1
Bir düşü öğütlüyor sessizlik belki de
buğrasında kaybolduğum yalnızlık kulağıma küpe oluyor derken tıkanıyor
kulaklarım ve devasa çatırtılarda çöküyor ayağımın altındaki zemin.
Bir mendirekse kaybolmanın rüştü.
Bir soyut resimse yüreğimdeki çığlık.
Bir soru ekine gebeyse gece ve
sessizlik.
İç bükey bir aynaya yerleşebilirim de
hani ve yerleşkemi sabitleyip bu sefer göğün en tepesine konuşlanırım gel gör
ki yalnızlık benim kadim zaferim iken kocaman bir buluta nasıl hükmeder küçücük
yüreğim?
Öfkemi uyuttum bu gün çünkü içime
yağan yağmurdu sessiz acılarımın tutuklu nutku sonra da devirdim pencerenin
yanındaki saksıyı ve yer gök toprak oldu yine de üzerimdeki ölü toprağından
azat edemedim yüreğimi.
Kuruyan toprak gibi ellerimle
kazdığım mezarım.
Unutulmuş bir suret gibi belki de
üstüme sinen koku.
Aşk gibi yanılgıların baş şehri iken.
Şüheda mazim gibi ölümü esefle
iteklerken.
Mecburi istikametteyim ve kuralcı ve
disiplinli benliğimle bedenime zulmediyorum bazen aralıksız pedal çevirdiğim
kondisyon bisikletim bazen aralıksız konuşup da hararetle bir çıkış noktası
aradığım o dik yokuş ve verdiğim her molada içimi didiklediğim; rest çektiğim
her sıkıntıda nemalanan iç sesim elbet dış sesle kapışan ve renk vermese de
yüreğimin pembeleşen yanaklarım.
Aşkın bir ritim bozukluğu olduğuna
inandığım.
Su damlatan sebilde saklı iken yüz
ölçümü yüreğimin neminde saklı gözyaşım.
Sükûnet benzeri bir mizansen
bellediğim rüyalarım gel gör ki kapıştığım nice alt ben ve ben-merkezcil olmayı
mizaç edinmiş gölgeler nihayetinde bir başıma kalmışlığım.
Her günü adak bildiğim ve her yürekte
bata çıka cebelleştiğim bir fırtına elbet rest çektiğim ön sezilerimden de asla
kurtulamadığım ve arınmanın bedeli iken acılar ve ederi olmayan nice yüküm ve
lahzada saklı mevzu bahis sorular gel gör ki şıkları asla yüzümde şık durmayan
devasa labirent ve köklerimle sarıldığım inanç ve matem ve devre arasında ter
atıp yeniden sahaya döndüğüm yürek kıblem.
Zoraki de olsa yaşamanın meali ve
ırkı olmayan acılarla töhmet altında kaldığım ve eksiğim noksanım olmasa suçlu
ya da hatalı atfedilen bir mizaç elbet şiarı mükemmeliyetçi niyazı da bitimsiz
neşriyatı ise dünde kaykılan günü birlik acıları da şerh düştü mü tükenen vadem
belki de hayata gitgide borçlandığım nihayetinde haczedilecek yüreğime de verip
veriştirdiğim.
Gönlümün künyesinde bir seyyah rüzgâr
ki sürüklenen bir minvalde rüzgâr olmaktan men edilmiş.
Aşkın furyasında bir derdest hece ki
maneviyatın dokusunda bütünleşmiş kâinatla.
Anlatmaya mecalim yetmezken
anlaşılmak adına verdiğim canhıraş mücadele ve işte saçıma konan her heceye
ayrı ayrı atıfta bulunup aynı olmaya meylediyorum seneler evvelki çocuk yanımla
depreşen yenilgilerime de yeniden şerh düşüyorum.
Katıksız yenik düştüğüm ve
yargılanmaktan ötesi bir kör döğüşü iken ne de olsa yazmaya meylettiğim her
satırdır benim kurtarıcım tıpkı Mevla’mın eşliğinde güttüğüm yorgun ruhum ve
hayatın mealine denk düşen duygularla hemhal bir içimlik bir şiirin bile merhem
olduğu kapanmaz yaralarım ve yarıladığım yol ve yamaladığım kadar da yankısı duyulmayan
iç sesimin aslında bir fısıltıya denk düştüğü ömrü hayatımda hala son noktayı
da koyamamışken elbet beklemeye de değecektir bu arayışım ve sonlanmayan
acılarım ta ki…