Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 21.07.2023
Okunma Sayısı : 547
Yorum Sayısı : 3
100.  Yıldonümünde  Lozan Antlaşması –6. Bölüm--

21 Kasım 1922’de komisyonların kurulmasından hemen sonra Lozan görüşmeleri başladı. Bu görüşmelerde Türk tarafı ve karşı tarafın neler konuştuğunu tafsilatlı olarak yazmak mümkün elbette lakin okuyucuyu fazla ayrıntıya boğmamak için şöyle yapalım: Biz ne istedik karşı taraf ne dedi bu isteklerimize?
Türklerin zayıf olduklarına inandığı konulara, ele alınacak ilk sorunlar arasında yer verilmesi için elinden geldiğince çaba harcayan Lord Curzon, ilk olarak Türkiye’nin Avrupa’daki sınırları sorununu başkanı bulunduğu Arazi Komisyonu’na getirdi. Bu soruna ve Musul, Boğazlar, Kapitülâsyonlar, savaş tazminatı, azınlıklar ve Bağlaşıkların Türk ülkelerini boşaltması gibi çözülmesi çok zor konulara Türkler büyük ölçüde önem veriyorlardı. Lord Curzon, Türklerin Avrupa’ya dönmesini elden geldiği kadar kösteklemek azminde idi. ( Yani Türkleri Avrupa’dan atmayı düşünüyordu.)
1-Türkiye’nin Avrupa’daki sınırları konusu:
22 Kasımda ele alınınca, İsmet Paşa, Trakya’da, Karadeniz’den Meriç’in ağzına dek uzanan ve 29 Nisan 1913 tarihli İstanbul Antlaşmasıyla saptanan savaş öncesi Türk sınırlarının iade edilmesini ; Edirne’yi İstanbul’a bağlayan Kuleli-Burgaz-Mustafapaşa demiryolunun bulunduğu bölgenin bu sınırlar içinde bırakılmasını; ayrıca, sınırını kesinlikle açıklamadığı Batı Trakya’da bir halkoyu düzenlenmesini istiyordu.
Bu istekler büyük tartışmalara yol açtı. Zira karşı taraf ( Özellikle Lord Curzon ) Trakya’da bir halk oylaması yapılmasını şiddetle reddettiği gibi Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla Türklere bırakılması vaad edilen Karaağaç’ın Yunanistan’a bırakılmaması gerektiğini ve sınırın da Meriç nehri olarak belirlenmesi gerektiğini söylüyordu.
Velhasılıkelam Trakya sorunu Lozan’ın bu birinci aşamasında askıya alındı.
2- Güney Sınırlarımız Sorunu:
Lord Curzon, bu sorunda yer alan Suriye’nin sadece Türkiye ile Fransa arasında bir sorun olduğunu söyleyerek ‘’İki devlet kendi aralarında çözsünler .’’ Derken Musul meselesine büyük önem veriyor ve Türklerin ‘’ Musul Türk'tür. Burada yaşayan Kürtler, Türklerle birlikte yaşama arzusundadırlar.’’ tezine karşılık Kürtlerin İran asıllı olduğunu, Türklerle bir alakası bulunmadığını ama hepsinden önemlisi BM tarafından ( O zamanki adıyla Cemiyet-i Akvam ) İngiltere mandasına verilmiş bir toprak parçasının Türklere verilemeyeceğinden bahsediyordu. Türklere en fazla Irak Petrol gelirlerinden cüz’i bir pay verilebilirdi. Yine Lord Curzon’a göre yapılacak en doğru iş Musul Kerkük ve Süleymaniye konusunun bu konferansın gündeminden çıkarılarak daha sonra İngiltere ve Türkiye arasında yapılacak ikili antlaşmalarla halline çalışmak olacaktı. İsmet Paşa ise Musul Konusunun daha sonra İngiltere ve Türkiye arasında yapılacak bir antlaşma ile çözüme kavuşturulması fikrini kabul etmişti. Velhasılıkelam Musul sorunu da ilk görüşmelerde çözüme ulaşamadı.
