Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 23.07.2023
Okunma Sayısı : 499
Yorum Sayısı : 1
100. Yıldonümünde Lozan Antlaşması –7. Bölüm--


Lozan’da görüşmelerin kesilmesi üzerine Türkiye’de basın savaş rüzgarları estirmeye başladı. Öyle ki zamanın Tevhid-i Efkar Gazetesi İsmet Paşanın biri sivil biri askeri kıyafetli iki fotoğrafının altına ‘’İsmet Paşa, Lozan’da siyaset ile yapamadığını şarkta ordusuyla yapacaktır. Ordu muzaffer kumandanının emri altında Misakı Milli’yi istihsal etmek için kemali azim ve imanla bekliyor’’ Başlığı atarak çıkmıştı.

7 Şubat 1923’de kendisine Türkiye’ye dönmesi gerektiği bildirilen İsmet Paşa dönüş için harekete geçti.

Karaağaç’ta Yunan kıtalarının içinden geçmek istemeyen İsmet Paşa Köstence’ye kadar trenle gidip oradan bir vapurla İstanbul’a dönmeyi uygun gördüğünden böyle hareket etti ve 10 Şubat 1923’de Bükreş’e vardı. Lakin hava şartlarının elverişsizliği sebebiyle Bükreş’ten ayrılması kolay değildi. O sebeple de Bükreş’ten Köstence’ye zar zor vasıl olan İsmet Paşa ancak 16 Şubat 1923’de gece yarısı Gülcemal vapuruyla yani daha önce Kazım Karabekir Paşa’yı Trabzon’a taşıyan vapurla İstanbul’a vardı.

17 Şubat 1923’de İzmir iktisat Kongresinin açılışını yapan Mustafa Kemal bu arada İsmet Paşa’ya bir telgraf çekerek onunla buluşmak istediğini belirtince bu buluşma 19 Şubat 1923’de Eskişehir’de gerçekleşti ve Eskişehir’den Ankara’ya dönen Mustafa Kemal ile İsmet Paşa trende Lozan konferansı ve konferansta neler olduğuna dair bol bol konuştular.

Sonra?

Sonra geçen bölümde de belirttiğim gibi Lozan görüşmeleri, bu görüşmelerde neler yaşandığı, görüşmelerin niçin kesildiği, tekrar başlayıp başlamayacağı vb. bir sürü konuda mecliste dokuz gizli birleşim yapıldı. Bu dokuz birleşimden 21 Şubat ve 27 Şubat 1923 Tarihli olanına Hariciye vekili İsmet Paşa da katıldı ve elinden geldiği dilinin döndüğü kadar açıklamalarda bulundu.

27 Şubat 1923’de TBMM’de yapılan gizli oturum oldukça sert geçti. Çünkü bazı milletvekilleri İsmet Paşa’nın Musul’u ve Batı Trakya’yı düşmana peşkeş çektiğine, Misak-ı Millinin ayaklar altında çiğnendiğine inanıyorlardı.

İsmet Paşa Kürsüde ne kadar kendisini savunursa savunsun bu milletvekillerini ikna edemiyor, patlama haline gelmiş öfkelerini sükunete döndüremiyordu.

Neredeyse herkes bir şeyler söyledi. Sonunda Mustafa Kemal Paşa kürsüye geldi ve uzunca bir konuşma yaptı.

Efendim o uzun konuşmayı sizlere satır satır yazmam mümkün ama malum bizde uzun yazı okunmaz. O sebeple merak edenler şu linkten 27 Şubat 1923’de meclisin gizli oturumunda nelerin konuşulduğunu satır satır okuyabilirler. : https://www5.tbmm.gov.tr/.../GZC/d01/CILT03/gcz01003200.pdf.

Kısaca özetleyelim:

Mustafa Kemal öncelikle böyle bağırarak çağırarak bir şey elde edilemeyeceğini herkesin sükunetini koruması gerektiğini söyledikten sonra İsmet Paşa’nın Lozan’da herhangi bir antlaşma imzalamadığından , Misak-ı Milli hedeflerinden asla sapılmadığından bahisle bazı milletvekillerinin konuyu anlayamadıklarını , ortada kaybedilen bir şey olmadığını anlattı.

