Acının kompetanıyım bayım ve sefil
bir kelebeğim, gecenin meşrebinde kovulmuş bir lehçe iken leylim her hecede süt
kuzusudur içimdeki iklimin nöbetçisi ve asla da sevmem sıcağı.
Soğuk havaların tanrıçasıyım, bayım
ve sağım solum akla zarar bir kurtçuğum içimde kemirdiğim dışımda semirdiğim.
Her renge müptelayım bayım en çok
elimin kirine sevdalı ki alnımın akında yazılıdır yazgım.
Bir keşifsem çıktığım.
Bir kâşifsem yolu yarıladığım.
Bir katsam yürekte saklı ve
ütülediğim ruhum, bayım üşenmeden sevip buruştuğum daha da çok acıyla
buluştuğum en çok zemherilerde açtığım en az yazın sıcağında kutba kucak
açtığım.
Ekvatoruyum içimdeki dünyanın.
Dünyanın da özetidir yazdıklarım…
Bir dünyayım bir de dünyaya sevdalı.
Her karamel rengi düşü içerim ve
üstlenirim aslında besili acılarda açarım name name.
Kimi zaman kindardır eşrafım.
Aşka kanat açıp selamladığım…
Selamın da yoktur dönüşü yoktur da bu
yolun dönüşü ve rötuşu.
Kıvamını da tutturamam ruhun ve
yoğurdun ve kesilen sütte saklı bir tadım akla zarar bir kantarım ölçer de
ölçerim ruhları ve devasa kehanetler sunarım zaman zaman içimdeki sefile ve
sakil olmayan düşlerimle perde çekerim gerçeklere…
Ah, bayım, perdelidir kimi insan gözü
ve yüreği.
Bense okurum için için yanarım da
yakarım bilip bilmeden en çok da sönerim saman alevi gibi ve sevdim mi çok
severim, bayım.
Hüviyetimde saklıdır ruhum ve ruhumda
kat izi ömrün ve ömür dediğin iki ezan arası okunur ve sonlanır o yüzden de
sonsuzluktur ikbalim ve tek dileğim dokunmak en tepeye.
‘’Kaçmaya çalıştım. Olmadı.
Bu nedenle çiçekli şiirler yazmayı
Ruhum açısından faydalı buluyorum
Ama siz çiçekli şiirler yazmama
kızıyorsunuz bayım.
Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında
saklanıyorum.’’(Didem Madak)
Hüznüm bir redifse.
Gıyabında tutulduğum aşka şapka
çıkaran bir hüzün dilekçesi gibi.
Kaykıldığım eksenden firar edeceğim
sonunda.
Ve fedaisi olduğum sevginin feveran
ettiği bir şiirde yeniden doğacağım defalarca.
Bu yüzden aşktır makbulüm ve
hasrettir tutanağım ve hicreti yüreğin elbet saf tuttuğum masumiyetin
kırsalında açar solar çiçeklerim ve çiçekli şiirlerim, bayım.
Müptelası olduğum hüznün en girift
hecesiyim bazen aşk bazen gül mahiyetinde yanar sönerim ve yakamadığım bir
ateşte yeniden dolarım hüzünle akabinde rengim solar ve uçarım göğe elbet
sığamadığım kadar yere göğe sığarım ufacık bir yüreğe ve sığdırırım da koca
kainatı ve esefle kimse beni yerden yere vuran inadına tutuşurum inadına
tutuşur etekleri yalnızlığın ve iman gücümde saklıdır bekam ve satırlarım…
Ah, bayım…
Belki de bayılmadığımdır yazmaya
düşkünlüğümde uçmanın pervasızlığı ile yazmaya durduğum bir fermanın da ilk
hecesidir aşk, bayım.
Hüznümse şerh düştüğüm.
Ve de aşk kürediğim.
Ilıman iklimlerde yüzdüğüm deryaların
en ulaşılmaz dalgası iken aşk dağıttığım kadar ömrümü pervasızca yazar ve
severim ben.
‘’Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir
misiniz?
Bir gül bir güle derdi de görse…
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor
bayım…’’(Didem Madak)
Yine de yüzümde güller açar bayım en
çok da sevdiğimde.
Gül olmanın kıvancıdır içimdeki rahle
ve üstüm başım nasıl da kırışık düştüğüm yollarda şiirlerin sırtını sıvazlarken
aşkın da kat çıktığı şu gökte saklıdır fermanım.
Hem ben sizden izin almadım severken,
bayım.
Bilirim kızdığınızı ama aşk buna
değer, bayım aşina olansa ruhunuzun güzelliğinde kanat açtığım cümlelerden
fazlasıdır içimde saklı…