1 İçtiğim En Acı Kahve...



Müsait bir rengim, kırağı çalan yalnızlığımın çiy tanesinde saklı.

Mevsimlerden de yoktur muadilim sarpa saran sarı benizli imgelerin gözaltında tuttuğudur elemim.

Kapışan göğün fıtratı.

Gizemli yerkürenin miadı.

Delişmen rüzgârın son muradı…

Delik ceplerimden dökülen pul pul.

Meteliğe kurşun atan bir zemheri.

Üşüdüğüm kadar terlediğim diklendiğim zalim ve işte ölüm uykusuna dalan s/onsuzluğun çalınmış mutu.

Ah, keşke…

Bir düş fakiri olsaydım ya.

Hayal kurma özürlü bir zenginlik addedilmese de içim içerlediğim kadar içtiğim şiirlerin ve hayallerin güftesi.

Sancılı bir güne meyyal.

Değildim ama öncesinde.

Sanrılı bir ömrü tükettiğimin de ötesinde.

Göğün metruk yıldızı ve solgun yüzüm.

Yerkürenin silik nazı niyazı bense hali hazırda toprakta saf tutan bir gülüm.

Közüm ve de.

Özümde saklı nice kordan hece.

Hor gören ahvalim hoşlukla iştigalim ve içimdeki o dev/asa boşluk, tüten dumanıyım şehir vapurlarının alabildiğine de öfkeli İstanbul’a: tutukluk yapan kalemimden s/üzülen her v/eda:

Bak ve gör azizim:

Şehir bile kavuşturdu iki yakasını da…

Yakam ütülü.

Kir de tutmaz madem.

Yakamdan da asla düşmeyen…

Devasa bir Es koydum mu da buraya ve işte şimdi kavradım o devasa asamı ve sapladım en derine.

Hali hazırda nefes alabiliyorken.

Haddinden fazla solurken umudu.

Tüketilen mutum yorgun ruhum başımı dayadığım ufku…

Bak, azizim tek solukta çektim içime.

Geçkin şarkıların ve nidaların geçimsiz suretinde saklıdır nice zalim:

Öncemde mevcut ve yalın bildiğim dostluklar dostlarımın öğüttüğü bir yel değirmeni misali hayli gergin ve hüzün yüklüyüm.

Esen rüzgâra öfkem.

İçime de geç ve çok da tersten esen.

Kıymet bilse ne ki ahvalim?

Ve işte o soyut rahlemde asılı ve kazılı.

İmha edemediğim yüreğim ve düş zengini ruhum.

Gölgeler ve cafcaflı söylemlerden de arındığı kadar insan.

Gölgemden dahi uzağım.

Gövdemse delik deşik.

Huzurun minvali ve seken hecelerim ve seğiren gözlerim.

İhtimamla sevip de esirgediğim sevdiklerim…

Babadan tembihli kalemimle kazdığım mademki kabrimi de tayin eden kaderime razı…

O halde ben çekileyim artık sahnenin en arkasına yüzümde asla asılı değil maskem ve hayat mademki bir oyun sahnesi benimse bildiğim tek oyun:

Sağım solum önüm arkam anne.

Sobelendiğimden de öte.

Lades diyen Çingene kadın çiçeklerden fal tutarken ve fal taşı gibi açılmış gözlerim isyanımsa kahvenin telvesinden damlayan…

İçtiğim en acı kahve ki…

Soyutlandığım kadar cihandan kim demiş ki?

Bir kahvenin kırk yıllık hatırı vardır!

Ya, onca içtiğim kahve eşlik ederken sevdiklerim masanın çevresinde ve yüreğimin haresinde…

Demek ki kahve de sevgi de acıtıyormuş insanı.

Sobelendim.

Şarkılardan fal tuttum.

Oyalandığım kadar oynamadığım o hayat sahnesinde…

 


( İçtiğim En Acı Kahve... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 24.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.