1
Sözcükler savunmasız
Tasasız olmakla eş değer lanetin
uğrağı
Yönü olmayan bir gölge
Diri hayallerin tek tanığı
Yine Rabbin ulu varlığı.
Kement attığım ne kehanet ne yalan;
Zar tutan isyanların nöbetine
Daha çok var.
Bir deyişte kayıtlı
Aşkın nazarı itibara almadığı mı
sanırsın
Zamanla buz tutan yüreğin hala
Saf tuttuğu o garip özlem.
İhtivasında ömrün,
Derme çatma hüzünlü binalar
En örgün ihtimamla peşkeş çekiyor
Umutları
Ömür denen gafın yasına.
Zamanı uyutuyoruz.
Uyduruyoruz hâkimiyeti
Dillendirdiğimiz insanlık kadar
Nizamı yoksun kaleler
Bir maharetmişçesine
Yüreğin efkârı.
Bitiminde şiirin, varlığa maya çalan
bin bir duygu peyda oluyor. Rüyaların hâsıl olduğu o birliktelik yine şiirin
tema’sına yakın bir ayraç göğün de kucak açtığı belki insanlığın çanak tuttuğu
bir lanet.
İnceden inceye bir dokunuş aşk
sonrası şemasız bir şehir belki kâfir gölgelerin yetimlerin hakkına göz
diktiği.
Geniş ölçekli bir duygu şeması,
mevsimsiz bir rüzgârdan yakıcı aşkın inkârı ve dünün özlemi.
Nidaların asılı kaldığı kazurat düşler…
ahenkli yok oluşlar, zifiri karanlık ve muteber bir yalnızlık çökerken usul
usul.
Dirliğin karşıtı ne ölüm ne yokluk
sadece geçerli hiçbir nedeni olmayan itilmişlik duygusuna karışan aklın
intiharı.
Beylik beyitler aksırıyor ve ölsün mü
insanlık?
Şah damarından yakın tüm muhtevası
inancın ve insansın yüreğin asasından yoksun kibirli zihniyetlerin dahi inkâr
edemediği bir var oluş amacı yine telaşın örtündüğü, gizemin tetiklendiği.
Zarfların içi boş aslında
mektuplardan yoksun edalarla yüklü evren tek güç gösterisi, dinginliğin dansa
kaldırdığı özlem ve aşk karmaşası.
Bir beyit belki hayatına son veren:
kalemin silik imzasından yoksun o geri dönüşüm kutusuna attığımız
hatıralarımız…
Hücrelerimiz ölüyor.
Aslında hücre hapsindeyiz her
birimiz.
Yürek kazan duygular kazan kaldırıyor
tüm belirteçler imalı ve imansız.
Dikiş tutturamayan hangi varlıktan
çıksak da yola… yolun nereye gittiğinden ziyade neyden muzdarip isek bir de
aşkın doğasında tekerrür eden reddedilmişlik infilak ederken.
Müebbede çarptırılan yorgun ruhlar.
Ruhlardan kasıt varlığın ketum
sessizliği ve göğün mimarı sadece yüce Yaratan.
Haşmetli yürekler, zamansız terk
edişler.
Külyutmaz insan aslında uzak
kılındığı kadar uzaklıkların tek mimarı.
Sevgiden yana coşkuyu yok sayan bir
de nefreti değere bindiren.
Yaralarını tahliye ediyor zaman… açık
ara farkla üstünlük, kaderin telaşlı kulvarında.
Rağbet ediyoruz asılı sancağına
ölümün belki nefsimizi sunuyoruz belki nefsimize yine bir aldatmaca eşliğinde akabinde
kurguladığımız hayalleri kundaklıyor hayaletler.
Şekli şemaili olmayan bir beyanat
belki duvarların küstüğü belki duvarlara dönük yüzü küskünlüğümüzün.
Zabıtlar tutuluyor küçük ellerinde
yüreğin.
Yürekler dokunuyor birbirine göğün
metanetine yakışan bir huzura denk düşen gecenin sehven dokunulmazlığında,
bayat aryalar pazarlayan insan bekçileri.
Çalandan yana dertli.
Çaldırandan yana sorun bitmiyor.
Rehaveti yüklenen bir deyiş
sonlandırıyor umutları.
Tentesinde yorgunluğun ıslah olmamış
hayaller surelere sığınıyor.
Lanetin doğurganlığında, şaibeli bir
hayat yine şifresi çalıntı belki mizacı da hele ki farkındalık yüklenmiş bir
rahmete binaen, insan olmaya layık insanlık bildirgesine geçiş yapan bir
tapınakta aslında aklın mimarı sadece ve sadece evren iken hele ki sahibine
yaklaştığımız her adım sayesinde içimizdeki suskunluğu ve sıkıntıyı söndürüp
susturduğumuz ve de sesini kıstığımız isyanların dumura uğradığı.
Farklı temalar var farklı yangınları
çağrıştıran ve yanılgılar var, küskün bedellerin bir çırpıda ödendiği.
Nedamet var.
Kirli yakasında şehrin istirahat eden
yanılsamalar var bir zehrin enjekte edildiği masum bedenler ve çehresi yorgun
düşler var yalın aksanların korunaklı zihinlerinde yalın ayak geçişler var: bir
düşte bir kâbusa.
Varlık kadar tasalı hiçlik var.
Hiçlik kadar yokluğun nakkaşlığında
ölüm var: azabın tetiğini çeken bir körüklü düş.
Bir bulutun ritmine tutsak cengâver
gölgeler aslında aksıran deyişlerin düztaban varlığına kehanetler sunan.
Deyişleri sulandırırken yağmur.
Yağmuru sonlandırırken lanet.
Laneti giderirken ibadet.
Iskartaya çıkan zamanın aleyhinde bir
teyakkuz ve göğün tentesinde kâbus biteviye kundaklanan ömrün lav ettiği
tutsaklığa bile geçiş veren iblis.
Sonlanmadan önce solalım o zaman.
Solalım ki güneş yeniden kavursun
evreni.
Evren ki cehaletin bekçisi bilinmeze
de kılıf geçiren bir yüklemi ayrıştırırken öznesinden.
Tutanaklara geçsin şiirler ve şairler
acısıyla ölsün ve nemalansın evren ki sonlansın kötülük.
İyi ki şiir var.