3- Boğazlar sorunu:
4 Aralık 1922’de yapılan görüşmelerde İsmet Paşa Boğazları dünya ticaretine açma konusunda Türk Hükumetini ikna edebileceğini ifade etti. Bu aslında tarafların hepsinin hoşuna gitmesi gereken bir teklifti ama İngiltere fırsattan istifade Türkiye ile Rusya’nın arasını açmaya çalışıyordu. O sebeple de boğazların sadece barış zamanında değil savaş zamanında da tüm gemilere açık olması gerektiğini ileri sürüyordu ki bu Rusya’nın hiç işine gelmiyordu.
Bu arada İngiltere’nin Boğazların her iki yakasında askerden arındırılmış bölge teklifi Türk tarafının hiç hoşuna gitmemişti. Boğazların yönetiminin uluslararası bir komisyona bırakılacak olması Misak-ı Millide dahi -kabul edilebilecek bir şart- olarak belirlendiğinden bu konuda bir sıkıntı yoktu.
Ancak İsmet Paşa’nın Rus temsilcisi Çiçerin ile özel görüşme yapmasından kıllanan Lord Curzon biraz da diğer devletlerin baskılarıyla Türklere bazı ödünler(!) vermeyi kabul etti. Şöyle ki: Boğazlar Komisyonundan Yunanlıların çıkartılması, Komisyonun sadece büyük devletler ve Türkiye temsilcilerinden kurulması, Türklerin İstanbul’da 12.000 Kişilik bir askeri birlik bulundurmaları, askerden arındırılmış bölgelerde kısıntı yapılması ve Karadeniz'e girecek savaş gemilerinin sınırlandırılması.
Lord Curzon’un bu ödünleri vermeye hazır olduğunu gören İsmet Paşa, ilaveten Türklerin Gelibolu yarımadasında da bir garnizon bulundurmalarını, İstanbul’un güvenliğinin güvence altına alınmasını ve Ege adalarına egemenlik tanınmasını da istedi, ancak Lord Curzon buna kesinlikle karşı çıktı.
Lord Curzon buna karşı çıkarken İsmet Paşa da askerden arındırılacak bölgelerin Bağlaşıkların denetimi altında bulundurulması görüşüne kesinlikle karşıydı ve bu görüşte direnilecek olursa, konferansın kesintiye uğrayacağını 20 Aralıkta Ankara’ya bildirdi.
1 Şubat 1923 günkü oturumda İsmet Paşa, Gelibolu’ya bir Türk garnizonu gönderilmesi ve Trakya’daki Türk askerî kuvvetlerine konan sınırlandırmanın kaldırılması şartıyla Boğazlar Konvansiyonu’nu kabule hazır olduğunu açıkladı.
4- Azınlıklar sorunu.
Türk tarafının asla taviz vermeyeceği konuların başında Türk toprakları üzerinde bir Ermeni yurdunun kurulamayacağı konusu gelmekle beraber Lord Curzon Amerikalı temsilcilerden Child ile Grew ve Lozan’daki Ermeni propagandacılarının gazıyla Türk topraklarında bir Ermeni yurdu kurulması düşüncesini dile getirdiği gibi aynı zamanda azınlıkların cüz’i bir vergi karşılığında askerlikten muaf tutulması, genel af gibi daha bir sürü istek sıralıyordu. Bu arada da Türklerle Rusların arasını daha da açmak için Türkiye’nin Cemiyet-i Akvama dahil edilesi gerektiğini söylüyordu. Azınlıklar ile ilgili düzenlemeler ve iyileştirmelerin Cemiyet-i Akvam nezaretinde yapılması gerektiğinden bahsediyordu.
İsmet Paşa’ya gelince: Misak-ı Milli sınırları içinde bir Ermeni yurdu kurulmasının asla kabul edilemeyeceğini, Türkiye’de azınlıklar ile ilgili düzenlemelere Cemiyet-i Akvam’ın nezaret etmesinin ve dahi azınlıkların askerlik hizmetinden muaf tutulmasının asla mümkün olmadığını ancak barış antlaşması imzalandıktan Cemiyet-i Akvam’a üye olmanın mümkün olabileceğini bildirirken bu arada azınlıkların karşılıklı mübadelesinden bahsetti lakin Lord Cuzzon ve yandaşı diğer devletler mübadeleye hiç sıcak bakmıyorlardı.