‘’ İşte hey'eti murahhasamız vukubulan talikden(ara vermeden ) istifade ederek, merkezi hükümete gelmiş ve vaziyeti hey'eti vekileye( Bakanlar kurulu ) anlatarak yeniden bir talimat tal'ep eylemiştir. Yoksa hey'eti murahhasamız( Lozan’a gönderilen heyet ) kendisinin kabul ettiği ve heyete kabulettirmek istediği bir projeyi aslen veya tadilen hey'eti celilenize kabul ettirmek üzere huzurunuza çıkmış bir vaziyette bulunmuyor.’’


Daha sonra Lozan görüşmelerin kesilmesi üzerine önlerinde ne gibi tercihler olduğunu şöyle izah etti.

‘’Binaen aleyh hey'eti murahhasa yeni talimat almak üzere Heyet-i Vekileye bir çok izahat verdikden sonra. hey'eti Vekile bir karar vermek mecburiyetinde kaldı. Hey'eti vekile bir karar ittihazı mecburiyetinde kaldı. Bu karar ya müzakeratı sulhiyeyi kat etmek,( Yani barış görüşmelerini kesmek) harekâtı fiiliyeyi askeriye ye başlamak( Askeri harekata başlamak) veyahut bu kararı tehir ederek her hangi bir zeminde, tekrar sulh talebine imkân bulmaktır.’’

Mustafa Kemal önce Murahhas heyetinin Bakanlar kurulundan ne istediğini şöyle izah ediyor:

‘’Şimdi hey'eti murahhasa Hey'eti Vekile ile müttefikan( ittifak halinde- çoğunlukla ) kararını vermiş bulunuyor. O kararda arazi meselesinden bazı mutedil şekiller kabul ederek ve bunun muhteviyatından bazılarını tamamen ihraç ederek üst tarafını imza etmek suretiyle sulha dahil olmak... Yapılacak noktalar; Birincisi, Karaağaç'tan şimdiden sarfınazar etmek.( Karaağaç'tan şidilik vazgeçmek.) İkincisi, 'Musul vilâyeti meselesinin hallini 'bir sene zarfında İngilizlerle Türkiye'nin karşı karşıya geçerek intaç etmesine talik etmektir.’’ ,

Karaağaç'tan şimdilik 'sarfınazar edeceğimizi ifade etmek ve Musul mes'elesinin bir sene sonra halline muvafakat etmek meselesi... 'Buna muvafakat ettiğimizde zarar mı vardır? Kaideten şimdilik faide mi vardır. Buna muvafakat etmezsek ne yapmağa mecburuz?’’

Daha sonra kendi düşüncelerini de şöyle özetler:

‘’Misak-ı milli şu hat bu hat diye hiç bir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey milletin menfaati ve Heyeti Celilenin isabeti hazandı i'. Yoksa bu haritası mevcut bir hudut yoktur. Bunun için de yapılmış olan işlerde veya yapılması teklif olunan işlerde hiç bir vakitte buna taaruz edilmemiştir.

Musul'u vermemekte İsrar edersek muharebeye dahil oluruz. Binaenaleyh Musul mes'elesini bir seneye kadar hal etmek; üzere talik edip sulhe geçmek ve muharebeyi kabul etmemek, mümkün müdür, kabil midir ve faideli midir? Bu muhakemeyi suhuletle yapabiliriz.


‘’Bu gün Musul mes'elesini halletmek istediğiniz vakit bu mes'elede karşınıza yalınız İngiliz değil, Fransız. İtalyan, Japon ve bütün dünyanın düşmanları vardır.’’

‘’Musul mes'elesini bu günden hal edeceğiz, Ordumuzu yürüteceğiz, bu gün alacağız dersek bu mümkündür. Musul'u gayet kolaylıkla alabiliriz. Fakat Musul'u aldığımızı müteakip muharebenin hemen hitam bulacağına kani olamayız? Şubhesiz orada bir harp çebhesi açmış olacağız. Yani bunu ayrıca mevzubahis etmek isterseniz mahzurlar kendi kendine meydana çıkar’’

Özetle söyleyecek olursak Mustafa Kemal de TBMM vekilleri de Karaağaç ve Musul sorununu Lozan görüşmelerinin kesilmesinin ana nedeni olarak görüyordu ama Mustafa Kemal Karaağaç için de Musul için de herhangi bir savaşı asla düşünmüyordu.

