğer senin gözün kimi tutarsa
Yüreciğin kimin için atarsa;

Benden sonra onun ile yakın dur
Nâmusuma leke sürme, tekin dur.
İki oğlanımı öksüz bırakma
Anasız, babasız, köksüz bırakma…”




21-

Hatun söyler:

“Alp yiğidim! Ne söylersin, ne dersin?
Beğ yiğidim! Bana zulüm eylersin…

Gözümü açıp da gördüğüm oğlan!
Gönlümü, gönlüne verdiğim oğlan!
Tatlı damak tutup soruştuğum hey!
Bir yastığa yatıp karıştığım hey!

Sanma sakın, karşı dağı gezerim
Gezer isem olsun benim mezarım.,

Soğuk suyun içer olsam kan olsun
Bir akçeni bozar isem son olsun;
Biner isem tavla tavla atına
Ala sırtı olsun bir tabut bana…

Gelin gitsem senden başka bir ere,
Yılan olup soksun yattığım yere!

Baban, anan sana nasıl kıymışlar?
Bir canı, oğuldan aziz saymışlar?
Kürsi tanık olsun, arş tanık olsun
Kendi canım, sana adanık olsun…”




22-

… Deli Dumrul’un Allah’a sığındığı,
Sonsuz rahmetiyle övündüğü…




Can vermeye râzı oldu karısı
Yaradan’a kalmış idi gerisi…

Uçtu geldi al kanatlı Azrâil
Buyruk üzre saltanatlı Azrâil…
Deli Dumrul pişmân olmuş, çaresiz!
Elleri böğründe kalmış çaresiz!

Karşı gelinmezdi Hakk’ın işine
Lâkin Dumrul kıyamadı eşi’ne…

Yine ellerini açtı Allah’a
Gönlünce dualar saçtı Allah’a.
Hakk’ın rahmetine sığındı Dumrul
Sonsuz keremiyle övündü Dumrul…



23-

Deli Dumrul söyler:

“Aziz Allah! Yücelerden yücesin!
Kimse bilmez nicelerden nicesin!

Durup duran cebbâr Allah! Hak Tanrı!
Sonsuz olan settâr Allah! Tek Tanrı!
Gökte arar, yerde ister câhiller
Seni, öz müminler gönlünde diler…

İmân ettim varlığına ya Rabbi!
Şükür olsun birliğine ya Rabbi!

İmâret kurayım yollar üstüne
Yardımlar yapayım kullar üstüne;
Doyurayım senin için aç görsem,
Donatayım açığı muhtaç görürsem…

Neyim varsa adak olsun hepisi
Kapanmasın bize rahmet kapısı!..

Doya doya yaşamadım yaşımı
Ayırma evimden can yoldaşımı.
Ya birlikte götür her ikimizi
Ya da kereminle bağışla bizi…”



24-

…Deli Dumrul’un uzun ömür sürdüğü,
Dede Korkut’un şadlık verdiği...


Allah’a hoş geldi Dumrul’un sözü
Artık akıllanmış bu kulun sözü…

Gökten al kanatlı Azrâil geldi
Babanın, ananın canını aldı…
Deli Dumrul akıllanmış başıyla
Yüzkırk sene yaş yaşadı eşi’yle…

Dede Korkut geldi bunu duyunca
Şâdlık verdi erdemince, huyunca!

Kolca kopuzunu aldı eline
Kutlu deyişleri saldı diline.
Kolca kopuz destan destan tınladı
Boy boyladı, soy soyladı, ünledi…



25-

Dede Korkut söyler:

“Yoğrulsun dilimiz ana südüyle
Yüreklerde Oğuzluğun oduyla…

Söylediğim bu boy, Dumrul’un olsun
Çağlar üzerinden çağları bulsun.
Benden sonra alp ozanlar söylesin
Alp erenler bundan fikir eylesin…

Kut vereyim yüreğine çağların
Yıkılmasın karşı yatan dağların!

Hânım! Kesilmesin kaba ağacın
Koyu gölgeleri daim muhtacın.
Görklü suyun kurumasın, gür aksın
Gür aksın da dileğince hür aksın…

Allah eylemesin nâmerde muhtaç
Seni bırakmasın bir yerde muhtaç!

Ak alnına dua kıldık beş sözden
Kabul olsun, râzı olduk beş sözden.
Günahları yığışlasın hânım hey!
Muhammed’e bağışlasın hânım hey!”



( Deli Dumrul Destanı başlıklı yazı Yusuf Akgül tarafından 4.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.