Israrcı bir düş’ün kanatsız kelebeğinden
son dileği sadece sevginin uzantısında asılı kalmayı dilemekle bir çiçeğin
solabileceğini kabullenmek.
Açmayı reddeden ve sönmesi an
meselesi bir ışıldak.
Parantezlerin mağdur kıldığı
cümleleri ayıklarken, ayrımcılığın mağdur kıldığı bir geçiş dilleniyor: zabıt
tutan ilham perisinden son isteğim yine künyemdeki harfleri kazıyan kim ise ben’i
ben olmaktan alıkoyan.
Hadiselerin haddi hesabı yok ve
kırılmadı diyeceğim bir kalbim de.
Sonlanan bir terane kiminin yoldaş
kiminin yoldan çıkmış olabileceğini kabullenmek.
Zehir yüklü bir çiçektense aşkın
soluduğu havada bir çiy tanesi olmayı dileyen seyyah yüreğin girizgâhında, bir
düş’e daha endeksleniyorum ve mahmur yüreğin kıvılcımlarından doğan telaşı
sonlandırıp girdiğim her ortamda bir niyaz dillenen: aslında kimselerin
duymadığı yine de kalplerine doğmasını istediğim bir güneş olma temennim tüm olup
biten.
Her satır aralığında göz kırpan
kelimeler var yerleştirmemi bekleyen; ben ise kelimelerin rehberliğinde bir
sunum olmaktansa aşkın kanatlarında bir nokta olma özlemiyle doluyum.
Huda iken tek sırdaşım; kalem iken
ikinci yarım; yarın odaklı yaşıyorum ve tüm eski kepaze hikâyeleri sonlandırmış
olmanın verdiği huzur ile soluklanıyorum pervazında günün ve gün özürlü
tesellilerde ben bir murattan ziyade dolmuş miadı yeniden boşaltmayı dilediğim.
Göğün erdemi aslında yeryüzüne odaklı
bir sıcağı soğukla eşleştirip o hüzün buharında tayyarelerin tekerleklerinde
bir hale olmaya odaklanmak.
Mecazi ne çok ısrar.
Yansız bir kelam kendine muhalif öte
yandan kendinle uzlaşmak adına tüm olup biten.
Yükler ve yükümlülükler.
Metazori fıtratın adabıyla yaşadığım
ve yansıttığım.
Sevmekten geri duramazken alışmamak
adına sevdiklerime hatta ve hatta sevildiklerinden bihaber sırdaş dualarımda
isimlerini zikretmek.
Ayıbı olmayan bir dolunay.
Ayarı olmayan bir fani.
Azat ettiğim dünümde artık nasıl ki
ısrarcı değilsem elem bulutlarında dolan yaşı ve yası atıyorum üstümden.
Mert bir beyanla, küpeştesinde gönlün
zamanla yarışmayı da sonlandırmışken hayatını idame ettirmek adına derin bir teyakkuzda
satır başı olmayı temenni ediyorum.
Hoş bir reverans aşkın müridi iklimde
göz bebeği bellediğim zamansız rahmetin de ellerimde erittiği buz dağları.
Severken ateşle.
Severken soğuk rüzgârın getirdiği
hüzünle…
Sevmekten gayrisi sevgiden karşılık
bulabilmekte en doyurucu kimlik iken yine muhafaza ettiğim insancıl bir düş’ü
düşürmeden dilimden…
Sadece Huda’nın tanıklığında
yazdıklarım ve yaşadıklarım yine su götürmez bir gerçek olması ümidin ve bir o
denli yalnız bırakılmışlığın faturasını kendime yüklerken.
Her fasılda.
Her fasılada.
Her geçişte ve çöküşte.
Her yarımda ve her yarında.
Kayıpların sırrına vakıf…
Aşk denen neşenin hüznüne sırdaş.
Sanrıları elerken kalan tortuda iz
sürdüğüm belki de izimin sürüldüğü bir veryansın.
Şaşalı duyguların tema’sı her
halükarda umudun muhtevasındaki o sarkaç yine gidip gelmelerin evrimi.
Kanatlarından hangisi kopuksa şükür
denen güzelliğin de sırrına nail olduğum ve sabır odaklı ömrün dümenini
kırmadan yaşamak ve yaşatmak ve sırlarına haiz olduğum nice güzellik son
zamanlarda erdiğim belki eridiğim belki de ertelediğim…
Gönül isterdi ki… demelerin meali
iken yine kelimelerin ıslıkladığı telaşlı yüreğimde biriken heyecanı boca etmek
ansızın…