Mum acılar damlıyor yorgun zihnin
Körüklü koridorlarında fink atan
Yetim nazarı ayan beyan hem de.
Kul sancılarımı efsunluyor devran
Kuytularda kayıp rahle
Mizacın tefekkürüne ihanet eden iblis
benzeri
Nice gösteri
Yine kuru dallarda öylesine bir rehavet;
Kara haznesinde gecenin
Sözüm ona sükûnet
Yine aşk tadında bir kıyam,
Ansızın sızan bir gölgeden de alıp
Nasibini derinlerdeki kayıp ferman.
Silecekleri ömrün kırık,
Taammüden köle bellediğim
Kayıp zincirlere de yeni halkalar
eklediğim;
Ne yani hepsi mi yalan?
Hep mi yakamozlarda saklı deli
yüreğin
Kırçıl yontusu
Bir de körebe şiirlerde
Lal olmuş hangi kelam ise
Bin bir gece masallarına ekli bir
cinnetten
Nasiplenip de
Yoldan çıkmış kör bir kadın
İçinin aryalarında yetim çocukları
Yine adını bilmediği babalarından
miras;
Belki de geçmişin şansız tortusunda
Koca bir hezeyan.
Yandık yanalı, demeyi maharet bilen
kim ise
Ve kim ise kel başa şimşir tarak
Haydi, ucundan tut da yak yüreğin
eskizini
Hem fena mı olur;
Kaybolur yeni yetme bir hayal daha
Doyamadığım mamalarında
Cahil imgelerin
Tozu dumana katan cahil tayfası
Sözüm ona gün yüzü görmemiş
Bunca kadın ve adam
Yine de derli toplu ölümler
Sıradan ya da yoldan çıkanların
Bam teline basan feryadı körüklü
düşlerin.
Yetilerinde nasıl ki nazar
Aşkı nasıl ki ehemmiyetli bir çarmıha
gerip
Ve nasıl ki ahkâm kesip bunca
Naşı yok sayan gözü boyalı mayın
tarlası
Erbabı yürekten,
Aşkı közünden,
Dünü bilinmezden çalıp çıkaran.
Hoyrat rüzgârlarda aklandık madem,
Neyin derdi bunca kin, sitem?
Demekten gayri
Ve düşmeden gözden ne yalan ne yaş
Ne de sevdiceğim filan adam ve hanım
Yine kozamda aşka gıybet yapanlara;
Yine surumda ömrün nöbete durduğu
Yine mimarı hüznün
En olmadık acıyı da basıp birer
ikişer
Korların hicvinde
Sandık sandık hezeyan;
Gömülü ihanetlerin de düşerken diline
Hece hece.
Sandık sarmaladık;
Gördük, kaçtık ve yuvarladık dünü de
ömrü zaten
Kıl payı kaçırdık mutluluğu
Deme şansı bile mihrabın ayak izi;
Dolaşıp da döndüğümüz yine mi kürkçü dükkânı?
Karman çorman nice ferman
Nicesi boyutsuzluğun esiri
Nadir bir surede yüreğin her daim
saklı huzuru
Dönmeden gün geceye
Görmeden kalp gözü acıyı ve elemi,
Kaçmalı buralardan:
Ha aşkın diğer ismi
Ha Huda’nın bitimsiz gücü
Ve güzden güze değil de
Günden güne semirdikçe o ilahi ve
başına buyruk sancı
Elbet dönecek yüzümüz nurun telaşında
Kaybolmayı marifet bildik madem
Yeni güne de ömre de Eyvallah.
Yine kazılı dilekler bir bir dilek
ağacına
Yüreğin çeperindeki o gölgeyi de
savururken
Gök kubbenin en tepesine.