Sezai Karakoç’un Yazılarında Şiir-Şair İkilemi

“İslamın Şiir Anıtlarından” Karakoç’un İslâm Şairleri’nden bazı şiirleri tercüme ettiği Diriliş Ekolü’nün Şiir Cephesi’nin beslendiği kaynaklara dikkat çeken bir eseri. “Birkaç Söz” başlıklı makalede yer alan açıklamaları:

“Bu ülkede her anlamda kıyıldığı gibi şiire de kıyılmıştır. Geçmişle ilgi kesilmiş, dünyanın en basit taklitçi şairleri büyük şair diye ilan edilmiş, bunların sonucu olarak da şiire karşı büyük bir ilgisizlik doğmuştur. Bir toplumun kalbini tazeleyen başlıca ruhî gıdalardan biri olan şiir böyle bir ……..uğratılınca, toplumun ölü hale gelmesi, bu açıdan da uygarlığımızın düşmanları tarafından gerçekleştirilmiş oldu.”(Sh. 9)

Şiire önem verilmeyişin sebeplerini sorgular, Şair. Bu karamsarlık, Karakoç’a göre geçicidir. Çünkü Şair, bunun cevabının er geç verileceğini, hesabının görüleceğini belirtir:

”Tekniği amacına uyduran yeni bir şiir gelecektir. Yeni yöntemlerle gelecektir geleceğin şairi. Gelecektir ve toplumu yeniden kendine döndürecektir.”

Şair’in toplumu değiştirme gücünü ima ederek, “Bu çalışmalarımız buraya varmak içindir.” Biçiminde kesin bir yargıya, hükme varır:

”Umutsuzluğun en belirdiği yerde umut belirir. Sınır aşıldığında tersine dönüşülür. İnsanlık komedyası sona erer ve perde yeniden açılır. Hakikat yeniden sahneye koyar kendini.”(Çağ ve İlham –III Sh. 10)

Sezai Karakoç, “Bu ülkede her anlama kıyıldığı gibi şiire de kıyılmıştır.” diyerek kıyılan anlamlara yüklediği mesajı şu şekilde açıklığa kavuşturur:

” İslâm bugün, Batı Medeniyet ve Kültürünün insanlığı büsbütün yok etmememsi için direniyor. Bu direnişi dile getiren güçlü romancı, şair ve düşünürlerimiz yok. Batılı kadar habbeyi kubbe yapamadığımız için ne medeniyet ve kültürümüzün yüceliğini tam anlatabiliyor, ne de şerefli direnişimizin destanını yazabiliyoruz.”(Sur Sh.30)
Dirilişi gerçekleştirme anlamında yaşadığı ülkenin yüklenmesi gereken sorumluluğu yerine getiremediğini ve bunda şairlerle edebiyatçıların ihmali olduğunu vurgulayan Karakoç, sanat ve sanatçı arasındaki ilişkinin yeterince sorgulanmadığını bilmektedir.
Diriliş ismini sembol olarak seçen ve böyle bir eksende fikrî mücadelesini veren Yazar, kalemini her alanda eser vermekle mükellef tutar. O, inandığı davanın sadık savunucusudur. Ne olursa olsun Diriliş ile düşüncelerini açıklar, düzyazılarında bunu dile getirir, şiirlerinde bunu şairane tarzda ifade eder.
Edebiyat Yazıları’nda Şairi “Sanat Adamı “biçiminde isimlendirir. Edebiyat Yazıları’nda ”Şair de bir sanat adamı, has bir sanat adamı olarak duygularını, izlenimlerini, anılarını, umutlarını, öfkesini, sevincini, sevgisini, acısını, duyarlığını kimi kez bir kazma, kimi kez bir çekiç gibi ve daha nice araçlar gibi kullanarak, dilden kullanılabilir kütleler koparır, onda soyutlamalar yaparak, kelimeleri bazen tüm bağlarından sıyırarak, bazen tüm bağlantılarını bir noktada yoğunlaştırarak, bazen da en ihmal edilmiş ya da unutulmuş bir bağıntısını kabartmalaştırarak ve sonunda önüne serilmiş bu sırat köprüsü sarhoşu unsurlar bütününe ruhundan diriliş soluğunu üfleyerek, eserini ortaya kor.” diyen Karakoç, “Bütün bu işlemleri bir sıra dahilinde yapabileceği gibi, düzen sıra ve anahtarı kendinde olmak üzere, bütün sıraları altüst ederek de yapabilir. Uzun bir sürede de birdenbire de doğabilir, eser onun ruhunda ve kalbinde.” (sh 18-19)
Sanatçıyı şöyle tanımlar:” Sanatçı, adeta, bilemediğimiz bir dünyadan, bir kaza sonucu, dünyamıza düşmüş bir yaratıktır.”(sh. 20) Bu orijinal bir tanımlamadır. Bu tanımlamada sanatçının farklılıkları da ön plândadır.
Sanatçının olaylara ve durumlara bakış açısı oldukça farklıdır. Sanatçının duyarlılığı, elbette sıradan duyarlılık değildir:”Bazılarının sandığı ya da iddia ettiği gibi, o, yabancılaşmamış, yabancılaştırılmamıştır. Düpedüz yabancıdır, o. Yabancı gelmiştir ve yabancıdır. Ona düşen, bu yabancılığı ortadan kaldırmak, şu dünyaya alışmaktır. Dünyayı tanımalıdır, ilkin. Ona seslenmeli, dost olduğunu söylemelidir. Onun gönlünü kazanmalıdır. “(sh 20)
Sanatçıya yaklaşımı farklıdır. Sanatçının gözlem yapması değişiktir: “O, bir yorum dehası, bir açıklama furyasıdır. Anlatacak, anlatacak, bin ayrıntıyla görüşe aldanmamalarını dünya yurttaşlarına söyleyecektir.”(sh 21) Bu yorum, Şairi” Sanat, kaçsa da inkar etse de ‘Tanrıya doğru’dur hep” fikrine götürür.(sh 23)
Sezai Karakoç, sanatçıda ilahî duyumlar olduğunu kabul eder. Çünkü sanatçı, “Peygamberler de gelmişlerdir; ama onlar ‘dosdoğru’ gelmişlerdir. ‘Gönderilmişler’dir. Gelmenin, gönderilmenin bilincindedirler. Oysa, sanatçı, çoğu kez geldiğini bile bilmez. Ya da çok sonraları onun farkına varır. Bazen da ta gidinceye kadar bu ‘geliş’ten haberli olmaz.”(sh 21)
Şair’i inancından dolayı metafizikle fazla ilgilenir bulanlara adeta verilen cevap:”Şairler, hiçbir çağda, metafiziğe yabancı, fizikötesinden vareste olmadılar. Onda müstağni kalamazlar, ne yapsalar…”(sh 26)
Karakoç’un İslamın Dirilişi adlı eserinde şehirlere seslenişi vardır:” Ey Dicle, Ey Bağdat, Ey Şam, Ey Fırat, Ey İstanbul, Ey Diyarbakır, Ey Nil, Ey Mısır, Ey aydınlık şehir Medine nerde senin kelimeleriyle, ürpertili sesleriyle, insanlığı, bal rengi bir insanüstüler bölgesine, ilhamın yüce dünyasına çeken şairlerin?”(sh 52)
Karakoç’un düzyazılarındaki gezintide şiir ve şair hakkındaki düşünceleri netleşmiştir, sanırım. Şair, daima inanç, kültür ve medeniyet üçgeninde şiiri ve şairi aramanın gerekliliğini ifade eder. Kendi köklerine yabancı olmanın, şairine ve şiirine bir şey kazandırmayacağı ortadadır. Bu sebeple sanatçının misyonunun önemli olduğunu vurgular ve sanatçıyı görevlendirilmiş insan olarak tahayyül eder, kişi farkında olmaksızın. Karakoç’un düzyazılarında alıntıları çoğaltmanın ne gereği vardır? Zaten, şaire ve şiire yüklediği anlam, yeterince açık değil midir?

( Sezai Karakoç Dosyası3 başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 20.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.