KEŞKÜLPESENT

A benim nar-ı cehennemim, atık-ı mabad çehreni niye asarsın, altı üstü nezle olmuşsun.
Senin çün sivilce patlağı gibi derbeder olduğumu görmez misin.
Dökümhane cürüfu sürmeli gözlerini süzme öyle inci gibi, Kirpiklerin birbirine yapışacak tay yüzlüm.
Seni üzgün görmeye dayanamam bilirsin
Gözyaşların yanaklarını ıslatır ya hani, haliçe karışmış kurbağalıdere gibi.
Yakamozlar oluşturup katman katman allıkların arasından, hani kendine açtığı arklardan süzülür sanki dudak kenarlarında delta oluşturarak.
Karışır ya hani bir içeri bir dışarı gidip gelen  burun İfrazat-ı muhtereminize. 
Beni nasıl endişelendirir sultanım.
Düşecek diye ödüm kopar.
Neyse ki  gökgürültüsünü kıskandıracak homurtularla hızla menbaına geri çekersin de rahatlarım.
Nasıl bir pınardır ki öyle nahpeykerim, sinüslerinden kosinüslerinden taşar da genizlerinden aşağı şelale gibi süzülür.
Hapşırıp da, aksırıp da Güneş ışığında  onyüz milyonlarca  minik baloncuğa dönüşür.
Göklere saçılıp, kar küresinden fırlamışçasına yüzüme yüzüme  çökmesini esirgemezsin  değil mi maldudaklım.
Hem o yanlışlıkla dudağına sürdüğün rimeline yazık. Rujunu maske üzerinden sürsen yetmiyor muydu?
Zaten iç dudaklarına da bulaşsın diye hani tavuk makatı gibi yaparsın ya dudaklarını.
Bütün dişlerin nasıl ebruya dönüşürdü
Kıyamazdım öpmeye.
Püskürt gitsin yani datlum.
Ben sana böyle kıyamazken, sen billur bakışlarını esirgersin sol gözünün benden.
Sağ gözün ağyara işmar ederken.
Senden başkasını nasıl görsün gözüm, üstelik bütün görme alanımı kaplarken endamın.

Bilirsin ben biraz keşkülpesentim.
Zor severim, ama tatlı severim.
Ama seni ilk gördüğümde kanım kaynamıştı. Tavukgöğsün, dilber dudağın, arap saçların, aval aval bakışlarıma duçar olmuştu salyalı hani.
Kaval sesine seğirten küçükbaşlar gibi peşine takılmıştım.
Herkes sende vucut bulan rafine zevklerimi takdir ederken mi kabarmıştı koltukların, yoksa altındaki merinosları kıskandıracak fazlalıklardan mı bilemiyorum.
Gerçi belediye otobüsünde en üst tutmaktan tutunmak için kolunu iyice havaya kaldırdığında
da, hikayeni okuduydum. Hani kapağını açtığında ortasından  üç boyutlu agaçlar   kuşlar
koyunlar fırlayan çocuk hikayeleri gibi.
İyi ki seni sevdim yumoşum.
Kirli sakallarımı bir tek sen sevdin çünkü. Belki ponza taşı olarak 
kullanmanın da etkisi vardı ama yine de gururumu okşardı bu yakın alakan.
Eve gelir gelmez ayakkabılarımı cifler, çorabımın lastiğinden çekerek içeri
 Eau de Toiletteni boşaltırdın. Sehpaya uzatıp TV seyrederken hoş koksun diye.
Lahmacun üzeri kremşanti  gibi buruk bir his bırakırdı bende ama benim için yaptığın özel
hizmetti neticede.
Titiz kelemim benim. Aslına bakarsan.... 

Ama sen beni dinlemiyor musun Cenıfır Löpetim?
Nicedir yazıyorum sende tık yok.
Biraz ben kalemi sabit tutayım, sen oynaş masayla kalem arasında.
Tembelliğe alıştın iyice.
Daha da yazmıyorum işte..

( Keşkülpesent başlıklı yazı Gökdeniz tarafından 11.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.