1
Yalın bir seyri olmalıydı hayatın ve
aslında hep de böyle oldu zannımca.
Nam saldığım kadar nem tuttuğum göğün
yarasında konaklamış bir kuş olmak ödediğim bedeldi tabiri caizse.
Süklüm püklüm asla olmadım.
Salkım saçak oldum ama…
İçliğim yok benim hem ama içerlediğim
doğrudur ve de acıyı ta içime çekip lıkır lıkır içtiğim.
Müspet menfi konuşur insanlar ve
alacasında ömrün sekerim ben kuş misali.
Örtündüğüm de doğrudur hele ki
mabedimin üstünü siyah örtüyle kapatmışken.
İçimde saklıdır mehtap ben zaten doğduğumdan
bu yana yıldız parlaklığım ile tepede saklı en ulaşılmaz Yıldız olmayı başardım
madem.
Mahrem olan nice duygu sitem yüklü
yüreğimden sökün eden bir ip gibi ya da ipin üstünde yürüyen cambaz misali iyi
de ben bir Allah’ın kuluna asla öykünmedim. Öldür yiğidi ama hakkını da ver
hani…
Kim demişse artık.
Hep öldürüldüm ve hak ettiği asla
vermedi insanlar.
Kuytularda gezindim kendimi bildim
bileli ve kuyruk acısı olanlar Yıldız kimliğimle peşimde sürüklenen kuyruğuma
nasıl da bastılar.
Asi miyim?
Ya da aksi?
Yoksa pek mi asilim?
Eh, hanedan soyundan geliyorum ne de
olsa ve pışpışladığım iç sesim dışıma nüfuz eden ve tebessümler ekiyorum
yürüdüğüm yolda gelin görün ki ben hep kayboldum:
Önce içimde.
Sonra dışımda.
Yuhalandım.
Eriştiğim mertebede saklı başarılarım
ve sevgim ve iyi niyetim mi…
Defalarca kundaklandım.
Bense doğduğunda küçük kardeşimi
kundakladım.
Sonra o büyüdü.
Sonra ben büyümedim.
O git gide büyüdü hatta beni geçti.
Geçkin şarkılar gibi geçkin kadınlar
gibi geçildi yollar bense kendimden geçtim.
Uyumsuz addedilen çocuk yüreğim.
Kopacak kıyametin de öncüsü iken
başıma yağan taşlar.
Taş kesildi sözcükler.
Taş yürekler.
Taşın üstünde taşın kalmadığı.
Sonra kendimden taşındım ama yetmedi.
Sonra bir daha taşındım.
Ama asla el üstünde taşınmadım.
Taşlandım.
Ne züppe idim ne yoldan çıkmış.
Sevgi dolu ve hayalperest: o kadar…
İyi de daha ne olsun?
Birkaç diploma birkaç sertifika
birkaç resim ve iyi hal kağıdı.
Onaydan geçtim belgelerim de ve
rüştümü ispatladım artık hangi işe başvurduysam başarı ile geçtim sınavları ve
mülakatları sonra da işin hatta işlerin başına geçtim ve başıma gelmeyen
kalmadı.
İzahı yok çoğu şeyin.
İfa ettiğimden de öte idrak ettiğim.
İhtimaller dâhilinde idi hayat ve de
adresime uğramayan mutluk.
Sonra mutlak sayılar geldi oturdu
karşıma bayılmadı da kaşıma gözüme.
Kaşı gözü oynayanlar kimdi,
bilemedim.
Kin gütmeyi de.
Kirli olmasa da ellerim sabunlar
bitti akça pakça tenimde pembe yıldızlar belirdi.
Alnım ak.
Muteber bir şahsa öykünmedim çünkü
ben hep benle yarıştım ve kendimi defalarca geçtim sonra da kendimden geçtim.
Münazara ettiğimdi evren sevgi
dilinde bir nüans.
Aşksa hatırşinas.
Âşıklar pişman sevmeyen pişman.
Öğretilerin izinde suladım bilgi dolu
belleğimi ve bildiklerimle yetinmedim daha çok bilgilenmek adına elimden geleni
yaptım.
Bilinmeze gark ettim ve bildiğim en
iyi bildiğim işi yaptım:
Sevdim.
Öğrenci kimliğimi korudum.
Öğretmenliğe soyundum.
Öykündüm ama kendime.
Öldürdüm nefsimi tek seferde.
Uzamadı boyum.
Kısaldım.
Kısa kesmedim kısasa kısas demedim.
Kinayeleri sevmedim ve kıyıldı içim
ve içlendim ve içerledim.
Makul olan neyse uzağındaydım.
Müdavimi idim duyguların ama aldığım
meslek eğitimi ve bilgim neticesinde mantıkla sürtüştü duygularım ve işte
cebelleşti iç sesim ve zihnim.
Hayatımın ilk yarısını sayılara
duyduğum sevgi ile…
Kalan yarısını duygularıma ve ruhuma
biçtiğim değer ile…
Geçirdim.
Geçiştirdim.
Çok da geçimsizdim elbet kendime
yetti gücüm elbet herkesin gücü bana yetti ve gücüme gitti sonra göç ettim
dünyadan.
Gencecik yaşımda inzivaya çekildim.
Geç kaldım erken uyandım geç anladım
geç büyüdüm:
Öyle ki büyümedim de.
Yaş aldım yas aldım ve bunları yasa
bildim.
Kalp gözünü bahşetti Tanrı ve devasa
bir mercekle gördüm insanların iç dünyasını.
Şerh düştüm hayata şiar edindim
doğruyu amblemim ise bir çiçekti bazen kayan yıldız.
Lahzasında yalnızlığın men ettim
kötüyü kötüleri.
Sehven öldüm.
Yeniden doğdum.
Şaire öykündüm ve annem beni önce
öpüp sonra yeniden doğurdu.
Bir başka şaire daha öykündüm:
Yıldızları kırptım ve gözümü kırptım.
Kırıtan kadınlar vardı ve sahi, kimdi
onlar?
Oysaki ben acılarımla kıvrandım
kınansam da kıramadım yüreklerini ve kırıldığım yerden yeniden açtım ne de olsa
goncaydım ne de olsa gül’düm ben güldür güldür duyguların ahkâm kestiği.
Sonra ne mi oldu?
Bilsem an itibari ile bunca şeyi
yazar mıydım?
İyi ki de bilmiyorum hani bilenleri
görmezden geliyorum ve içim her kıyıldığında kıyama duruyorum çünkü…
Latife yaptım canım.
Mademki lütfetti yüce Rabbim ve de
nüksetmişken iç sesim derinlemesine sever ve yaşarken sahiden yeniden mi
başlasam yeni bir hayata ve dirhem dirhem eksildim ve dikizledim içimi çünkü
ben sevdalı bir kuştum hayatı kuş bakışı yaşayan ve kuş gibi çırpınan yüreğimin
aldığı darbelerle defalarca kırıldım ama kırmadım ama zincirlerimi kıramadım
olsa olsa ziyan ettim hayatımı ama heba etmedim değerlerimi ve Rabbime ulaştım
netice itibari ile soluksuz sevdiğim kadar da Rabbimin merhameti ile hep ayakta
kaldım.
Adını siz koyun duygularımın hadi.
Ne de olsa…
Duyumsamaya duyduğum aşkla ve
sevginin dokunulmazlığı ile yaşadım bir ömür halen de yaşarken…