Siz hiç usandınız mı gecelerden?
Uyku kovalarken bedeni direndiniz mi sabahlara kadar?
Ağzınızda acı bir tat,
Kül tablasının dağınıklığına yenildiniz mi?
Gecenin bilmem hangi vakti
Takıldınız mı hiç,
Duvardaki dökük bir ayrıntıya?
Hıçkırıklara boğulup ağlamak istediniz mi sonra?
Kim bilir ne geldi aklınıza…

Zaman dursun istediniz mi?
Kavganız bitsin, iç sesiniz sussun,
Giden geri gelsin…
O an kapı çalınsın mesela;
Bir gelincik bırakılsın,
Kenarı altın yaldızlı kahve fincanınızın yanına…
Silik simalarda gönül gözünüz dinlensin istediniz mi sonra?
Belki saçınız okşanacaktı usulca, belki ruhunuz sevilecekti
Çıkarsız, sorgusuzca…

Gülümsediniz mi sonra, hayallerinizin sınırsızlığına?
Bir an ferahlatıp içinizi,
Küskün kalemi aldınız mı elinize?

Binlerce kez bir şiire başlayıp,
Yüz binlerce çizik attınız mı duygularınızın karasına?
Hiçbir yaşamı oturtamadığınız oldu mu mesela?
Beyaz sayfa size yalvarırken,
İki üç darbeyle kullanılmış bıraktınız mı onu?
Hayal kırıklığı duygusuyla,
Kendinize kızdınız mı defalarca?
Kim bilir kaç kişiyi farkında olmadan incitmiştiniz…
Oturup tek tek düşündünüz mü bunları?
Bir bir arayıp hatanızı haykırmak istediniz mi?
Sonra bir küfür savurup dumanların arasına,
Sorguladınız mı uğradığınız haksızlıkları?
Kim bilir kaç kere canınızı yakmışlardı…

Siz hiç kar yağarken ölmek istediniz mi mesele?
Parmaklarınızın hissizliğini boş verip,
Paramparça etmek istediniz mi don tutmuş yüreğinizi?
Çekip almak istediniz mi o an beyninize üşüşen bilinmezleri?
İşte o an yeniden doğmak istediniz mi?
Düşünsenize,
Anneniz ve siz, yeniden başlasaydınız hayata
Yeniden bağlansaydınız bir kordonla saflığa…

Ah keşke diye iç çektiğiniz de,
Acı bir tebessüm yerleşti mi yüzünüze?
Tercih edilenin keşkesi olmaz diyip,
Güçlendiniz mi tekrar?

Kardelen olmak istediniz mi mesela?
Güneşi gördüğünüz an, yırtmak kabuğunuzu…
Ya da bir papatya olmak,
Hiç koparılmadan büyümek,
Bir ağacın iki kökü arasında…

Yüzünüz asıldı mı sonra?
Karamsar sevdalar sardı mı yine size?
Susuz kaldınız mı hiç, kuruyup gittiniz mi, bittiniz mi mesela?

Gün doğumunda hareketlenirken hayat,
Taşıyamaz oldunuz mu artık bedeninizi?

Sorularınıza şöyle bir bakıp,
Bütün işaretleri kaldırmak istediniz mi?
Anlamlı anlamsız ne var ne yoksa
Kavgalarınızı olmazlarınıza,
Umutsuzlukları gözyaşlarınızı silen mendile yükleyip
Uykuya teslim ettiniz mi kendinizi?

Uyandınız da belki yeni bir siz olmayacaktınız ama
Gülümseyecektiniz umuda…

İşte dediniz mi o an;
Bir tebessüm yeter hayata…

/Bir gün seni de anarlar gelincik…

Bir anka masalısın sen
Hançerlemeyi de bilirsin gönlünü
Yeniden doğurmasını da…
Ölmesini de bilirsin icabında
Küllerinden yeni bir sen yaratmasını da…

Unutma bir gün seni de severler gelincik
Baharlar, yazlar, kışlar boyunca…/


*****

11 Şubat 2010
( Bir Gece Masalı Anka başlıklı yazı asli-kaya tarafından 12.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.