6 Ocak 1923’de Ermeni sorunu, Amerikalı temsilci Child, İtalyanlar ve bazı İngiliz Protestanlarının teşvikiyle, İngiliz temsilcisi Sir Horace Rumbold tarafından tâli komisyona getirilince Türk temsilcisi Dr. Rıza Nur, protesto olarak toplantıyı terk etti. 9 Ocak 1923’de Lord Curzon bir kez daha Ermeni sorununu ileri sürse de bu teklif İsmet Paşa tarafından kesinlikle reddedildi.
5- Mali ve Ekonomik konular:
Kısaca özetleyecek olursak: İsmet Paşa mali ve ekonomik konularda yeterli bir bilgi birikimine sahip olmadığı için büyük zorluklarla karşılaşıyordu ve ileri sürebildiği tek şey Osmanlı borçlarının Osmanlı Devletinden ayrılan devletlerle birlikte paylaşılmasıydı. Bu arada Yunanistan’ın Türkiye’ye savaş tazminatı ödemesini istiyordu. Lakin her iki isteği de kabul görmüyordu. Sonuç itibariyle TBMM ile yapılan görüşmelerin de etkisiyle İsmet Paşa, malî ve ekonomik sorunların, barışın imzalanmasından sonra çözülmesini önerdiyse de, Lord Curzon bunu reddetti ve bu konu da askıda kaldı.
6- Kapitülasyonlar
Çok fazla uzatmadan ifade edelim: Türk tarafı adli ve ekonomik tüm kapitülasyonların mutlaka kaldırılması gerektiğini savunurken bazı konularda Türkiye’ye destek çıkan ABD bile kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkıyordu ve Lozan’da tarafları en fazla uğraştıran sorun buydu. Lakin işin ilginci Türkiye’de özellikle basın, kabağı Fransa’nın başında patlatmış ve kapitülasyonların kaldırılamaması hususunu Fransa’nın uzlaşmasız tutuma bağlayarak ver yansın etmişlerdi Fransa’ya...
Uzun sözün kısası Lozan’daki bu ilk buluşmada neredeyse hiç bir soruna çözüm getirilememiş ve görüşmeler kilitlenmişti.
İsmet Paşa, 18 Aralıkta Ankara’ya gönderdiği telgrafta, Türk yönetiminin ve ordunun hazırlıklı olmasını öneriyor, “dört bir yandan bunalımlarla çevrili bulunuyoruz” diyordu. Bu telgrafa cevap veren TBMM Başkanı Rauf Orbay ise Türk ordusunun her ihtimale karşı hazır olduğunu bildiriyordu.
Ancak...
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi 29 Ocak 1923’de yaptığı gizli oturumda her ne pahasına olursa olsun bir savaştan kaçınılması kararını aldı ve İsmet Paşa’ya da görüşmelerin kesilmesi değil ertelenmesi yönünde bir karar çıkartması için çalışması talimatı verildi.
Daha önce de belirttiğim gibi Türklerin telgraf haberleşmeleri İngilizlerin eline geçtiği için attığımız her adımdan önceden haberdar oluyorlardı. Nitekim Türklerin kesinlikle savaştan uzak duracaklarını anlayan Lord Curzon 30 Ocak 1922’de İsmet Paşa’ya kendisinin hazırladığı yeni bir barış antlaşması metni sundu.
Bu metne göre:
1-Türkiye’nin Trakya’daki sınırı, kuzeyde, Neuilly Antlaşmasında saptanmış olan Bulgar sınırından, batıda Meriç ırmağının batı kıyısından başlayacak;
2- Yunan yönetiminde kalacak olan Karaağaç dışında, Edirne Türk sınırları içine alınacak; sınırın her iki yakasında saptanacak bir bölge askerden arındırılacak ;
3-Türkiye, Ege Denizi’ndeki tüm adaları bırakacak, ancak İmroz ve Bozcaada, yerel özerklik verilmesi şartıyla Türkiye’ye bırakılacak;
4-Türkiye’nin Suriye ile olan sınırı, Türkiye ile Fransa arasında saptandığı gibi kalacak; Irak’la olan sınırı ise, Cemiyet-i Akvam Konseyi’nin kararına bırakılacak.
5-Boğazlar sorununda Türkiye, Bağlaşık önerilerini, Boğazlar özel Konvansiyonunu kabul edecek;
6-Kapitülâsyonlar kaldırılmakla birlikte, Türkiye’deki yabancıları adlî ve diğer alanlarda koruyucu hükümleri kapsayan bir protokol antlaşmaya eklenecek; yabancı yargıçlar, beş yıl süre ile Türk yargıçlarıyla birlikte yargı görevini yürütecekler;( Yani mali kapitülasyonlar kalkacak ama adli kapitülasyonlar devam edecekti.
7-Türkiye; Suriye, Irak, Hicaz, Arap bölgeleri, Mısır, Sudan, Libya ve Kıbrıs üzerindeki haklarından vazgeçecektik
‘’Hocam ama bu - Kapitülasyonlar hariç- Lozan Antlaşması olarak imzaladığımız metnin özeti adeta.’’ Dediğinizi duyar gibiyim. Aynen öyle maalesef.
Peki İsmet Paşa ne yaptı kendisine böyle bir antlaşma teklifi sunulunca?
Antlaşma tasarısındaki bazı isteklerin ilk kez ileri sürüldüğünü belirterek, cevap hazırlamak için kendisine sekiz gün süre verilmesini talep eti.
Bu süre zarfında Ankara’yı bilgilendiren İsmet Paşa’ya Rauf Orbay Türk tezinin kabul edilmemesi durumunda Ankara’ya dönme talimatı verdi.
İsmet Paşa bunun üzerine yeni bir teklif sundu karşı tarafa.
4 Şubat 1923’te sunduğumuz karşı tasarıda sınırlar, Trakya, adalar ve Boğazlarla ilgili koşulları; Karaağaç, Meriç demiryolu, İmroz ve Bozcaada, Gelibolu garnizonu ve Anzakların mezarları konusunda Bağlaşıkların önerilerini kabul ediliyor; Musul sorununun bir yıl süre ile ertelenerek doğrudan doğruya Türkiye ile İngiltere arasında görüşülmesini; adlî kapitülâsyonlar konusunda yabancıların Türkiye’deki durumlarına ilişkin olarak Bağlaşıkların hazırladıkları formülü reddederek, kendi karşı formüllerini ileri sürüyor ve tasarıdaki malî ve ekonomik sorunlarla ilgili maddelerin daha sonra görüşülmek üzere antlaşmadan çıkarılmasını öneriyorlardı.
Lord Curzon’un, Türklerin Musul sorunuyla ilgili önerilerini kabul etmesine rağmen, adlî kapitülâsyonlar konusunda Bağlaşıkların hiç bir ödün vermemesi üzerine İsmet Paşa ‘’ “Vatanım için iktisadî kölelik kabul etmeyi reddederim. Bağlaşıkların ileri sürdüğü talepler, memleketimin ekonomik kalkınmasıyla ilgili tüm imkânları kaldırarak bütün ümitlerimizi yok edecek” Dedi ve görüşmelerin kesilmesi üzerine fazla beklemeden Lozan’dan ayrılarak Türkiye’ye geldi..
Şimdi sıra tüm olup bitenle ilgili olarak TBMM’ye hesap vermeye gelmişti. Çünkü bazı basına ve milletvekillerine göre İsmet Paşa Lozan’da Türk tezini yani kendisine verilen 14 maddelik talimatı savunmamış tam tersine düşmanlarımız ne istemişlerse vermişti. Velhasılıkelam İsmet Paşayı Lozan’dan da ağır bir sınav beklediği gibi asıl önemli olan Mustafa Kemal’in Lozan’da yaşananları nasıl değerlendireceği idi.
Gelecek bölümde inşallah.
( 100. Yıldonümünde Lozan Antlaşması –6. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.