Bu arada 27 Şubat 1923 Tarihli o oturumda Mustafa Kemal Paşa ile ‘’ Misak-ı Milliyi anlamamış’’ Diye laf attığı Sırrı Bey ( İzmit Milletvekili ) arasında ilginç bir diyalog geçmiştir ki herkese itidal tavsiye eden Mustafa Kemal’in aslında bizzat kendisinin o gün ne kadar öfkeli olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir.

SIRRI BEY (İzmit) — Paşa Hazretleri çok teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı söylediğiniz Misakı millinin, bendeniz, mingayrihaddin ( haddim olmayarak ) , muharrirlerindenim( yazarlarındanım).

MUSTAFA KEMAL PAŞA (Devamla) — Keşke yazmaya idiniz. Başımıza çok belâ koydunuz. Yani bu gün kat'iyeti ihlâl eder sözlerden başka bir şey yapmadınız.


Evet.. Misak-ı Milli için bile ‘’ keşke yazmasaydınız.’’ Diyebilecek kadar öfkeli olan Mustafa Kemal 27 Şubat 1923’deki bu gizli oturumla ilgili olarak 20-23 Mart 1923 Tarihleri arasında yaptığı Konya ziyaretinde trende bir gazetecilere şöyle bir açıklama yapar:

“Gizli celselerde bir takım beyanatta bulunanlar oldu, nihayet ben Meclise gittim; dedim ki: ‘Efendiler! Ne istiyorsunuz? Karaağaç, Musul vesaire için harp mı edelim? Millet harpten usanmıştır. Takatı kalmamıştır. Harp edemeyiz. Milleti harbe sürüklemek için pek hayatî, son derece mühim meselelerin mevzubahis olması lâzımdır.’’

Şimdi soru: Attığımız her adımdan haberdar olan İtilaf Devletleri ( Özellikle de İngiltere ) Karaağaç ve Musul gibi bir konu ile ilgili olarak savaşmayı göze alamayacağını bu gibi sorunları hayati bir mesele olarak görmeyen Türkiye’ye ( Daha doğrusu onun başındaki reisine ) ‘’ Buyur al senin olsun.’’ Diye bu toprakları veya Türklerin istedikleri diğer hakları verir miydi?

Evet... Türkiye’de genel hava böyleydi ve Lozan’da yapılacak II. Barış görüşmelerine işte bu hava ile gidecektik.

*****

Millet Meclisinin gizli toplantılarında 21 Şubat-6 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan tartışmalardan sonra hükûmet, Müttefiklerin antlaşma tasarılarına karşı, kendi antlaşma tasarısını 8 Mart 1923’te bildirdi. İsmet Paşa tarafından, Türkiye’yi Lozan Konferansı’na çağıran devletlerin (İngiltere, Fransa ve İtalya) dışişleri bakanlarına gönderilen mektupta, “barış antlaşması ve sözleşmeler tasarılarında yapılması Türkiye’ce istenilen değişiklikler” dile getirilmiş, Türkiye’nin, son bir kez daha dünya barışına katkıda bulunmak amacıyla, görüşmelere kaldığı yerden devam etmek istediği bildirildi.

Türkiye’nin göndermiş olduğu bu mektubu ve tasarıyı alan Müttefikler, konferans çalışmalarının yeniden başlaması için 23 Nisan 1923 tarihinin belirlenmesinde, Türk Temsilci Heyeti’yle görüş birliği içerisinde olduklarını Konferans Genel Sekreterliği’ne bildirdiler. Lord Curzon başkanlığında 21 Mart 1923’te toplanan Müttefik temsilcileri, konferansın yine Lozan’da yapılmasını kararlaştırdı.

Velhasılıkelam Türk heyeti - herhangi bir değişikliğe gidilmeksizin bir kez daha Lozan’a gidecek çetin bir mücadele verecekti.

Gerekli hazırlıklar yapıldı ve 18 Nisan 1923’de Türkiye’den hareket eden tren 21 Nisan 1923’de Türk heyetini ikinci kez İsviçre’nin Lozan şehrine ulaştırdı. 
( 100. Yıldonümünde Lozan Antlaşması –7. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 23.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.