Kendimden çok diğer üç personelin görevden alınışına üzülmüştüm, ama an içinde
dik durmaya karar vermiştim. Ne o gün, ne de ertesi gün yapılan Piknikte hiç bir
personele konudan söz etmedim. Bana zehir olan gezinin onlarada zehir olmasını
istemedim.
-Çok durgunsunuz muavin bey?
-Yok bir şey Avni bey, öyle biraz içim sıkılıyor.
-Bir haber mi aldınız yoksa?
-Hayır, hayır yok öyle bir şey, boş ver eğlenmeye geldik buraya.
-Ama siz böyle sessiz durunca...
-Bilirsin, ben genelde böyleyimdir.
-Yok, yok sanki sürekli bir şey düşünüyor gibi haliniz var.
-O halde varım Avni bey...
Beraberce gülüştük...
Mehmet isimli memurun ne konuşuyorsunuz orada Müdürüm, haydi gelin Futbol oynayacağız
diye, seslenmesi ile Avni bey Futbol oynayanların arasına karıştı. Bense bir taşın
üstüne oturdum, hem onları seyrettim, hem de düşünmeye devam ettim. Pazartesi günü çok
zor bir gün olacaktı.
O gece hemen hemen hiç uyumadım. Pazar günü akşama kadar da vakit geçmek bilmedi.
Ancak bir önceki gecenin yorgunluğu ile olacak akşam saat yaklaşık on gibi uyumuşum.
Gece bir kaç defa gözümü açtım, saate baktım. Ne olacaksa olacaktı, ne olacağı da
belliydi. Ama yine de sabah olmasın istiyordum. Bir ara yarı aralık olan perdeden günün
ışıdığını gördüm. Yataktan kalkmak istemiyordum. Bir kere daha saate baktım, saat yediydi.
İstemeye istemeye kalktım, elimi, yüzümü yıkadım. Sabahları kahvaltı etmek pek adetim
değildi. Bir yumurta haşladım, iki bardak çayla ancak yarısını yiyebildim.
Ayaklarım geri geri giderek işyerinin yolunu tuttuğumda saat sekize geliyordu. Daha
merdivenleriçıkarken Müdür beyin odasındaki konuşma seslerini duydum. Biraz kulak
kabarttım ama pek birşey anlaşılmıyordu. Sadece Ankara Personel Müdürünün daha gelmediler
herhalde dediğini duydum.
Kendi odama doğru geçip yerime oturdum. Şöyle bir etrafıma doğru baktım, özel eşyalarımı
toplamaya başladım. Bu odaya son gelişimdi.
Biraz sonra kapının önünde Avni bey belirdi.
-Günaydın muavin bey.
-Günaydın Avni bey.
-Bir şeyler oluyor galiba, Ankaradan misafirler var Müdür beyin odasında.
-Biliyorum.
-Haberiniz var mıydı?
-Evet
-Bir şey söylemediniz.
-Söylenecek güzel bir şey yoktu çünkü, piknik günü canınızı sıkmak istemedim.
-Demek onun için çok durgundunuz.
-Sanırım
-Sizinle ilgili kötü bir durum mu?
-Otursana Avni bey, kusura bakma kafam çok karışık söylemek aklıma gelmedi.
-Meraklandırdınız beni.
-Peki kardeşim dinle o zaman, yalnız ben hepinizin olgunlukla karşılayacağından eminim,
lütfen sizler de beni üzmeyin.
-Peki, endişe etmeyin
-Beni almışlar görevden, Başmüdürlük Personel Müdürü ve Amiri tebliğ etmek üzere
gelmişler.
-Yapmayın...
-Yalnız bu kadarla kalmamışlar, seni ve iki şef arkadaşımızı daha görevden almışlar.
-Beni de mi?
-Evet, hakkımızda hayırlısı olsun, biz her yerde çalışırız değil mi?
-Öyle de, haksızlık bu siz ne yaptınız ki, ya bizler...
-Maalesef siyasiler girmiş devreye Avni bey.
-Hay Allah!
-Lütfen sakin ol
-Sakinim zaten muavin bey sadece...
-Neyse, birazdan çağırırlar bizi. Muhtemelen Müdür beyin odasında tebliğ ederler,
diğer iki arkadaşa da söyle kendilerini zor durumda bırakacak bir şey yapmasınlar.
-Ben söylerim de, dinlerler mi bilmem.
-Çağır ikisini de ben konuşayım o halde.
Avni bey yanımdan ayrıldıktan biraz sonra diğer iki arkadaşla birlikte tekrar geldi.
Şefler önce çok tepki gösterdiler. Ama bu defa Avni beyin de gayreti ile onları da
sakinleştirdik.
Yaklaşık bir saat sonra Müdür beyin odasına çağrıldık. Önceden anlaştığımız gibi
hiç birimiz tepki göstermeden emri tebellüğ ettik.
Az sonra durumdan tüm personelin haberi olmuştu. Onları benim gidişimden çok, yıllarca
el ele birlikte çalıştıkları, dürüstlüğünden, efendiliğinden hiç şüpheleri olmadığı
Avni beyin gidişi üzüyordu. Görevden alınan şeflerden birisi biraz bağırıp çağırmaya
kalkıştı, susturduk.
Gidişimiz sanki bir asker uğurlaması gibiydi, iş yerinin bahçesinde yerlere çömelip
ağlayan erkek memurlar, birbirlerine sarılıp ağlayan kadın memurlar. Sesini yükselterek
söylenen insanlar... Onlar bizi teselli edecekken biz onları teselli edip, sakinleştirmeye
çalışıyorduk.
Farklı Müdürlüklerde olsa artık hepimizin yeri, İzmir Başmüdürlüğü idi. Yıllarca emek
verdiğimiz, alnımızın akıyla öğretmenlik, yöneticilik, amirlik, memurluk kademelerinde
hizmet ettiğimizEğitim Merkezi ve Eğitim Merkezi Başmüdürlüğü ile ilişkimiz tamamen
kesilmişti.
İlginçtir, İzmir Başmüdürlüğü Personel Müdürünün yanına vardığımızda Müdüre hanım
şaşkınlıkla, hayret bu nasıl iş, biz Rıza beyi bekliyorduk" Dedi. Demek ki bizimle ilgili
olay, gerçekten son bir iki gün içinde gelişmiş, Henüz tayinlerimizin yapıldığı İzmir
Başmüdürlüğünün bile haberiolmamıştı.
Yüz otuz dördüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN