Duydum Ki Bayram Gelmiş...




Yorgun iklimin nidalarına uyandım bu sabah:

Duydum ki; şehre bayram gelmiş.

Oysaki şiirlere de gelmeli idi bayram ve yüreğimde solmamalıydı gülücükler.

Seslerin izini sürdüm ve yağmur düştü payıma.

Sessizliğin gizinde ise sürüklendim ve yorgun fısıltılar biriktirdim gönlümde…

Şecerem.

Ve simyam.

Ve simamdaki gölgeler.

Aşkın tokuştuğu iklimde saklı bir hüsranım ben ve geviş getiren sözcükler değildir asla güzergâhım bilakis betimlemeye muhtaç imgeler ve solumdaki feryattır peşime düştüğüm peşine düşülesi belki de umuttur çöken omuzlarıma eklenen küfeler ve dimağımda dans eden düşünceler.

Bir duygu ırmağında yıkandım bu gün ve günün erken saatlerine sığındım seneler sonrası bir bayram sabahı kapımı çalan kimdi sahi?

Ne fark eder ki yorgun ruhun yetkin elemin yâd edilesi mazimin ardından baka kaldığım bakaya kaldığım ömrün vaatleri mi sahi gönlümdeki perde…

Ucu açık sorular ve ünler ve imler ve redifler.

Arayışındayım mutluluğun ve huzurun.

Andığım dünüm ve mutlu addedilen çocukluğum bense beynamaz bir rüzgâra denk düştüm uzun zamandır ve içimde şerit değiştiren duygular var müdavimi olduğum ve muadili olduğum uçurumlar var gözümü sakınsam da göze geldiğim ve sözümün özümün bir olduğunun insanlar için asla bir önemi yok.

Sabaha ötenazi yaptım ve geçiştirdim saatleri.

Öğleye yakın bir hayalin peşine düştüm ve bir kere daha çaldı kapı.

Çalıntı bir sima iken yüzümün eşleştiği ve başına buyruk bir acı iken içime esen.

Sinem yaralı.

Simam solgun.

Şiarım mı?

Neyleyim bu saatten sonra varsın olsun sevgi ve umut şiar edindiğim yine de yetmez ve şiirlerle dikerim ben yüreğin söküklerini.

Solumdaki lal alfabe: günü öğüttüm dünümle övündüm misal ve cereyan eden hüznüme şerh düşen iklim ve yorgun nidalar ve şehri teslim alan sağanak.

Sadığım ben oysa hayata.

Sağ kaldığım sürece solumla yaşayacağım madem.

Yaş alsam da yasım da çocukluk na’şım da dünümde kaykılmış bir rozet gibi beni ve ismimi ve soyağacımı taşımakta.

Taşkınlara mahal veren bir akşamüstü.

Aşkın kudreti ve sihri:

İyi de kimi daha seveceğim bu saatten sonra ve yiten zamanın ardından su mu dökeceğim hem gözümdeki yaşlar yetmedi mi daha?

Denden çektiğim bir gün daha ve adı bayram.

Darası yüreğin ve dimağın tutulan nutku.

Sözcükler badem şekeri ve yalnızlık baklava tadında kaç kat hamurdan açıldıysa artık elbet yüzüm gözüm açılmadı bu güne değin madem ben de matemimle serilirim mabedime.

Geçkin zaman.

Taşkın insan evladı.

Aşk ise kayıplarda belki de en ayıp sözcük addedilen çocukluğumdan bu yana iyi de ben kimseden izin almadan çok ama çok sevdim: hem insanları hem aşkı sevdim ve tanıdık bildim bu duyguyu çocukluğumdan beri ve ilk aşka düştüğümde henüz çocuktum ve ruh ikizim bellediğim rahmetli babaannem.

Sözcükler kaskatı zihnimde.

Anadan üryan acılar batılın gizinde.

Hazanla karışık ilkbahar sözcüklerin ve yüreğin nezdinde.

Bir feryatsa içimde asılı.

Bir fısıltı ise kulağıma gelen.

Bir mintansa şiir en alasından.

Bir yitim ise ömür en devrik cümle ve tümleç adı isyankar ve düşbaz bir isyanda tavan yapan.

Ve işte pergelleri açtım ve işte acımın ve yüreğimin tam ortasına sapladım kalemi.

Mizacımla barışık.

Nirengisi iken ömrün.

Mihenk taşı dünün.

Öykündüğüm mü yoksa öldürdüğüm mü?

Ölümsüzlüğe nazire eden kalemimle dans ettiğim…

Oysaki…

Oysaki bayram bizim buralara uğramadı bu gün ve yarın da ve öbür gün de…

Öykümse yeni başlıyor özverimle nabzını tuttuğum ömrün hem keyfimin de kâhyası değil hiç kimse en çok da hiçlik makamında ruhumu ve yüreğimi yaşla ve yağmurla yıkadığım ve söz aldığım bir meclis değil asla mutluluk elbet elbet…

Bayram bizim buralara uğramadı bu gün.

Yine de herkesin bayramı mübarek olsun ve yolunuz düşerse sevgiye ve umuda ve iman gücüne elbet beklerim kalbime aslında gelmeseniz bile ne fark eder çünkü ben sizi durduk yere sevdim ve bekledim ve öznemle ve öykümle baş koydum bir kere hayata ne de olsa beylik bir sevgi ve umut değil benimki bilakis yüreğimden ve ta içimden gelen…

Hayırlı bayramlar dilerim, efendim…


( Duydum Ki Bayram Gelmiş... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.