1 Konuşturamadığım Kalabalıklar




En zor kaçışlarımda öldüremedim gitti. Yavan kaçamaklarımda hep aynı türküyü tutturdum. Yanık kozalarım uyduruk masallarımı dinlemekten bıktı. Geceye üşenen deli kanım, yalnızca güneşin esiri oldu. Ardımda on dokuz bıçak, hepsini ayrı yokuşlara sapladım. Koyu düşlerde mavinin tiryakisi olmak isterken, yeşile esir oldum. Ezikliğimi öldüremedim gitti…

Ben rolümü, yumuk gözlerimi açmadan önce aldım. Bu senaryoyu kendime bir türlü yakıştıramadım. Aslında karaladığım her boş kağıtta, defterlerimin kenarlarında söyleyemediklerim saklıydı. Herkese sustum, kendime küstüm.

Yaşlı yüreğinde, yorgun hatıraları saklayan bir babam vardı. Benim babam çok yaşlı değildi ki! Herkes bir noktaya dalarken ben anneme bakardım. Yavrularını gözünden sakındığı her halinden belliydi. Ama nüfus kağıdıma göre annem yıllar önce ölmüştü. Adını yalnızca futbol maçlarında duyduğum, futbolcuların resimlerinden kurduğum bir takımım vardı. O takımın parlayan yıldızı abimdi. Gökten düşen üç elmadan eksiksiz, her biri kendi dünyalarının hükümdarı üç tane sultanım vardı. Bunda da bir eksiklik var. Benim ne abim ne de ablam; nüfus kayıtlarında hiç kardeşim yoktu ki!

Mavi ya da kırmızı… İşte o gün, nüfus cüzdanlarının yalan söyleyebileceğini anladım. Aslında dayın olan kişinin baban olarak görünebileceğini, vefat eden halanın annen olarak kayıtlara işlenebileceğini öğrendim. Daha altı yaşında kime sözünü geçirebilirdin? Kim dinlerdi öz yuvanda, annenin kızlık soyadıyla ömrünü tüketmek istemediğini? On dokuz yıl boyunca aileme ait olmayan bir soyadıyla kendimi tanıttım. Maddi getirisini düşünenlerin aksine, ben manevi götürüsünü hesaba kattım.

Boşuna dillere dolanmamış o şarkı…’’ Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım?’’ Ben daha dün gece, ilkokul hocamın bana verdiği değerin gürültüsüyle uykuya dalmıştım. Şimdi her sabah üçüncü şahsa verdiğim gereğinden fazla kıymetin pişmanlığıyla uyanıyorum. Oysa hayat gerçekleri öğrenmeden önce ne güzel bir türküydü. Kravatımdan kurtulana dek tüm öğretmenlerime bana saçma gelen o acıklı hikayemi anlattım. Tanımsız bir kümenin elemanı olmaktan sıkıldım.

‘’Maymun gözünü açtı!’’ Köstebek bile yaptığı işten sıkılınca, kendini ele verir. Ben silahı elime aldım. Dolduruşa gelmeden, engel teşkil eden firari düşmanlarımı öldüreceğim. Gereksiz düşünceler, yersiz korkular, biriktirdiğim nefret;hepsini bu gece sileceğim.

Siz anne ya da baba olursanız en yakınınızda olsa, kanınızdan olanı evlatlık vermeye kalkmayın. İnsan aynı çatı altında bugünlere kadar yaşasa da, soyadını taşımadığı için ailesine biraz kırgın olabiliyor. En kötüsü de, onları üzmemek adına bunu belirtmekten kaçınıyor. Bu gerçeği dillendirmekten korktukça da suskunluğun büyüsüne kapılıyor. Sonra soyadı gibi uysal zannediliyor. Yanılmayın…


‘’ Ömrünüzü talan edecek olan yıldırımlar,

sessiz bir gökyüzünün ardında ineceği vakti bekler…’’



( Koca bir ömür Ferik yerine Uysal soyadıyla noktalanabilir mi? )

01:53

Balıkesir

Kml Frk
( Konuşturamadığım Kalabalıklar başlıklı yazı Toprak tarafından 3.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.