Yorgun bir düş’üm, azizim sırtladığım
gölgelerin uzantısı ve işte başımı yasladığım devasa çınarı kaybetmemek adına
varsa yoksa düşkünlüğüm sevgiye.
Çatık kaşlı bir rüzgâra denk düşüp de
kapıp koyuverdiğim yüreğimden dökülen külün güdümünde yeşeren bir gül misal
cenk ettiğim ve nice siper nice rüya istimlak edilmiş ve nice vazgeçiş.
Ufkuma bandığım kadar hatıralarımı.
Ruhumu yorgan bilip de uykuya
daldığım cinnet akşamları.
Şehrin şüheda yakası ve dipçiği
hüznün, desturum ise yaldızlı ve bol yıldızlı bir yolda varsa yoksa kavuşmak
adına kendinden öte de bir yol bulamadığında insan ve işte devenin hörgücü ve
yüreğin küfesi hazan mahsulü hasadın ertesi ansızın da doğdu mu güneş gecenin o
kör vakti ve kordan sızılar şehri yüreğin defansı iken şiir ve bol keseden
sevebilmenin güncesi kaftanı üstünde delişmen şair.
Kinayesi kendine.
Üslubu kendince.
Aşkın şirk makamı ve tövbeler tövbesi
ehemmiyeti gerçek sevginin ve Rabbine geç kalmamak adına geçkin duyguların
değil yeşeren hayallerin fink attığı ruhun hutbesi yüreğin umresi bilinmezin
nazı dinmek bilmezken de niyazı.
Ara öğünse şiir.
Ana menü ise sevgi.
Artçı yollar artçı duygular artçı
sevdalar ve göçük altında da kaldı mı kalem ruhun enkaza dönüştüğü ezkaza
sözcüklerin yorgunluğu ve işte o mıntıka ruhundaki toz ve de tek koz: aşkın
biçemi ömrün deruni özlemi kök hücresi şiir mademki sevebildiği kadar şairin
cüret ettiği varsın olsun bir aldatı bir yanılgı gel gör ki: sevmeden yazmadan
da geçmez günü şairin…