1
Düşlerim zıpkın yedi, azizim ve kirli
ellerinde iblisin önce niyet kirlendi sonra yeryüzü…
Hümayunum duyguların da buğrasında
çatapat oynayan bir çocuk gibi kıvılcımlar müdahale etmekte içimdeki seferi
meczuba.
Hazan ya da haz almadan yaşamak elbet
sözcüklerin hükmettiğine dair oysaki ben bilmiştim her sözcüğe hükmettiğime
dair bir yanılsama ile mantığımın gölgesinde hep makul ve revaçta cümleler
kurdum.
Mevsimlerden gençlikti dünde kalan.
Nefesimi tuttuğum kadar nefsimi
öldürdüğüm belli ki telaffuzu olmayan sözcüklerden bir menü sunmuştum kendime
ve işte açlığın hicabı değildi beni yerle yeksan eden sadece ruhumdaki
doyumsuzlukla doyduğuma hükmettim ve havadan sudan ibaret bir sofra ziyafeti:
başköşede oturan da bendim gölge misafirler de benden ibaret.
İçimin taslağında saklıydı her şey ve
herkes.
Herkese dair hiçlikle iştigal.
Her şey olmanın da mizacı iken
ömürlük gayretim.
Rotamdan sapmadan yaşamaksa.
Rötarlı hayallerim ve küfem ve kefede
saklı aşk ve adalet yüklü ağırlıkla eşleşen nerede ise her duygu.
İstikrarla devam ettim yoluma.
İman gücümden asla şüphem de yok
iken.
İma ettiğimse sadece kendime dair ve
imha ettiğim her şey beni yarı yolda bırakan ama ifa etmeyi güçleştiren tabular
ve yasalar.
Bir rüzgârdı beni savuran.
Eşleştiğim kurallar babadan tembihli.
Motoru soğumadan acıların yenileri
eklendi ve arapsaçına dönen bir bellek bazense mikado çöpleri gibi dağılan ve
recim edildiğim oysaki ben her resimde saklı olmalıydım.
Sıfatlarsa süngülendiğim.
Neşemse sönmesine rağmen yeniden
nükseden.
Dikenlerimin ise farkında olmadığım
en çok da bana batan ya da benim illa ki birilerine battığım ve telaffuzu yoktu
günün de dünün de.
Sözcükler haşmetli.
Sözlükte saklı o esaret ve ben illa
ki o sözlüğün tüm harflerine ve kelimelerine denk düşmeliydim.
Haiz olduğum özellikler ve iradem ve
gücüm ve başım da dik olmalıydı madem ama ben olgun başaklar gibi eğilmeyi
seviyordum kâinatın önünde üstelik her zerremde her an’ ımda mevcut iken Rabbim
seviyordum da boynumun kıldan ince olmasını ve öylesine inceldim ve inceldim ki
ve işte sonunda vakıf olmuştum hidayete.
Öncem ya da sonram neydi de değişmeye
gücü olmayan karanlığı ben mi beyaza boyayacaktım illa ki?
Ve boyadım da.
Her yer beyazdı.
Cennetime kavuşmuştum ve sadece
Rabbimle bendim baş başa kalan üstelik yeryüzü denen meskende asla tahmin dahi
etmedim bu huzurumu birilerinin kaçıracağını.
Meylettiğim neyse.
Sevdiğim kadar.
Kendimi sevebilmekse bir meziyetti
benim için lakin birileri için de eziyet.
Harf ihlali yapanlar.
Bense idam mangasına götürülen.
Yalanım yoktu akarım kokarım da yoktu
ve malum insandım malum içim dışım bir.
Sezilerimle uçuşan.
Ruhum asla dopingli değildi bilakis
çocuk kalbimle genç yaşımda hala koşuyor ve hayal kuruyor olmanın verdiği
coşkuyla cennette yaşıyordum adeta.
Oysaki burası gerçek dünyaydı.
Virüslerin ve kötülüğün ve
ahlaksızlığın ve gıybetin kol gezdiği gerçek dünya ve ben sütten çıkmış ak
kaşık olsam da…
Sadece gözlerim kapalı yaşadığımı
fark etmemiştim ve altıncı hissim devre dışıydı. Nefsime zaten çoktan yol
vermişken…
Birileri vardı gelip giden.
Çalınan kapı.
Yetmedi.
Çalınan huzurum.
Anlatamadığım her şey içimde
patlıyordu ve ben sadece anlatma ihtiyacı hissettim üstelik karşıma çıkan kim
olursa olsun ve safça anlattım.
Otuzlu yaşlarımın başında ve dost
diye yakasına yapıştıklarım. Bir değil iki değil.
Ve kocaman bir es veriyorum.
Her sözcüktü beni darağacına götürme
ihtimali ile uzaktan göz kırpan.
Ne gıybetin ne olduğundan haberim
vardı ne de dünyanın malına mülküne taliptim.
Talibim olanları bile görmezken ve
tek talepte bulunmazken.
Sadece yalnızlığımla barışık ve
Rabbimle huzurlu bir yaşama kanat açmışken.
Ve bir es daha.
Bir sus payı söylemse içimde
aralıksız alt yazı geçen ve işte gücümü aldığım iken maneviyat: ne insan ayırt
ettiğim ne de ihtimallere denk düştüğüm.
Sadece benmişim gibi dünyada yaşayan
tek göçebe kuş ve yeryüzüne iniş yapmış ve yuvamdaki otlar ve onca çalı çırpı
bir gecede çalınmışken ve tüm hayallerim gözaltına alınmışken.
Renklerin tevazu yüklendiği.
Duyguların asılı kaldığı.
Yüreğimdeki alarm ise insanlığa ve
dürüstlüğe ayarlı iken.
Ayırdına varamadığım her şey sonradan
başıma dert olacaktı ve ben bunu fark ettiğimde artık çok geçti.
Ama ben yeni bir sayfa daha açtım ve
en başına yine kendimi ve inancımı koydum ve de sevgimi.
Sevebileceğim insanların peşindeydim
üstelik güven duygumu da saklı tutarken.
Canım yandığında kolayca ağlarken.
Mutluluğumu ve coşkumu paylaştığım.
Sulu gözlü ve hassas yapımla belki de
korkutucu idim insanların çoğu için ama ben onlardan kötülük gelmeyeceğinin de bilincinde
ve potansiyel düşmanlarımı sınır dışı etmek adına gücümü önce Allah’tan sonra
Allah dostlarımdan alırken…