''Dünyada sadece 100 kişide var!Yürüyen ölü sendromu. Bu güne kadar Çin,
Hindistan, Meksika, ABD, Danimarka ve İsveç'de görüldü...Bu hastalığa yakalanan
kişiler ölü olduklarına, organlarının yok olduğuna ya da çürüdüğüne inanıyor.
Sanrılar kendini çeşitli şekillerde gösterebiliyor. Meksika'da 55 yaşındaki bir
restoran işletmecisi ailesine penisinin kısalıp kaybolduğunu söyledikten sonra
hastaneye yatırıldı. Hastanede ise adam acil servis doktoru tarafından
gözlerinin yuvalarından çıkarıldığını iddia etmeye başladı. Aynı adam kalbinin
çıkarıldığını ve sol elinin de ölü olduğunu söyledi. Portekiz'de ise bir kadın,
kocasının ani ölümünün ardından yemeyi bıraktı. 66 yaşındaki kadın yemek borusu
ve midesinin birbirine yapıştığını ileri sürüyordu. 19 kilo kaybettikten sonra
kadın hastaneye götürüldü. Keşmir'de 28 yaşındaki bir ev kadını karaciğerinin
çürüdüğü ve kalbinin artık yerinde olmadığı şikayetiyle hastaneye gitti. Hasta
midesinin de bulunmadığını ve yürürken vücudunu hissetmediğini söyledi.''
Ben de ilk defa duydum. Çok ilginç bir hastalık. İnsanlar yaşamadıkları
kanaatine varıyorlar her nasılsa... Ölü olduklarını ve bu dünyada
yaşamadıklarını iddia ediyorlar... Bizde de yaşayan ölüler var, bilirsiniz...
Nefes alıp verseler de fiziki olarak yaşıyor görünseler de yine de onları
yaşayan ölüler sınıfına sokabiliriz. Bunun için hiç bir sakınca yok...
Hani şu insanlar ve diğer canlılara sevgi ve şefkat göstermeyenler. Hani şu
askere polise kurşun sıkanlar. Hani şu komşusunun derdi ile sıkıntısı ile
ilgilenmeyenler... Hani şu sılayı rahimi unutup da akrabaları ile ilişkilerini
kesenler...
Üstelik de Yürüyen Ölü Sendromu yüze yakın kişide görünüyorsa da Yaşayan Ölü
Sendromuna sahip o kadar çok insan var ki sayısını tespit etmeye imkan ve
ihtimal yok. Say say bitmez bu sendroma sahip insanlar... Karılarını dövmeden
durmayanlar. Kızlarını okutmak istemeyenler ve onlara hor bakıp evlat ayırımı
yapanlar... Toplu taşıma araçlarında insanlara kaba davranıp, yaşlılara yer
vermeyenler. Trafikte şoförler ile kavga ettikten sonra en ufak bir kıvılcımda
sopa ile birbirlerine saldıranlar... Zaman zaman parlamento içinde bile Yaşayan
Ölü Sendromuna sahip bir dolu devlet adamına rastlayabilirsiniz. Ancak onlar
hiç bir zaman bu sendromu kendilerine yakıştıramayacaklardır, her ne kadar
seçmenleri yakıştırmış olsa bile...
Yaşayan Ölü Sendromuna sahip insanlar hemen hemen her ülkede de vardır. Hatta
bu tipler bazen toplumun önde gelen insanları arasından da çıkabilmektedir...
Hani etiketinde sanatçı yazıp, askerlerimize katil ve vatan haini damgası
vurmaya çalışanlar... Hastanelerde saygıdeğer doktorlarımıza saldırıp onları
darp etme cesaretini kendilerinde görenler... Bir yer de sıraya girmiş
insanları itip de kakarak, uyanıklık ettiğini zannedip insanların önüne geçmeye
çalışanlar...
Daha ne sendromlar var bir bilseniz. ASS mesela, Araba ile Sapıtma Sendromu...
Bu da çok değişik bir sendromdur. Bu tiplerinde tedavisi gerçekten çok zordur.
Araba ile şehir içi ve şehir dışı yollarda bütün yol kendilerinin zannederler,
makas atarlar, zırt pırt şerit değiştirirler... Yağmurlu havalarda kaldırımda
ki insanların özellikle üstüne üstüne sürerler arabalarını... Arabalarının yanlarına,
arkalarına saçma sapan sloganlaşmış yazılar yazarlar ''Tek rakibim Türk Hava
Yolları.'' gibi... Önde giden arabaya arkadan çarpıp sonrada zeytinyağı gibi
bir de üste çıkmaya çalışırlar... Alkollü araba kullanıp alkol muayenesinde de
alete üflememek için bin dereden su getirirler...
Velhasılı sendromlar çeşit çeşit. Dikkat etmek lazım. Hayat gerçekten yaşamaya
değer. Yaşayan Ölü de, Yürüyen Ölü de olmamak lazım...