Düşler topla aşkın ırmağında ve
sefasını sür kalan zamanında saklı tek bir nida bile yetecektir yorgunluğunu
gidermeye.
Saf tuttuğun yıldızların şiarısın,
sen…
Seması yüreğin bedeller ödediğin
rüyaların minvali…
Ektiğin hüzündür seni yaşatan
Yaşatan seni aslında vurduğun
damgadır
Yıldığın bunca münafık
Arz ettiğin bir tahakkuk
Sözcüklerle sevişen gecenin neşrinde
En masum sanıktır içindekini
öldürdüğün
Yaş alıp da hala kemale eremediğin
Turuncu bir güneşsin sen.
Semaverinde fokurdayan hüzünsün
Bir miadı daha dolduran
Ufkun sunduğu parlaklıkta asılı
kaldığın
Bir kancada tefekkür yüklendiğin
Tebessüm ehli bir simada saklı soluk
bir renksin
Hüzün bohçanda saklı meftun bir hece
Kaykıldığın zeminde eremediğin
hidayetin
Bekçisisin sen
Şafağın nezdinde tutulan dilin
Geceye eşlik eden ışığın vuku bulduğu
bir zeminsin.
İşinin ehli bir semazensin
Nifak sokanlara inatla
Aşka biat
Takındığın o haletiruhiye
Minyon yüreğinde saklı devasa kâinatın
İbaresi iken yüzünden eksilmeyen
nurun
Takipçisidir meleklerin
Aklının melekelerinde solan
Çiçeklerden çaldığın bir rengin izi
iken
Miladı aşkla başlayan bir hikâyenin
İlk cümlesinde saklı bir dileksin…
Yolun mademki Hakkın nezdinde
gittiğin
Yüreğinde açan güneşin
Asla batmadığına tek tanık elbet
Rabbin
Şifa bulduğun o rahmet ki
Edindiğin şu hiçlik mertebesinde
Bir nazenin bestesin
Aşkın rahmine düşen dolunaydan
Uzak kalamadığın
Rencide edilen yüreğinle teslimiyetin
Sadece Rabbine
Riyasız ömrünün her adımında saklıdır
Besmele.
Tevekkül ettiğin kadar
Niyazın tükenmezken kanat açtığın
kanaat getirdiğin
Her hücresinde ömrün
Her yankısında dile gelmez hüznünün
Sadık olduğun Mevla’ndan başka da
yoktur kimsen
Bir meal ise yüreğinden taşan
Unutulduğun ne ki insanların
nezdinde?
Sadece sabret ve bekle:
Şükrüne doğacaktır güneş ve umut