Düşlerime geçirdiğim peçenin içinde
saklıyım belki de kurmalı bebek gibi salındığım hayal denen düzenbaz cennet.
Düşbaz bir iklimde yeşerip soluyorum:
hercai aşkların gölgesinde yaşayan hummalı bir canlıdan öte hurafelerden örülü
geleceğe ket vuransa acı gerçekler.
Ne metaforum ne anafor.
Belki de yalnızlığımı ihbar ve imha
etme adına içime doluşan duygulardan feragat edip yüklendikçe yükleniyorum
sefil özneme ve özenle ölüyorum ve örüyorum saçlarını Kara Meleğin.
Bir düş isem içine düştüğüm çukurdan
çıkmamak adına yeni düşler kurup yeni acılardan inşa ediyorum yeni cehennemi ve
kumarbaz şakayıklar bir ölüp bir diriliyor belli ki her yazı benim için Rus
Ruleti oynadığım bir oyunun varsayımı ile sözüm ona kendimi iyi hissetmenin tek
yolu.
Ansızın sökün eden bir vaveyla.
Nazı niyazı sonlanmıyor günün aslında
günden kasıt gecenin ikbali ve ikramı.
Bir satırsam bölündüğüm.
Bir satırsam parçaladığım kalemin
gerçek yüzü.
Dikenleri bana batan kalemin ihaneti
ile önce ölüyorum sonra yeniden doğuyor olmanın verdiği gurur ve de pişmanlık
ile mürekkep diye kanıma banıyorum kalemi.
Rh pozitif ise imgelerim kan
uyuşmazlığından can veriyor sözcüklerim ve ben iki arada bir derede kalmış bir
kurbağa gibi sesler çıkarıp kendi dünyamı arıyorum belki de her atak
geçirdiğinde kalem batak bildiğimse sessizlik iken kamçılanan göğün
veryansınında bazen şafağa denk düşüyorum bazense yıldırım olup yağıyorum
insanların başına.
Sözcüklerim var kaynayan kazanda
elimi yakan ve sözcüklerim var görünen buzdağının yanında ne ki dağlar aştığım
ne ki dağlandığım ne ki dağ olup da küstüğüm diğer dağın umurunda değilken.
Hezeyanlarım var tetiklenen ve
kalemin d/okunduğu her satırda heyecanlarım var hayata bağlandığım ve de
koptuğum ve kaybolduğum.
Cüssemden büyük acılarım;
yansızlığımdan büyük yalnızlığım…
Bazen tepindiğim bazen tefe konduğum
bazen tav olduğum duygular bazense tren olup ayaklarımın altında kayıp giden
raylardan firar edip bir sirk cambazı gibi gergin ipte yürüdüğüm yetmedi
darağacına asıldığım.
Bir ihanetsem aşka dair.
Bir asaletse içimdeki suskunluk ve
sevgi meddücezrin da ta kendisi.
Hazan ya da ilkbahar fark etmez çünkü
içimdeki devran bin bir mevsime ev sahipliği yapıyor belki de bu yüzden nerede
evsiz ve mazlum insanlar varsa tek tek toplayıp yer açıyorum onlara içimdeki
odalarda belki de bir sokak hayvanından fazla kaybolmuş ve adına sokak çocuğu
denen masum yüzlerden bir dünya yaratıyorum sevgisiz insanlara.
Zaten başıma ne geldiyse sevginin
sonsuzluğuna inanıp da sevgiyle yaklaştığım insanlardan aldığım darbe ile
nihayetinde karara varıp bunca sevgisizliği de kendime mal edip sevginin neden
bu denli uzağına bırakıldığımı sorgulamaktandır kendimle olan savaşımda bazen
esir düştüğüm bazen nesre dönüp kendime cümlelerden yapılmış bir dünyada
gezinirken rastladığım…
Ah, o rastlantı eseri kendime
düşmanlığım ve canımı bile bile bazense istemeyerek yaktığım.
Bin defa ölüp dirildiğim.
Bir seferlik yaşama hakkımda evrenin
bana sunduğu fırsatlarla ve bonus sayesinde kök hücremden yeni benler
yarattığım…
Metruk bir hane ise saklandığım.
Bir meczup addedildiğim.
Her müşküle düştüğümde iç sesimi
meşgule verdiğim ve nihayetinde dayanamayıp iç sesimi kaleme aldığım tıpkı
evren beni kale almazken kale gibi dik durduğum ve kalem sayesinde başka başka
hayatlarda can bulduğum…
Rengimle ve isyanımla ve ihtişamıyla
yürek sesimin bazen perdelerin uçuştuğu bazense perdelerin arkasına g/izlenip
hayal dünyama yeni eşlikler katıp da haletiruhiyeme katık ettiğim motifler ve
hayali arkadaşlarım tıpkı çocukluğumda bana aralıksız eşlik eden sahici
gölgelerin de gölgesinde yalanlarını insanların görmezden gelip de yüzüne
vurmadığım nasıl ki gerçekse ve evet, ben de gerçeğim ve yazdıklarımın hangisi
gerçek hangisi hayal ayırdına varamadığım gibi sizlere soruyorum şimdi…
İçimden geçen soruyu artık hanginiz
nasıl tahayyül ederseniz ve cevabınızı lütfen bir sonraki yazımın altına yazın
elbet o güne kadar yeni sorularla huzurunuza gelmediysem belki de huzur
bulduğum bir dünyanın arayışında sizlerden de tek isteğim olacakken elbet
kurduğum alarmın sesiyle uyanıp da yeni bir hayata da henüz başlamadığım
takdirde…