Meylettiğim bir iklim var, şehrin sınırlarını ve şiirin duvarlarını aşan sözcüklerse eklem yerlerimde hazır ol da ve şafak saydığımın ertesi gün yüzlü bir seyyah iken kalemin tevazu yüklü gölgesinin peşime takıldığı…

Mevsimlerden mevsim beğeniyorum.

Haşmetli tapınağım gök kubbem ve Rabbimi en çok orada algıladığım elbet her zerremle ve yerde gökte duyumsadığım.

Savruk sözcüklerim, dalgalı ve dağınık saçlarım.

Rüzgârlığım üstümde bense rüzgârın peşinde.

Elimde keten helva yok sadece para çantam ve ruhumun mimarisi ile şekillenmekte kalabalık cadde.

Sessizliğimle yaşadığım kadar sessizce sevdiğim sessizce sevdiğim.

Muteber bildiğim insan izlekleri bir o kadar canımı yakan üstelik yabancılardan ibaret bir çehre adeta vücuda bürünmüş şehrin yüzünden düşmeyen maskesi.

Sinemanın önünde Şarlo kıyafeti giymiş cinsiyetini çözemediğim oyuncu ve yerde şapkası içinde bozukluklar.

Ramazan davulcusu sessizce geçiyor yanımdan hayli de yorgun.

Bense yorgun ve gözü yaşlı kışı geride bırakmanın verdiği o bahar tazeliği ile teftişe çıkmışım adeta şehri elbet insanlardan dolayı ilerlemek ne kelime?

İhtimamla yaşadığım aşikâr.

İtibarla yazdığım ve gördüğüm de.

Görünmezin meali içimdeki hükümran bense yaşımdan genç bir coşkuyla sekiyorum kaldırımlarda ve adını bilmediğim duygular bir yanıp bir sönüyor peşim sıra.

Gecelerde avuttuğum yaslı yanım.

Gündüz gözü ile günü kucaklamak adına ve sayısız hayal biriktirip de içimde dışımdaki dünyayı kollarıma almanın da geri dönüşü hayli can yakıcı.

Caka satan kadınlar var efkârıma tezat.

İçimdeki mutlu çocuğun oyuncakları ise evde kalmış elbet kitaplarım elbet kalemlerim elbet sevdiğim her şey herkes yine içimde derinde saklı.

Hüzün bohçamı evde bıraktığım ve satır aralarından firar edip insan içine karıştığım karışıp karışacağıma da pişman olduğum.

Yorgun rüzgâr adımı sayıklıyor ve gülümsüyorum.

Âşık şehir hüznümü boykot ediyor belli ki şehir de benzedi şehir sakinlerine.

Şiirlerse azımsadığım.

Şivesi yok günün.

Şiarı kayıp ömrün.

Siması yabancı insanların ama gülüşleri tanıdık ve alaylı bakışları.

Yalnızlığıma hürmet etmiyor insanlar sessizliğimi ise tefe tutuyorlar iyi de yorgun kaldırımlarda tepinecek miyim aklı evvel bir insan gibi?

Tüm saygımla sürükleniyorum tüm saygıyla sürüyorum bineğimi içimde saklı kurşun asker içimde saklı balkabağından arabam bense gece olmadan dönmeliyim evime

Buyruk verense kader.

Boynumu büktüğüm sadece Allah’ın huzuruna çıktığımda elbet boynum kıldan ince yüce Rabbim.

Senin koruduğun şu sefil bedenim ve ruhum ve sevecen gülüşlerim karşılıksız.

Aparatı sessizliğin.

Gökyüzü mavi yerler kaygan

Meylettiğim hiçbir ruh hali yok ki bana yakın.

Meali sevincin olsa gerek telaşımın.

Meczup bir iklimim ben rüzgârınsa arakladığı rüyalarımı.

Mizacım hep aynı hep olması gerektiği gibi.

Meskenim hep aynı hep sevdalı şehir.

Meramımsa saklı O’ndan ve sadece O’ndan istiyorum.

Gözlüklerim pırıl pırıl gün gibi.

Haşmetli bir kalabalık ve devasa bir tüketim çılgınlığı gece henüz pelerini ile sarıp sarmalamamışken.

Bir piyon değilim.

Ne de Putin benzeri zebani.

Aklımın koridorlarında koşturan bir çocuk var bense yaşımın insanıyım.

Ruhumun tıkılıp kaldığı mahzenin kapısını açtım açalı inzivada geçse ömür ne ki?

Ve işte beyhude sevinçlerim ruhsuz koridorlarında insan izleklerinin tarumar ediliyor bense yüzümden düşen bin parça ile arzı endam ediyorum ve göğüs kafesimde çırpınan bir kuş sürüsü var aklımın hizaya geldiği ve getirdiği direktifler ile içimdeki zemheriyi uzaklaştırıyorum ve baharı duyumsamanın güzelliğine sığınıp da kendimi sokağa atmışken ve aradığımı yine hem içimde hem gökte bulmuşken.

Seferi sözcükler.

Seyyah imgeler.

Semazen etekleri coşkumun.

Siması tanıdık gölgelerin.

Rüzgârın misilleme yaptığı bir günün perde arkasında saklandığım ve işte imbat rüzgârına fısıldadığım.

Dalkavuk sözcükler içimde teyakkuzda.

Bense gece yüzlü ilham perimi özlememin verdiği o coşkulu ruh halimle bir koşu geri dönüyorum eve ve içimdeki rüzgârı salıveriyorum.

Özgürlüğümü tayin eden elbet Yaratan ve ben O’na sığındığım kadar huzurluyum ve kimsesizliğime sahip çıkan yine ve sadece O.

Sözcüklerin dilemması ve dik başlı kalemim elbet ben sönmeyen feriyim kalemin ve mizacımla paralel giden bir arayışın da diğer adı iken şehre yakın bir şiir ya da bana uzak bir şehir belki de asla müdavimi olamayacağım kalabalığın terk ettiği tek canlıyım üstelik tek taraflı yaşama azmimle ve insan sevgimle yol aldığım…

 


( Sıradan Bir Günün Sıra Dışı Hüznü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu