1
Hangi düş’ün ve düşüncenin esiriyim
ki elbet esaretine girdiğim ilk günden beri de hasıl olan çok şey var çok insan
yüklendiğim bir o kadar kendimi onların nezdinde yük bildiğim ve yüz sürdüğüm…
Yüzüm var mı, sahi?
Olmaz mı?
Yüzümü kızartacak bir şey de yapmıyorum
hem kendimi bildim bileli elbet aşkla iştigal olmuş bir ömür yüzünüzün
kızarmasına sebebiyet vermezken yine de utanıyorum ilk günden beri ‘’aşk’
’kelimesini telaffuz etmekten lakin benim içine düştüğüm o kadar çok aşk oldu
ki olmakta da elbet olacak da ne de olsa olmazın oluru şerh düştüğüm…
İmtina ettiğim çok şey var üstelik
misal mi…
Ulur orta görünmekten asla haz
etmedim ya da yaşıtlarım gibi bir hayat idame etmedim sadece sevgiyi soludum
büyürken ve yaşarken ve aşk ile olan ilk tanışıklığım ki asla yanlış anlamayın
çünkü rahmetli Zeki Müren’i dinlemeye doyamazken dört ve de beş yaşlarında
şarkıda sürekli yinelenen o nakarat:
‘’Aşk’tan da üstün.’’
Bilindik bir sözcük değil miydi de
utana sıkıla merak etmiştim anlamını ve koşa koşa gitmiştim annemin yanına
anlamını öğrenmek için…
Devamı var elbet ama artık önemi de
yok çünkü aşk’ı bana öğreten Yaratan oldu üstelik bunu içime bir tohum olarak
düşüren de ve ben defalarca âşık oldum…
İlk aşkım babaannem.
Sonra sınıf öğretmenim dünya tatlısı
huysuz kadın.
Devamı geldi elbet ve aşktı aşkı
doğuran üstelik içimde saklı bir yanardağ aralıksız lav püskürten ama benim
dilim hep lal idi ve bir kere bile telaffuz edemedim birilerine aşık olduğumu
kendime dahi ama bilen biri vardı ilk günden beri ve ben aralıksız O’na yürüyor
ve kucaklıyordum çocuk aklımla.
Ya, şimdi?
Devamı gelmez mi üstelik insan yaşama
sevincini zaman zaman kaybetse bile bitmeyen bir coşku sevmeye ve sevilmeye
dair gerçi talepkar da olmadım asla ve ben aslında kâinatı karşılıksız sevdim
adına ister aşk deyin ister tutku hatta dilerseniz hastalıklı bir duygu olarak
addedin ama aşk hep benim için vazgeçilmez oldu ve ben hemcinslerimden hep da
farklı oldum hatta insanlardan da çok farklı gerçi bana yansıyan hep acıydı ama
ve de yansıtılan ve nefret duygusu ile de yolum asla kesişmedi.
Gerçi çok sevdiğim insanlar gün geldi
beni yok saydı; hor gördü ve nefret dahi edebildi ama…
Gayesiz yaşamadım da hayatı hep
hayallerimdi peşinde koştuğum ve umut teknem ki mesleğime hatta mesleklerime
aşık oldum hatta iştigal olduğum işim neyse…
Yeri geldi bankada çalıştığım yıllar
dosyalara âşık oldum. Akla zarar, değil mi? Altı üstü kambiyo servisinde
çalışan bir dış ticaret uzmanıyım ve ithalat ve ihracat işlemlerine hayranlık
duyuyorum ki bilgiye âşık olduğumu da itiraf etmeliyim ve bilgili insanlara da
hep hayranlık duymuşumdur.
Mesaim bitse bile geç saatlere kadar
içine gömüldüğüm devasa dosya kayıtları ve mesleğime duyduğum aşkla yaşarken ve
gözümü de kariyer basamaklarına dikmişken…
Elbet o merdivenlerden paldır küldür
düştüm üstelik ayağıma çelme takan sevdiğim ve sırdaş bildiğim iş
arkadaşlarımdı.
Defalarca denedim de başka ortamlara
girip çıkmayı ve çorap söküğü gibi iş değiştirdim yetmedi yeni meslekler
edindim yeniden arayışa girdim.
Kısır döngü addedilebilir ama bu
benim kaderimdi çünkü bir şeylere ve birilerine inanıp güvenmeyi seçmiştim bir
kez kendimi bildim bileli.
Okuluna âşıktım ve sınıf
arkadaşlarıma gerçi ihanetlerine uğradığımı seneler sonra en yakın arkadaşım
itiraf etti ama bunu bile görmezden gelmeyi başarmıştım sonuçta beraber güzel
zamanlar paylaşmıştık ta ki o en sevdiğim dostumun da bana vurduğu darbeyle bu
sefer tamamen hayattan elimi eteğimi çektiğim gün gelip de kapıma dayanana
kadar.
Dayanacağım kadar dayanmıştım bu
hayata üstelik hayata da âşıktım ve bir anda her şeyi sonlandırmayı diledim ama
baskın gelen Allah sevgim ve inancım da ve ben ölümün kıyısından dönmüştüm o
gün ki ölümü ta içimde yanı başımda hissettiğim hayatımın en berbat günüydü ve
yalnızdım ve telefonla ulaşabileceğim en yakın dostum değil bana destek olmak
telefonu bile tüm gece boyu açmamışken…
Devingen haletiruhiyem artık adını
siz koyun.
Ama sevgiyle beslenen ruhumda açan
nifak tohumları elbet hayatla arama nifak sokan insanlar.
Aşık olmam gereken tek kişi belki de
içimde saklı o çocukken ve ben bir ömür o çocuğu yok saymışken..
Sebepsiz ve amaçsız yaşadığım saçma
yıllar ve ben sadece kendime muhaliftim sadece kendime öfkeli ne de olsa her
şeyi yarım bırakmış bir enkazdım suçu ise hayata ve insanlara duyduğum inanç ve
sevginin ve güvenin ters teptiği.
Neresinden baksanız on yılı bulur
amaçsız yaşadığım zaman süreci ve hayata ve sevgiye sadık bir insanın had
safhadaki yalnızlığı ve inzivaya kapandığım bir süreç ki yazmaya başladığım ilk
gün kendime âşık olacak müthiş bir mefhum bulmuştum ansızın ve beni zora
sokacak ve beni hayli uğraştıracak ama nihayetinde yeni keşiflere zemin
hazırlayan…
Saçma addedilebilir ama insanüstü bir
sevgiyi kıblemde saklı tutmak hep hâsıl olan çocuk aklımla bile üstelik yalnız
bir çocukken sahip olduğum hayali oyun arkadaşlarım üstelik yüzlerce çocuğu
olan bir kadın iken benim en sevdiğim hayali arkadaşım…
Elbet öğretmenlik yaptığım yıllar
öğrencilerimi inanılmaz sevdiğim ve bağrıma bastığım bir o kadar da onlardı
beni bağrına basan ve ağrıma dahi gitmemişti para kazanmamak ki bol sıfırlı
maaşımı reddetmiş ve Çalıkuşu gibi düşmüştüm yollara ki verdiğim emek helal
olsun ne de olsa ücretli ve de gönüllü öğretmen olarak sayısız devlet okulunu
evim gibi benimsemişken ve de yüreğimle beynimle onlara verimli olmak adına
canhıraş mücadele vermişken.
Aşk çok soyut bir duygu ve günümüz
insanı bunu öylesine somut hale getirmişken kolay olduğunu düşünmüyorum hani
aşk dolu bir yürekle birilerini ya da bir şeyleri kucaklamanın ki kilit noktası
ne yazık ki menfaat ve ego tatmini günümüzde yitirilen değerler ve irtifa
kaybeden insan ilişkilerinde sahiden de kimler gerçek anlamda aşkı duyumsuyor
ve telaffuz edebilmekte?
Elbet alt kümeleri olan bir duygu:
İnsanlara duyduğunuz sevgi ve güven
ve inanç kategorize edebildiğiniz kadar hatta daha da fazlası.
Seyyah yüreğimle gezinirken tavaf
ederken evreni bulduğum en gerçek ve en müthiş aşk elbet İlahi Aşkın
mevcudiyetinde nihayetinde kendimle kurduğum olumlu iletişim ki bir ömür
aldığım darbeler ve yaşadığım sıkıntılar ve çaresizlikten dolayı kendimi
suçlamayı m/eziyet bildim elbet kim varsa yakınımda uzağımda asla memnun
edemediğim ve sevdiğim kim varsa beklentilerini asla karşılayamadığım.
Bir beyaz yakalı olarak.
Bir evlat olarak.
Bir arkadaş.
Bir komşu.
Aklınıza ne gelirse hele ki yüzüme
asla takmadığım maskeler ve ben kolaylıkla insanları benimseyip içime
açabilirken..
Devamında aldığım sayısız darbe
sayısız sıkıntı ve dedikodu ve hakaret olarak payıma düşen ki arkadaş canlısı
ve insan seven biri olarak karşımdakini hem kendim olarak bilip inanmışken.
Kırgın olduğum bir gerçek bazen
kızdığım da olmuyor değil hani gelin görün ki bu, bir devinim ve arayış ve
nihayetinde vakıf olduğum ve keşfettiğim çok şey oldu en başta kendimle
ilintili her şeyi masaya yatırıp derin analizler yapıp da ulaştığım nihayet
elbet İlahi Aşkın git gide büyüdüğü bir yangın ki yanmaların en muhteşemi
üstelik buna vesile olan kalemimle verdiğim mücadelede başıma gelenlerin de
haddi hesabı yok iken artık samimi bir diyalog geliştirdim hem Rabbimle aramda
hem de kendimle ve uzun lafın kısası öncesine edebiyata âşık oldum şimdi de
büyüyen bir ateşle Rabbime koştuğumu biliyorum.
Ve içimdeki yetim çocuk hala
gülümseyebilen hala çok sevebilen hala güven duygusunu yitirmeyen…
Kim bilir başıma daha neler gelecek
ama ben böyle mutluyum: yazarken ve severken ve bunda sizler o kadar çok pay
sahibisiniz ki üstelik ben sizleri izin almadan ve görmeden sevip hissederken
ve duyumsandığımı bilmek zaten başlı başına huzura vesile ve mutluluk veren ve
ben geri dönüşü olmayan bir yoldayım…
Ben böyle mutluyum gerçi hüzün de pek
sırnaşık iken bir ömür boyu ama hüznümü dile getirip sizlerle paylaşmak bana
iyi gelen…
Sizi seviyorum.